26 Aralık 2008 Cuma

Akrabanın Ettiğini

Akrabanın akrabaya ettiğini
edebilir mi dostlar
akrep?

Bilebilir mi o
en ince noktalarını karşısındakinin?
Vurabilir mi tam da kalbinin ortasından?
Aç-susuz, kimsesiz yakalayabilir mi
ustalıkla
tam da ayakta duracak hali kalmamışken?..

Akrabanın akrabaya ettiğini
akrep etmez dostlar.
Yalan mı?!..

Sırtlanlar gibi, çakallar gibi,
akbabalar gibi
çölde bitap yakalamak varken,
akrep gibi açıkça sokmak neyine?!
O kadar dürüst olabilir mi dostlar?

Sinsi
dönekçe
arkadan vurmak varken
doğrudan vurabilir mi iğnesini
kurbanına
şu bizim akrep gibi?..

Akrabanın akrabaya ettiğini
akrep edebilir mi dostlar?..

O kadar hesapçı, pazarlıkçı
olabilir mi akrep?
vurabilir mi kurbanını arkadan dostlar?!..


Ömer Dalman (26.12.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



Dumanlarımı üflerim

Dumanlarımı üflerim o temiz yüzüne.
puromun küllerini silkerim

o ufacık dünyan üzerine!
Deme bir daha
çok farklı benim dünyam seninkinden diye sakın!

Sığınma küçük ortamının
olmayan gizeminin saçakları altına.
Sağanağımdan yıkılırsın
zatürrelere boğulursun.

Sadece uzlaş benimle
teslim ol ara sıra
ve sakın damarıma basma bir daha !

Susacağın zamanı
konuşacağın zamanı iyi ayırt et;
zararlı çıkma!..


ve sakın bir daha bana
deme
çok farklı benim dünyam seninkinden diye!

Puromun küllerini silkerim
o ufacık dünyan üzerine!
Boğulursun
ve o temiz yüzün
ummadığın anda kirlenir!

Akıllı ol;
uzlaş benimle
kandır beni bazen
hatta
ve alttan al...


Ömer Dalman (26.12.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



20 Aralık 2008 Cumartesi

Seçimi Bana Bırakma

Adım gibi hatırlarım
söyledimdi ben o gece
yine geldiğinde beni almaya
bana bırakma seçimi
kendin al diye!

Dinlemedi ki Baba...
Sevgisinden şu yaramazına
bıraktı o son kapının kulbunu
yine elime
bekledi oracıkta
gelir miyim, kalır mıyım diye...

Yapamam!
dediydim aynen
sen kendin al bildiğin gibi
bana bırakma diye!..
Arkamda iki gülüm var
kendim yapamam
sorma bana ve yap diye!..

Yapmadı yine
kendi ellerime verdi kapının kulbunu!..

Bekletince sonra ben Baba'yı
geri çekildi düzenimden
müdahale olmasın diye.


Öyle bir sevgiymiş ki bendeki sevgiliye
o bile ellemezmiş
kesemezmiş kendi elleriyle
bu ipi...
Ayıramazmış kendi elleriyle beni
iki gülümden...

Halbuki bezmiştim artık
dayanamaz olmuştum!

Ama yapmadı
dinlemedi.
Bekledi...
kendim yapayım diye
ve yapmayınca ben yapmam gerekeni
çekti gitti yine!..

Alem senin dedim Baba'ya
saygım büyük dedim.
Döndüm uyudum sonra.


ve kahrolsun!
yeni bir sabaha günaydın...


Ömer Dalman (20.12.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


Bilir misiniz?

Yine sayısız sabah çayı
bir duble Türk Kahvesi
ve sayısız ufak puro...

Yine dumanlar sarıyor odamı
karşımda monitör
ben dünyaya cızlarken sözümona
bastırılması namümkün isyanlar gönlümde
kalbimde dağlanamaz yaralar
dilimde o kesif katran tadı...

Fonda Enigma
tıngır tıngır...

Bir de sorar arkadaşlar
nereden çıkar bunca fikrim diye!

Derim ki onlara ey sevgili
acıyı bilir misiniz?
İlle iş-güç değil
daha beteri var, bilir misiniz?

Acının gönül merkezlisi en beteridir
en sarsıcısı
depremden de beter...
Bilir misiniz?..

Ne yapsan bastırılmaz o zaman isyanlar
dağlanmaz yaralar
acısı dinmez
katlanılmaz tutumlar...

Yine bir haftasonu sabahı...
Sayısız içilen çay
bir duble Türk Kahvesi
ve sayısız puro dumanı ile ben
yine sevgine duacı
çaresiz...


Ömer Dalman (20.12.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


9 Aralık 2008 Salı

Şov bekleme

Şov olmaz her zaman yaptıklarımız
hit şarkılar iyi gelmez her zaman kulağa
aldatır anlık yükselişler
ruhta da, bedende de
hatta kültürde...

Aldatma kendini
ışıklı, bol patırtılı ziyafetlerle
doymaz bu mide her zaman.

Yavaş ve usulca
tadında yenir bazı yemekler.

ve inan böylesi daha iyi
daha özel...
hazmı kolay

daha kalıcı
daha sağlıklı...

Şov bekleme her zaman yapılanlardan
bol alkış sesleri takip etmese de benliğini
durma, vazgeçme, diren!

Sakin rüzgarların müziğini de dinle.

Var bir bildiği bilgelerin
sükun kal
yetin bir şeylerle

ve bekle...


Ömer Dalman (09.12.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

Aşkıma...

Uzaklaşan
büyük ve zavallı ruhumu
ancak böyle gümbür gümbür
müziklerle
şarkılarla, türkülerle kandırıp
geri çağırıyorum.

Cilvelidir ruhum
beni bile dinlemez hemen.

aaah
bir de yanında sevgin olsa
çiçeklerle, mis kokularla...


Ömer Dalman (09.12.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


4 Aralık 2008 Perşembe

Günah mı?

Anladım hayatı
ucuz oyunları
safsataları
yıkamacıları
yağlamacıları...

Gördüm yağmur tanelerini

karda koşmaları
sağlığı, mutluluğu
mutsuzluğu...
Hepsini gördüm
anladım hayatı.

İntiharı gördüm yanıbaşımda
yakınımda, uzağımda
anlamaya çalıştım.

Ve hep şu soru belirdi
zaman zaman aklımda:

Allah'ım
intihar en büyük günah dedin, tamam
başım üstüne.
Peki ama
karı dırdırından,
ev cehenneminden kurtulmak için intihar;
o da günah mı?..

Ateşten kurtulup
sulara kavuşmak,
öylece koynunda bulmak kendimi;

o da günah mı?
sen söyle...


Ömer Dalman (04.12.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

2 Aralık 2008 Salı

Öze dönüş mü?

Demir alış bir limandan ötekine...
Kapatış bir perdeyi
bir sahneden diğerine...

Bambaşka oyunlara, figüranlara
oyunculara
başrol oyuncusu ben olmak üzere bu sefer...

Bir öze dönüş sözümona
esas mesleğe
mimarlığa...

Yaptıkları işe bir tutsalar da kendilerini
hiç bir zaman onaylamadım bu safsatayı.
Aynam iş de değil
tuttuğum ekmek de benim!..

Sadece ben
ben
ve yine ben...
Tek başıma
tek ve uzun bir yolda...


Ömer Dalman (02.12.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

8 Kasım 2008 Cumartesi

Yaşamayı istet

Yaşamayı istet bana
ölmeyi değil!

Her uykuya yattığımda
hoş görünmesin bana Azrail.
Onun şefkatli orağına dayamayayım boynumu;
senin yaşam dolu omzuna koyayım kafamı.

Bil sorumluluğunu benimle olmanın
ve bir çocuk gibi bazen
incecik sev beni
kırılmayayım diye
üzerime titre.

Anla bu koca adamı;
usta ol biraz
ince ayar yaşa...

Yaşamayı istet bana kadın
ölmeyi değil.

Dışarı
o acımasız oramana çıktığımda hergün
dermansız bırakma akşamdan beni,
akıllı ol
kadın ol
destek ol...

Yaşamayı istet bana
ölmeyi değil.


Ömer Dalman (08.11.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


2 Kasım 2008 Pazar

Yalnızlık Çaldımı kapını

Yalnızlık bir kere çaldımı kapını
boyun eğeceksin şüphe etmeden.
Düşünmeyeceksin
kapılsam mı, kapılmasam mı diye...

Varsa ihtimalin aklında
karınla, sevgilinle, dostunla takılıp
uzak kalmak için yalnızlıktan;

kanmayacaksın.
Sadece boyun eğeceksin yalnızlığa...

Pek çetindir yalnızlığın çağrısı.
Dinlemez pazarlık, teklif.
Sonuç noktada gelir kapına
kesin vuruşlarla yumruklar kapını
ve o gece
illa ki seninle konaklayacaktır.

Ruhunun alarmıdır her bir çağrısı yalnızlığının.
Kulak vermedin mi;
gitti zannedersin kapından
ama izini bırakır paspasına
ve sen her çıkıp gittiğinde evinden
üzerine yükünü koyar.

Koptum zannedersin ondan
özgürüm dersin gürül gürül

ama
o en sosyal anında,
belki bir kutlamada veya
sevgilinle bir sevişmenin ortasında
ansızın çıkıp gelir tekrar
bu sefer kapını kırarcasına!..

Pişman olursun, ama çaresiz...
Doğrultmaya çalışırsın sonra günlerce
ruhundaki depremleri.
Daha zordur bu sefer işin...

Yalnızlık bir kere çaldımı kapını
boyun eğeceksin şüphe etmeden

ve hemen açıp gönül kapını
içeri alacaksın onu
bütün samimiyetinle...


Ömer Dalman (02.11.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



1 Kasım 2008 Cumartesi

Yapabilecek misiniz?

Kızgın maşalar düştü
bu topraklara.
Biliyor herkes
açıkça düşürüldü zaten.

Ama
ağalar, babalar
aydınlamaya varmaksa amaç
ruhlarda;
tamam
bu da bir yöntem...

Engellemek aykırı olanı
marjinali, açığı-saçığı
kötü denilene fırsat vermemek...
Hepsi bir tarz, bir yöneliş
bir terbiye mekanizması ruha...

Ama
nedendir milyonları
beyinleri,
bu ruhları
aynı kaba sokma çabası?

Kızgın maşalarla yöneltmek nedendir
ruhları
'doğru olana'?

Kesmekle biçmekle düşünceleri
düdüklü tencerede hapsetmekle beyinleri
arzuları, dürtüleri
daha büyük dert almaz mısınız
başınıza?

Patlamaz mı birgün bu buhar dolu tencere?

Haydi bırakın patlamasını da;
özgür doğan onca ruhun kaderine
el atmanın hesabını kızgın maşalarla
verebilecek misiniz birgün
Hakka? ..

Taşıyabilecek misiniz bu yükü
ağalar, babalar, aydınlar?
Yapabilecek misiniz?


Ömer Dalman (25.10.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


Tamam Kapatın!

Tamam
anladım sizi...
anladım korkaklığınızı
beyin hapislerinizi...

Anladım derdinizi
düşmanlığınızı
özgürlüğe...

Tamam
anladım sizi
ucuzluğunuzu
hesaplarınızı
ana planınızı
anladım...

Kapatın bütün pencereleri
kapatın güzellikleri,
engelleyin düşünceleri
özgürlükleri
kapatın!

Kapatın beyinlerinizi
beyinleri...
Bütün özgür çiçekleri
güzel kokuları
aykırılıkları
taşıyamadığınız o kelimeleri
şarkıları, öyküleri
kapatın! ..

Kapatın özgürlüğün son örneği
internet sitelerini bir bir
kapatın!

Bakalım
hepbirlikte
boyumuz arşa mı varacak,
cehennemin dibini mi boylayacak? !

Kapatın! ..


Ömer Dalman (25.10.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


23 Ekim 2008 Perşembe

Polat Baba sağolsun

Lan daha yeni ara verdik
pofur pofur
puro içimine!
İki gün geçti üstünden.

Güya araya bir 5 gün koyacaktık
hani bir dahaki zamparalık gününe kadar
fazla şevke, zevke gelmeyecektik.

Bari hafta içi dumansız, avradsız,
adrenalinsiz, hormonsuz
sakin duracaktık.

Ama hesap edememişiz be kahretsin;
bu akşam da
gününde ve saatinde
Kurtlar Vadisi var!

Şimdi olur mu dumansız, adrenalinsiz,

avradsız, raconsuz!?

Yine kıracağız engeli erken,
boğulacağız dumana
Polat ve Memati eşliğinde
kahretsin!

Bize de engel mi dayanır be kardeşim!?

Neyse...
Polat Baba sağolsun.


Ömer Dalman (23.10.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



18 Ekim 2008 Cumartesi

Gerisi yalan

Acılarında
Marquise De Sade'ın,
zevklerinde, aykırılıklarında...

Bağışlayıcılığında
Mevlana'nın
kabulcülüğünde,
harmanlanışında hayatla
dünyayla ve ötesiyle...

Acımasızlığında
canilerin, katillerin
yargısız infazlarında
merhametsizliklerinde oldum da,
anca buluştum kendimle...

ve tanıştım
bir sürü tanınmamış halimle....

Karıştırdım hepsini bir kapta
ve doğal kabul ettim.
itiraf ettim sevgilerimi, aşklarımı,
acımasızlıklarımı, nefretlerimi,
sapkınlıklarımı da
anca gittim bir adım ileri
bu dünyadan öteye...

Diğer bütün edepler, ahlaklar
kasıp da kendini tutmalar,
güzellemeler, yağlamalar,
dik durup, güzel giyinmeler yalan...

Vallahi gerisi yalan!..


Ömer Dalman (18.10.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



10 Ekim 2008 Cuma

Paylaşmam lazım

Önce seni
şöyle iyice bir
sevmem lazım.
Bağrıma
katıksız basmam lazım.

Hayatımın her anına yaymam,
nefesimde solumam,
baktığım şeylerin zevkinde,
acısında bulmam lazım.

Sonraysa hareket başlamalı.
Seni
tamamıyla kendime malettiğim o şeyi,
başkalarıyla,
ne yaptığından habersiz
nasıl dokunduğundan,
konuştuğundan, bakıştığından habersiz
paylaşmam lazım.
hatta ara ara elimden kaçırmam lazım...

Öylece elim-kolum bağlı,
sen kendi alemine kopup gitmişken

umarsız, habersiz
bir köşede oturup tırnaklarımı yemem,
küplere binmem,
kabarmam lazım.

ve belki bir hafta sonra o denizlere dalışından

gelip bana öykünü anlatırsın.
Ben orta yerimden çatlarken
nasıl da tutuşur eteklerim,
nasıl da elektriklenir erkekliğim!?..

İşte o zaman sen bana göre
daha da bir tepelerde,

daha bir tanrıça
daha bir dişisin...


Seni
ara sıra
ellerimden kaçırmam
ve sana
hakim olamamam lazım.


Ömer Dalman (10.10.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


5 Ekim 2008 Pazar

Herşeyi verdim

Sana herşeyi verdim
bütün heyecanları

sevginin en büyüğünü
aşkın ta kendisini...

Aykırılıklarımla besledim ruhunu
çiçekler açtırdım benliğinde
dallandın, budaklandın.

Kimsenin arayıp da keşfedemeyeceği
inanılmazlıkları ayaklarına serdim
en tepede hep ben vardım
planladım
ve benliğimden sular, ateşler serptim.

Ağıza alınmayacak laflarla,
tadılamayacak duygularla
ateşlerin en büyüğüyle kutsadım ruhunu.

Karşılığında ise sadece
daha fazla sen olmanı ve
kendi ateşlerini körüklemeni istedim.
Seni meydana saldım.
Silahlarını kuşandırdım
ama kendi silahlarını...

Sana herşeyi verdim
ama hepsini
kendine kökledim
kendinden filizlendirdim.

Şimdi gerçekten de
benim gibi
büyük bir canavarsın
bir ejderha...

Aşkların en büyüğünü
ateşlerin, suların, toprağın en derinlerinde
bütün gözlerden uzakta
ruhta yaşar olduk.

Ben sana herşeyi
kendinden köklendirerek verdim.
Seni özgür kıldım

ve sen şimdi daha bir tutkun
daha bir deli
daha bir aşık...

Aykırılıklarda ruhlarımız
çiçek açmış benliklerimiz
ve inan bana
bu, yüzyıllara
dönemlere
tarihlere bedel...

göreceksin
görecekler...


Ömer Dalman (05.10.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

4 Ekim 2008 Cumartesi

Kaçmadım, Kaybolmadım

Kaçmadım hiçbir yere
kaybolmadım
hele bırakmak hayatı olduğu gibi, asla!

Yapmam
yapamam
borcum var Yaratan'a...

Bıktım birçokları gibi
yiğitler gibi
ağalar gibi
eski sahipleri gibi bu toprakların
kanımla yıkamak istedim
dört bir yanımı,
ama toprak kabul etmedi.
zehirle beslenmiş ne zamandan beri?..

Nice yavru
ne olacağını bilmeden
gerçekleri görmeden
yalana ekilmiş tohumlar gibi doğarken
ve doğruların peşindekiler
en dibe gömülürken
kırıldı biraz azmim, iradem...
Ondan yılgınlığım
sakinliğim, sessizliğim.

Gazilerle sohbetledim
eski sahipleriyle bu ülkenin.
Topraktan mesajlarını dinledim
benliğime geçirdim de;
yine de edemedim.
kaçamadım hiçbir yere,
kaybolmadım.

Sadece
içimdeki yangınları söndürmekle meşguldüm.

Yoksa bırakıp gitmek bu hayatı
zalimlerin, yalancıların ellerine, asla!

Yapmam
yapamam
edemem
borcum var Yaratan'a...



Ömer Dalman (04.10.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



28 Eylül 2008 Pazar

Muhafızları Zannediyorlar

Muhafızları zannediyorlar kendilerini
bazı ayılar, magandalar, eşkıyalar
en yürekte duran değerlerin.

Ne ucuz bir tepki
ne ucuz bir felsefe!?
sen kimsin ki?..

Değerler gönülde, ruhta korunur
yoktur ihtiyaçları sizin gibi
zorbacı, müdahaleci
eli bıçaklı cahillere!

Muhafızları zannediyorlar kendilerini.
tehditlerle, abazalıklarla
magandalıklarla
koruduklarına inanıyorlar
en ince değerleri.

Hele internette gördüler mi
sağa-sola dokunanları
ne de rahat tehditler savuruyorlar
ona-buna
kahpece, eşkıyaca, kaypakça!
Nasıl olsa ortada somut bir şey yok ya;
nasıl da büyütüyorlar kendilerini
kendi gözlerinde bile
üç-beş çulsuzun teki...

Muhafızları zannediyorlar kendilerini

bu ülkenin
bu adetlerin, bu geleneklerin
göreneklerin.

Ey millet dinle beni!
Zorbalıklarla yürümez bu hayat
dönmez bu çark cahillikle, tehditle
yanıp kül olmaz özgürlükler
el yordamıyla!

Eskide kaldı bu yalancı muhafızlık
cahillik, eşkıyalık
biraz dünyaya çevir yüzünü!

Bindik hep birlikte bir kıroluğun
bir abazlığın

zorbalığın gemisine,
döndük dünyaya sırtımızı göğsümüzü gere gere
yol alıyoruz o dipsiz kuyuya!


Pek bir çıkış yolu da kalmadı
samimi söylemem lazım ama,
siz yine de kendinizi bilin
vermeyin destek eşkıyaya
abazaya, magandaya...

Muhafızları zannediyorlar kendilerini
bu ülkenin
bu adetlerin, bu geleneklerin
göreneklerin.


Ömer Dalman (28.09.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


21 Eylül 2008 Pazar

Gözlerden Uzakta

Gözlerden uzaktaydı
teke tektik
erkek erkeğe
delikanlılar gibi bıçkın
korkusuz, umarsız.

O; yöresinin korkulan yüzü
herkesin saygı duyduğu
hayalet...

Ben; temiz yüzlü, sanatçı
elleri-kolları uzun,
neyle uğraştığı belirsiz,
simgesel bir varoluş...
ama yine de kibar;
yüzeyde de olsa...

İnceydi konu
ne karı, ne kız
ne iş, ne güç;
çok daha önemli başka bir şey...

Attı kafası bir yerinde muhabbetin,
götürdü elini beline
kaptı makineyi
koydu masaya...

Sallandı kadehler, tabaklar
şıngırdadı çatal-bıçak...

Metali buz gibi, gri makine
parladı ışıklardan...
Garsonlar oralı değil,
hepsinin sesi kesik...
Biraz saygı
biraz göt korkusu malum.

Dolu değildim
her zamanki gibi

belim, elim boş
ama yürek alabildiğine delikanlı...

Buysa delikanlılığın dedim
koydum taş gibi yumruğumu masaya
bir de başım var dedim onun yanında
al alabiliyorsan bunları benden
sakınma!
Nedir ki can dediğin babam?
Kim derdinde ki o canın?
Biz hayata gelmekle vazgeçtik ondan.

O yüzden deliyiz bu kadar
o yüzden korkusuz, umarsız
o yüzden deli gibi aşık
deli gibi insan
deli gibi eşkıya...

Eridi yüreği onun da
bu deli yürek karşısında.
dedi; makineler, kurşunlar değil,
bu toprak, bu su,
ömürler, yürekler helal olsun sana!
Dostlar, aşıklar serilsin yoluna.
Sözüm olmaz sana.
Devam et sadece bu yola
dost elin elimde kalsın yeter.
Gözüm hep üstünde şahin gibi.
yeter ki yüreğin üstümde olsun.

Dedim; sağol, varol kardeşim.
Yolunun kralısın sen de.
Ateşini, toprağını, suyunu eksik etme üstümden.
Birlikteyken güzel bu alem
cemali ile celalı Allah'ın.

ve birleşti eller, yürekler
gözlerdeki ateşle su bir kere daha
gözlerden uzakta
teke tek
erkek erkeğe
delikanlılar gibi bıçkın
korkusuz, umarsız.


Ömer Dalman (21.09.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



15 Eylül 2008 Pazartesi

Üzerimde Gözler

Şehrin karanlığı
işi-gücü hiç bitmez
benim aydınlığım, karanlığım gibi
sonu gelmez.

Bazen sessiz ve derinden
bazen gümbür gümbür bağırır şehir
kimseyi
geceyi-gündüzü dinlemez.

Akıllar yetmez anlamaya olanları
arka sokaklarımı,
çöplüklerimi, çıkmazlarımı...

Gözler var sürekli üzerimde
sırlarım, gizlim-saklım kendimde diye
güvenemem kimseye
yerim bu şehir oldukça...

tümden rahat etmem ne mümkün?!
kaçamam bu şehirden,
kaçamam kirimden-pasımdan
aşkımdan...

Gözler var üzerimde
ve benim gözlerimse başkalarının üzerinde.
Kimse düşünmesin yalnız olduğunu.
Şehrin karanlığı
işi-gücü hiç bitmez.
benim aydınlığım, karanlığım gibi
sonu gelmez

akıllarsa anlamaya yetmez.


Ömer Dalman (15.09.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



31 Ağustos 2008 Pazar

Paylaşırım

Seninle hayatımın en önemli parçalarını,
en deli taraflarını
zırvalarımı
hatta tümünü paylaşırım.

Seninle yolculuklara çıkarım.
Seninle yalanlarımı doğrular
günahlarımı çıkartırım.

Seninle ateşlere yürürüm
elim silahsız
üstüne giderim adamların
puştların!


Seninle bilgeliğimi paylaşır
kendimi ikiye katlarım
aydınlanırım.


Seninle zevklerimi ikiye bölerim
zevkin, umudun
yaşam enerjin olurum.
kadınımı paylaşır,
aşkımı ikiye böler,
aşkta olurum,
yanarım

dolarım!

Benim tek kadim dostum...


Ömer Dalman (31.08.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman




20 Ağustos 2008 Çarşamba

Kapansın Işıklar

Onca insanı güldürmüş bu gözler
gün içinde.
onca espriler yapmış
kaleme almış
ti'ye almış dünyayı...

Akşam olunca kararmış tepesi
seller-sular, kara fırtınalar götürmüş
gülücüklerini;
kime ne?..
Bırak kapansın ışıklar ara sıra...

O deli adamın gündüz gülücükleri
yerini akşam buhranlarına bıraksın.
Kaçacak yer bulamasın
evi ona zindan olurcasına
ruhuna cehennemler çökercesine
karalasın varlığını biraz daha...

Ömür dediğin bir kum tanesi be canım
şu koca alemde;
biraz daha sabır
biraz daha karanlık, cehennem
biraz daha zindan olmuş
kime ne?..
Bırak karanlığa gömülsün Ömer
biraz daha...


Ömer Dalman (20.08.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



7 Ağustos 2008 Perşembe

Adamı değilim

İhtiyacım var bu ara ağlamaya
gözlerimden seller, sular
nehirler
okyanuslara...

Hokkabazlar da durulur
gülmeyi bırakıp bir kenara
hokkabazlar da eğer önlerine
başlarını...

Fonda duygusal Soner Arıca nağmeleri...
Her ne kadar Allah'ın yaramaz çocuğu
komik adamı olsam da;
ben de eğerim
O'nun keskin kılıcının önüne
boynumu...

Öylece
süzülürken gözlerimden sular-seller
hiçbir amacım kalmamış
bu yalan dünyaya dair
beklerim sevgiyle
başımı uçurmasını.

Ama yine merhamet edip
beni yanına almaz.

Yine boynum önüme eğik,
dünyanın beceriksizi,
dünyanın arlanmazı, utanmazı
bir de çocuk gibi şımarık
ben...

Ağladığımla kalırım...

Yukarılarımdaysa
olur bir şeyler
daha erken belki ama
ben yine de
bu dünyanın adamı değilim.



Ömer Dalman (07.08.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



1 Ağustos 2008 Cuma

Daha ne isterim ki?

Fonda
hafif hafif kulaklarımı okşayan
ruhumun derinliklerine kibarca sızan
o jazz...

Belki Miles Davis
belki Charles Mingus
ya da biraz Marcus Miller...

Salon hafif loş...

ve ağzımdaki purodan
tavana doğru yavaş yavaş
müdahalesiz yükselen
ortamı o kesif kokuya boğan duman...

Kucağımda
hafif hafif bana sürtünen
yılan gibi sevgilimin
dayanılmaz cazibede ve incelikteki
o ayakları...

Ben daha ne isterim ki
şu ucuz dünyadan?..


Ömer Dalman (01.08.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



30 Temmuz 2008 Çarşamba

Merhaba!

Emeklerin ayağa düştüğü,
terbiyenin düzeysiz sayıldığı,
eğitimin suyunu çektiğini,
silahların
paraların konuştuğu yerden merhaba!

Azimlerin azimle kırıldığı,
yeteneklerin kör testerelerle,
zımparalarla köreltildiği,
umutların karanlıklarla bezendiği,
özgüvenin piç edildiği yerden merhaba!


Böyle bir hiç gibi
piç gibi yaşarken
ve kayarken ayaklar çamurlu zeminde,
pusulalar bile kendini şaşırmışken
'nasıl çıkılacak aydınlığa' demiyorsan hala

al sana da
KOCAMAN BİR MERHABA!!!


Ömer Dalman (30.07.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


20 Temmuz 2008 Pazar

Akşam Pazarı Fiyatına

Dellendi kuş yemi kadar aklım yine
iş hayatı düştü birden ruhuma
en yalanından

en ucuzundan
pazar fiyatına...

Akşam pazarı malları şerefsizim!
Hayret etme hiç
alış bu muhabbetlere
yersin yoksa kafayı
kardeşin gibi...

Dellendi kuş yemi kadar aklım yine
bütün o ucuz
gündelik
09-18 arası geçerli
gerisi tamamen boş, yalan
akşam pazarı muhabbetleri geçti
yalan olmuş
yalana ayak uydurmuş ruhumdan...

Kahkaha atasım var ama
içten içe kin dolu bakışlarla
öcümü almak istiyorum
bu düzenden
bu yalandan!..

Yalan muhabbetler
yalan geyikler
yalan kankiliklerle gölgelenmiş
sözüm ona cilalanmış bu ruhlar
bu benlikler
hepsi yalan!..

Nasıl çıldırmam be baba dostu?
Arka sağlam bu alemde
kendi gönlümden
kendi delikanlı deliliğimden
gerisi boş be anam!...

Tupac fonda
cümle aleme küfürlerini giydirirken
ona gönülden katılıyorum
ve katıldım her zaman.


Onun çöpe attığı tırnak kadar değeri
varlık belirtisi olmayan
yalan iş hayatının elemanları
aklıma düştüler yine bir bir.

ve ben
Tupac'tan da ötede
hepsine
alayına
cümlesine
1000 katı güzel küfrediyorum buradan!

Dellendi kuş yemi kadar aklım yine
iş hayatı düştü birden
ruhuma
en ucuzundan...

ve ben
topunu
cümlesini
alayını
akşam pazarı fiyatına
hatta daha da ucuza
satıyorum
satıyorum
satıyorum!..


Ömer Dalman (20.07.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


18 Temmuz 2008 Cuma

Bulaşma

Bulaşma üretken adama
taşırırsın sabırları...

Koyma taş emeklere,
zırvalama;
tökezlersin ummadığın anda
karanlık sokakta...

Bulaşma Allah'ın çocuğuna;
zorlarsın sınırları,
kayda alınırsın
gerisini bilemezsin!
Bela nereden gelir
kestiremezsin.

Bulaşma üretken adama;
taşırırsın sabırları
yersin kafana!..


Ömer Dalman (18.07.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



7 Temmuz 2008 Pazartesi

Bir yere kon

Karga
akbaba
dala kon...

Tilki
peynire kon...

Koyun
otlara kon...

Ali
yatağa kon...

Kanaryam
çık şu dala kon...

Hortumcu
şu paraya kon!..

Yaltakçı, yalaka
şu göte kon!..

Düzenbaz, üç kağıtçı
şu hesaba kon!..

Düzen böyle bizde
aman boş durma
elin hiç iş de tutmasa
mutlaka
bir yere
kon...

hatta Ergene de
kon!..


Ömer Dalman (08.07.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


Hergele Koyun

Hergele
koyun...

Hele gel
bi koyum!

Her gelene
koyum!

H-ergelene
koyun!

Ergene
koyum!

Ergene-kon!

Pardon
neye koyum?!
nereye konuyum?!

Seni
hergele
koyun!!!..


Ömer Dalman (07.07.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


6 Temmuz 2008 Pazar

Sokarım Tribine!

Başlatma şimdi tribinden
koydurtma tarzına, stiline
müzikal seçimine!!!

Ne yapalım rockçıysan
rapçiysen
popçuysan?!

Dünya senin mi sandın
tarzınla, stilinle,
seçiminle?!

Başlatma tribinden
koydurtma olmayan aklına!!!
Müzik herkesin!..
Herkesin emeği var bu işte!
Tüm türlerin çeşidi
tüm türlerin sesi
hali-tavırı
bütün bu karışıklığın çekiciliği
hepsi birarada güzel adamım!

Akıllı ol
ona-buna laf etme
türlere, triplere sığınma
küçük olma!

Vallahi bak sokarım senin tribine
tarzına,
müzikal seçimine;
yarın arabeske başlarsın
pavyon önlerinde!!!


Ömer Dalman (06.07.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


Yalandan Kutlamalar

Bir çok lanet kutlamada bulundum.
Tüm o garip, gafil yüzler gibi
benim de yüzüm gülerken görüntülendi
o lanet yalancı,
yabancı fotoğraflarda...

Hep nefesimi tuttum.
Anlık
düzmece
süslenmiş
yalanlanmış, yağlanmış
o mutlu anlar...

Mutluluk şeklinde etiketlenmelerde
daha büyük yalanlanmalarda
o zavallı insanın
bir yerlere tutunma çabası
kendisinden başka...

Hayatın rotasızlaştırdığı

yozlaştırdığı
yolsuzluk ve soysuzluklar içinde
tutunmak için sığındıkları

bir çok lanet kutlamada bulundum.

Ben o lanet
yüzü yalandan gülen gafil günlerde
aslında hep sıkıldım,
yoruldum.

ve aslında hiç de
onlarla, aynı anda
aynı yerde olmadım...



Ömer Dalman (06.07.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


29 Haziran 2008 Pazar

Seksen Lira

8o lira derdi bazı abiler
insan hayatının değerine...
Mermi fiyatı malum...

Hocam bendeki hayat daha ucuz inan!
Tek farkım yüzüm güzel.
zannederler ki içim de güzel...

diline yandımının estetiği
güzel yüz doğumları
beden uzuvları
şanslı varoluşlar!..

Topuna koyayım kıçtan!
Ne yazar baba bunlar?..

Ben o 80'e taktım kafayı
oldum olası...
Tek vuruşluk bir burun kanaması gibi
biraz şiddetlisi tabii...
Tek vuruşluk
sonsuz bir sinüs rahatlaması
sonsuza bağlanmak
saniyede...

Var mı baba daha delicesi?!

Güzel yüz doğumları
temiz, terbiyeli aile tripleri,
asil beden uzuvları
sağlıklı hayatlar;

yerim bunların hepsini
koyarım kıçına baba!

Sen bana o 80'den bahset!..


Ömer Dalman (29.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



Bir kere adam ol!

Bir kere adam gibi
mert ol da bari
bana ölümlerden ölüm beğen
benim yerime
bir Pazar günü bezginliği sonunda daha!

Bir kere adam ol da
bitir işimi bari
çek fişimi...
Seçimi bana bırakma
kaderim habersiz gelsin
bir sen bil,
sen öldür bari de;

bir kere mert ol
adam gibi!..


Yaptığın en büyük iyilik olarak
geçecek Ömer Tarihine.
Hatta günah gibi görünse de uzaktan
senin hanene 'sevap' olarak yazdıracam inan!..
Bu yüzden rahat olsun için
rahat davran
dilediğin ölümlerden ölüm beğen
benim adıma
umursamadan tepeden inme bitir
işimi!..

Bir kere mert ol lan!
Bir kere adam ol da;
bana ölümlerden ölüm beğen
benim yerime
bir Pazar günü bezginliği sonunda daha!
Hayatım sonsuz ışıkla dolsun.

Bana yağabileceğin tek iyilik
işte bu...


Ömer Dalman (29.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


KKKA

Kırım
Kongo
Kanamalı
Ateşi!

Pehhh!!!
Hepsi bu mu yani?!
Bu kadar kısa mı?
Bitti mi?!..

Size kısasını söylemişler vallahi.
Hiç yeter mi bu kadar kısa-altma bize?!
Daha karmaşıklarına alışkınız biz!

Aslı gayet de uzun
ve daha
çok daha saçma!..

Aynen şöyle:

AAADTKSÖ3KKKA!..

Yani;
Adamın
Anasını
Avradını
Dürten
Topraklarımıza
Korku salan
Önlemi alınmayan
3 kuruşluk
Kırım
Kongo
Kanamalı
Ateşi!!!

Şimdi anladınız mı!?
Pehh!!!!



Ömer Dalman (24.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



28 Haziran 2008 Cumartesi

Çalarım Hayat Borumu

Notaları tek tek
isimleriyle bilip
isimleriyle zikrederek mi
melodiyi seslendirmek?

yoksa
notaları bilip, tanıyıp
isimlerini zikretmeden
sadece onlarla olarak
onları taşıyarak
melodiyi özgürce mi seslendirmek?

İşte
ben bu yüzden
hayatla ilgili öğretilenleri
felsefeleri
eğitimleri, boku-püsürü
tam olarak uygulamam
onlara tam dahil olmam.


bildiğim gibi üflerim nefesimi,
müziğimi...
bildiğim gibi çalarım hayat borumu.


Ömer Dalman (28.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



Sallamışım Dünyanın Anasını

Oooof of
eller-ayaklar kesildi
kafa epey bi kıyak
endişeler sıfırlandı
beyinden yedim yine...

Yirmi gün sonra
ilk Meharis Puromu patlattım
kahve ile yanında...

Hem de yoğun
leş gibi
yine de zevkli bir haftanın üstüne
dumanımı günlere
aylara
yıllara
kokuşmuş hayata üfledim...

Oooof of
kafa oldu bi dünya
eller-ayaklar kesik
önümde monitörüm
dünya ayaklarımın altında
bi kanatlarım eksik...

Kim sallar işi-gücü
dünyayı
küresel ısınmayı?!
Hele bir de fonda jazz var ya;
sallamışım dünyanın anasını!..


Ömer Dalman (28.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



25 Haziran 2008 Çarşamba

Pisim ben

Pisim ben
leşim ben
midesiz!

Ne desen
ne tedavi önersen
reçetelere boğsan
faydasız!..

Pisim ben
leşim ben
dengesiz!

Nörologları önersen
haplara boğsan
dost elini versen
faydasız!..

Pisim ben
Leşim ben
midesiz!

Yüzüm
tersine
hep temiz...
Üstüm-başım şık
sözlerim cillop gibi
şirinlik abidesi

ama hiç gelme oltaya
pişman olma
değerlerini bırakma
şaşıp kalma...

Pisim ben

Leşim ben
dengesiz
midesiz
ve güvenilmez!..


Ömer Dalman (26.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



23 Haziran 2008 Pazartesi

İşte tam istediğim!

En olmadık
umulmadık bir anda
en yoğun saatlerinde işimin
ofisin wc'sinde rahatlarken
çekseler yukarı aniden
tam da hayalimdeki uzay ortamına...

Silinse bu boktan
ucuz sahnedeki varlığım...
İz kalmasa benden
Ömer denen faniden...

Boş kalsa oturduğum koltuk...

aval aval
salak ötesi şaşkınlıkla
baka kalsa bütün yüzler birbirlerine!..

Hiç çaktırmasam yukarıdan
neşeyle izlesem
inançsız,
temelsiz meraklanışlarını
ve şaşkınlıklarına şaşkınlık eklesem!..

O çok kokuşmuş
kayıplar listesinde yeralsam!

ve tepede
bulunduğum ortamdan
en cıvık kahkahalarımla
hallerine gülsem!

İşte hiç abartısız
delikanlı gibi dürüstçe
tam istediğim de bu!..


Ömer Dalman (23.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


Çaylı Ayaklı Seks

Onunla yapacağım seks
bol miktarda çay içermeli...

İnce,
üzerine yapışan taytıyla bezenmiş
o güçlü bacak ve basenleri eşliğinde
bayatlamış, leş gibi kokmuş

bir depo atık çayı
çıplak ayaklarıyla ağzıma zorla
bastıra bastıra sokuştururken
zorla nefes almanın çekiciliğinde
görebildiğim kadar onun hırsını izleyip
boşalmaların zirvesine oturmalıyım.

O yine de durmamalı ama;
hep devam etmeli!

Atık, leş gibi kokan çaylar,
güçlü basenleri,
taytı,
hırsı
ve çıplak ayaklarıyla
defalarca eriyip, bitmeliyim!

Daha ne isterim ki?!



Ömer Dalman (23.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


22 Haziran 2008 Pazar

Ne büyük şereftir

En az bir şerefsizin
kıçına ot tıkama şansı varsa delikanlının;
ne büyük mutluluktur bu hayata
o doğruluk hırsı dolu gözlerle
veda etmesi!..

Tek bir pis kokunun bile azalacağı umuduyla
o tek vuruşla
ucuz bir leş eklemek bu kutsal topraklara...

O zafer madalyasını eklemek yakaya
öyle girmek o tabuta
ne büyük şereftir!..


Ömer Dalman (22.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

21 Haziran 2008 Cumartesi

Telekulak-Melekulak

Öyle telekulak-melekulak
tele-eposta, göte parmak
bize bir şey ifade etmez arslanım!

Dinledim, takip ettim zannedersin;
tersine dinlenirsin,
ülkeye ilanını yaparlar,
anlamazsın bile
şaşırırsın!..

Öyle telekulak-melekulak
göte parmak
bizi ödlekler gibi tırstırmaz arslanım!

Senfoniye çeviririz hakkındaki lafları
telefonlarda, epostalarda
konserler veririz adına;
namın alır yürür
ülke çapında rezil olursun
pişman olursun arslanım!

Utanacak tek bir şeyimiz kalmamışken;
telekulaklarla, göte parmaklarla tehdite kalkışma!
Yersin orta parmağı kulaklarından
dudakların oynar orospular gibi
şaşırırsın
kuyruğunu kıstırır sıvışırsın arslanım!

Unutma
bizde ha bir toz zerresi
ha bir can!..


Ömer Dalman (22.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman





Alacağınız olsun!

Sanatıyla
yazdıklarıyla, çizdikleriyle
ürettikleriyle değil de,
tabancasıyla-tüfeğiyle
kaç adamı tehdit ettiğiyle
kimleri kollayıp
kimleri kıskaca aldığıyla övünen
kibirden güç alan bir ülke olduk ya;
alacağınız olsun e mi!?

İş yerlerinde çalışkanlığıyla,
üretim ustalığıyla,
şirkete kattıklarıyla değil de
kaç kişiye hükmettiğiyle,
kaç kişiyi işten çıkarıp,
kaç adamına koltuk verdiğiyle övünen
bir ülke olduk ya;

topunuzun Atatürk'ten
onca şehitten, şehit annesinden
yedi ceddimizden
ve doğacak onca çocuğumuzdan
çekeceğiniz olsun e mi?!


Ömer Dalman (21.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

Sözde Zafer

Hani vardır ya
metropol sosyetesinde

ve entelinde;
ortak şeyleri dinlediklerinden kimi zaman
biraraya geldiklerinde
dinledikleri sanatçıları tokuşturduklarında
nasıl da aldatıcı bir kurtarılmışlık hissiyle
zaferleri paylaşırlar!?

Gözlerinde o sözde bütünlüğün ışığı parlar.
Sanki dünyayı, ahireti
ışığı-karanlığı
ortak dinledikleri şeylerle çözmüşler gibi,
sanki böylece dertlerinden
hayatı çözmekten
ölümden ve ötesinden
paçayı sıyırmışlar gibi
bebekler gibi
nasıl da morallenirler!

Her şey öyle iki şarkı kadar kolay olsaydı;
biz burada yazar mıydık onca şiiri adamım!?
Pehhh!!!..



Ömer Dalman (21.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


16 Haziran 2008 Pazartesi

Vicdanı öğreneceksin

Geliştireceksin vicdanını
öyle ya da böyle...
Yoksa öyle bir boşluğunu yakalar ki hayat;
vicdan üreteceğim diye son dakikada
anan ağlar!..

Pişman olursun onca vicdansız bekleyişe.
'Keşke!' dersin ama
yakalamışlar hayat artık ensenden
kaçamazsın!

En acı

en zor şekilde öğretmeye niyetlidir
sana vicdanı.
Hayır diyemezin!..

Ellerinle parçalarsın göğüslerini,
çeşit çeşit acı tasarlarsın
bedenin üstünde de
illa ki vicdanı tanımlarsın.

Kendi kendine o ıssız gecelerde
karanlığa feryat edersin
tanımladığın vicdanı.
Seni anlasın da
bir daha yakalamasın diye ensenden hayat
yalvarırsın!


Sen önce davran
elin hiç değmediyse eğer
bir an önce vicdanı öğren.


Ömer Dalman (16.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

Paso Geyik yani

Malum
iş yerlerimizde
geçilmiyor geyikten.

Herkes bir mizah ustası,
herkes güldürükçü,
boş duran yok!

ağızlarsa torba değil
paso üretir dururlar
vır vır vır.
Laf üstüne laf inşa ederler
kitleler yükselir boktan boktan
belediye çöplüklerinden beter.
paso geyik yani...

Tabii elle tutulur bir şey var mı?
Yooook!

Bir dert atsan ortaya
çil yavrusu gibi kaçışır hepsi,
geyik kardeşliği sökmez orada
yıkılır dayanaksız binaları orta yere!
Zaten yoktu ki olan bir bok?..
paso geyik yani....

E biz de her seferinde derinden
rastladıkça geyik yoğunlaşmasına
çevrede, yemekte,
ofiste, sigarada
diyoruz ki içimizden her daim:

Hay ben geyiğinizin a....na koyıyım!..


Ömer Dalman (16.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

15 Haziran 2008 Pazar

Domalmışlar

Kıçlarına kadar donanmışlar
bilişimle
teknolojiyle
eklentilerle
entelce söylemek gerekirse;
-toollarıyla-...
Hatta domalmışlar...

Boğazlarına kadar gömülmüşler
hesaplara
workshoplara
bokshoplara
yaşam koçlarına
yogilere
pilateslere bine bine
top olmuşlar da;
hala bi bok yok ortada!..

Hedefleri aynı
bakışları aynı
ağızları aynı
duydukları aynı;
hala bi bok yok dedikleri!..

Kıçlarına kadar donanmışlar
donanım manyağı olmuşlar
neredeyse götlerini bile
evet götlerini bile otomatik yıkar olmuşlar da;
hala bi bok yok ortada!
Bir milim bile fark etmemiş halleri...

Para için
eğilip, bükülmüşler,
yüzlere gülmüşler,
bu yolda domalmışlar
düzülmüşler de;
yine bi bok yok olan biten

içeride!..

Bari bırakalım da
donanımlarla domalmanın
tadını çıkarsınlar!..


Ömer Dalman (15.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

Bıktım!

Bıktım!
hepsinden bıktım
ama kaçacak yer de yok!
10. köy, 11. köy de palavra;
nereye gitsen kaçış yok arslanım!
Yalan yalan!..

Bıktım!..
köpek gibi
tilki gibi
yer yer koyun gibi meymenetsiz
hayırsız, kifayetsiz bakan suratlar...

ayakkabı kokan
pis, leş gibi çorap kokan
o zavallı öküz ifadeler
zımpara sakallı ayı bakışlar
kendince delikanlı
kendince cesur
beş para etmez domuzlar!..

Yüzdeyi sorma bana
üzülürsün vallahi!

Bıktım hocam ben
bıktım!
Ne diyon sen?!..
Kimi kandırıyon arslanım?!

Medenileşecekmişiz,
okuyup, öğrenecekmişiz,
mürekkep yalayacakmışız...

Bütün tarihi yalatsan sen bize
en baştan;
bi bok olmaz hocam!
Bıktım!..

Kimi kandırıyon sen arslanım?!
Yalan
hepsi yalan!..


Ömer Dalman (15.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


13 Haziran 2008 Cuma

Dünya puşt

Eninde puşt
sonunda puşt
kapıda puşt
pencerede puşt
işlerde puşt
kazançta puşt
bilgide puşt
felsefede puşt
aşklarda puşt
sevgide puşt
yıllarda puşt
aylarda puşt
öpüşte puşt
sokuşta puşt
serinde puşt
sıcakta puşt
haberde puşt
sanatta puşt
sağlıkta puşt
tabutta puşt...

Eninde puşt
sonunda puşt
uzakta puşt
yakında puşt
şehirde puşt
kıtada puşt...

Ne dersen de sen de puşt;
faydası yok debelenmenin
bu dünya tümden puşt...


Ömer Dalman (13.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

Önüm-Arkam Puşt

Önümde puşt,
arkamda puşt,
sağımda-solumda puşt...

Dışarıda puşt,

içeride puşt,
en yakınımda puşt,

uzağımda puşt...

Çizdirmemek kafayı,
kaybetmemek mantığı mümkün mü?!
Kontrolü elden bırakmamak yer yer,

üzerine yürümemek birilerinin mümkün mü?!

En baştan kararını vermiş büyük puştlar
bu, ezen-ezilen düzeninin...
Kapana kısılmış aksi yöne merak salan.
Yıllar boyu değişmemiş bu gerçek;
girdikçe girmiş en ufak noktalara kadar...

Dışarıda puşt,
içeride puşt,

en yakınımda puşt,
uzağımda puşt...

Çizdirmemek kafayı,
kaybetmemek mantığı
dalmamak günün birinde
elinde satırla
puştların arasına
yakın-uzak ayırt etmeden
mümkün mü dostlar
mümkün mü?!



Ömer Dalman (13.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

12 Haziran 2008 Perşembe

Üzerine sifonu çektim

Dünkü aptal yöneticinin
iptidai
prosedürsüz

işi tanımayan müdahalelerini,
bütün haftanın iş stresini,

birbirine karışmış,
arapsaçı olmuş ekibin kıroluklarını
tek sıçımlık yumuşak bir boka ekleyip
bir güzel kanalizasyona yolladım
bu sabah!

ve üzerine büyük bir 'oohhh' çektim.

Hala kıçım sızlarken
bütün gereksiz aptallıklardan
'olsun' dedim, 'rahatladım işte'
ve cani bir tavırla arkasından bakıp
onların etkilerinde cıvıklaşmış bokumun
üzerine sifonu çektim!

Tıpkı
tıpkı 'sizi saymıyorum'
'şeyimde bile değilsiniz!' der gibi
klozetin kapağını
üzerlerine kapadım!



Ömer Dalman (21.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

2 Haziran 2008 Pazartesi

Delikanlı Kanki

Dedi ki Delikanlı Kanki;
fenomen gibi adamsın üstadım.
Yolda-sokakta Memati,
karıların yanında Güllü Erhan,
fiş çekerken ve kafa güzelken

Büyük İskender'sin...
Ben de şaşırdım vallahi sen nesin!..

Haklısın dedim kendisine;
bütün benlikleri çıkardık suyun yüzeyine biz,
yaşarken öldük,
ölmeyi bildik,
hayata öyle bastık ayaklarımızı kardeşim.
Dönekler gibi, satıcılar gibi
politik köpekler gibi değil!

Ondandır benliğimizdeki bu çelişki,

bu kaos...
Herkesle düşüp-kalkmaktan
bin yüze böldük o tek kutsal yüzü...
Ondan hiçbiri tanıyamaz
tam olarak aklına koyamaz bizi!...
Güvenemez bir türlü tam anlamıyla,
yansımalarımızdan korkar.

Ama dert etme sen,
senin için yine tek'im.

Yerine göre artık
hem köpek oluruz, hem ejderha
hem puşt...
Ama emin ol;
o her yeri kaplamış puştlardan biri asla!..

(Delikanlı Kanki'ye selam olsun.)


Ömer Dalman (02.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

1 Haziran 2008 Pazar

Balçık Zemine Rugan

Siz önce bu kanı,
ruhları emilmiş vatandaşa
sağa sola saparken caddelerde
sinyal vermeyi öğretin de;
sonra
ülke çapındaki yolsuzluğun,
puştluğun, götürücülüğün,
düzensizliğin peşine takılırsınız!

İşe
yere basan
o çamurlu zeminden başlayın ki;
emekleriniz boşa çıkmasın!

Balçık zemine
rugan ayakkablarla girme aptallığını
her seferinde sergilemeyin!


Ömer Dalman (01.06.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

31 Mayıs 2008 Cumartesi

İnanman için

Daha ne kadar karıncalanması lazım
şu parmak uçlarımın,

şakaklarımın?

Ya da üst üste
pofur pofur
kaç puro dizmem lazım
yükselmemek için en tepesine

manik depresifliğimin?..

Hayır ağlayabilsem
lavaboları dolduracağım gidip
ama
yaş da çıkmaz oldu gözümden bu sefer...
Fena kapana kısıldım
tam bir hapisteyim,
çıkmazda...
kendini çok bilmekle, onu unutmak

ve dışarıyı kabullenememek arasında
o kör nokta...

Bu kaçıncı izin veriş
bu kaçıncı saygısızlık bu ruha?..
Hep yalan yeminler,
hep o aynı öğrenmez,
ders almaz,

olgunlaşmaz ruh kapıda...

Ya misafir olacak bir dahaki sefere
edebiyle,
ya da tam bir kapı dışarı...


Daha ne kadar karıncalanması lazım
şu parmak uçlarımın,
şakaklarımın
sana olan sevgime, saygıma
ve ruhumun ezikliğine
inanman için?


Ömer Dalman (31.05.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

25 Mayıs 2008 Pazar

Dalasım var!

Dalasım var şöyle sağlamından dalasım!
Bir imansıza
bir puşta
yalakanın tekine...

Havalar sıcak zaten
beyinler daha gitmiş,
ruhlar boka sarmış
alabildiğine dellenmiş...

İnsanlar daha düşüncesiz
daha barbar,
daha umarsız...
İnsanlar daha hayvan!..

Zaten havalar da sıcak...
Dalasım var şöyle en sağlamından
bir köşe başında karşıma çıkacak
kolu bana sürtecek
hayvanın, imansızın,
yalakanın, puştun tekine dalasım!


Ömer Dalman (25.05.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

24 Mayıs 2008 Cumartesi

Çok tatlısın

Sen de amma tatlısın.

Bütün hafta nefesim ensendeydi.
Fark ettirmem, ettirmedim.
Kendi kendime soludum hep
kendi içimde...

Dertli bir anda yazıyorum.
Hayat dedikleri ne ki?
Ben türlüsünü gördüm.
İçine girdim, dışarıdan baktım.
Bokunu çıkardım.
Aklandım-paklandım
yine yapamadım.

Pislik düşkünü müyüm
bilmiyorum?..

Hiçbir yerde oldum
hiç oldum
tek yerde bunaldım...
ve şimdi işte benim...

Benle ne olacaksa bu alemde;
öylesine
nefes alıp yaşıyorum.

Ama bütün hafta izledim;
sen
yine de
çok tatlısın...


Ömer Dalman (24.05.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

22 Mayıs 2008 Perşembe

Yasaklarlar hep

Yasaklarlar hep zaten.
Kendilerince 'gerekli' adledip,
hayatlarını, hayatları kısıtlarlar.

Böylece derlenip toplanacaklarına inanırlar.

Hudutlar çizilir yeniden
sakızdan çıkan sürpriz misali...
Kendileri bile inanamazlar,
ama halka malzeme lazım ki;
daha çok oyalansınlar!..

Yasaklarlar olur olmaz.
Stresi artırırlar,
bir şeye faydaları olmaz nitekim.
Oyalanırlar, oyalarlar...


Sonra isimler kara tahtaya yazılır;
tıpkı ilkokul çocukları gibi,
tahtaya dikilenleri izlerler,

dalga geçerler,
ayıplarlar!

Esas suçlularsa hep otururlar yine!
İlk zamandan beri öyle konuşlanmadılar mı?!

Yasaklarlar hep zaten.
Etiketlerler...
Suni gerçekler oluştururlar,
oyalanırlar
halkı oyalarlar ki;
salaklıkları,

işe yaramazlıkları,
öküzlükleri ortaya çıkmasın!


Ömer Dalman (22.05.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

19 Mayıs 2008 Pazartesi

Öküz Olmayanlara

Milyonlarca öküzün arasında
otlaklar boyunca yaşayıp
hala onlar gibi öküz olmamışlara
ne mutlu!..

Defalarca o, dik
o, aç
o, iflah olmaz bakışlar altında ezilip,
kanı emilip,
hala 'insan' kalanlara
ne multu!..


Ömer Dalman (18.05.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

Meymenetsiz Bulldog

Bakışlarınız,
o meymenetsiz, memnuniyetsiz
kopartıcı, yıpratıcı,
bir boka yaramaz
yırtıcı,


bulldogların
bok gibi suratlarına benzediyse;
bütün bu çirkinliğin suçunu
sisteme fatura etmeyin
çirkin çevrenize yüklemeyin.

O meymenetsiz, memnuniyetsiz
çirkin bulldoglara benzemek
aslen sizin
teke tek kendinize karşı
hayatınızın başarısızlığı,
zavallı bir savunma mekanizması
ve büyük bir insanlık suçu!..


Ömer Dalman (18.05.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

Bayramdan Bayrama

Bayramdan bayrama kalmış sevinçleri
ellerindeki her şey tek tek
alınmış

borca bağlanmış hayatları.

Suni
ayarlamalı manevi değerlerle doyurulmuş
karınları...
Suni yollarda savaşa sürüklenmişler
birbirlerine karşı.

Medeniyet, uygarlık, teknoloji
bilgi dedikleri şey onlar için
masal olmuş.

Umut;
hiçbir zaman elde edemeyecekleri
göremeyecekleri kadar uzakta bir yere
Kaf Dağı'na postalanmış da
hala zannediyorlar
kazanacaklarını!

Teslim ettikleri, kaybettikleri
en baştan kendileri olmuş da;
avaz avaz
manevi manevi bağıra bağıra
yardım geleceğini umarken
zavallılarım

hergün
hergün biraz daha dipten bağlanıyorlar
balçıklara!

Bayramdan bayrama kalmış sevinçleri
ellerindeki her şey tek tek
alınmış...


Ömer Dalman (19.05.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

Hele bir koşayım da

Yine sabah çayı bok gibi!
Kahve desen o da kof...
En baştan evden yemişiz kazığı.

Ben;
hepsinden beter
yine çekilmez
yalnız
herşeyle kavgalı,
indirin dünyayı ineceğim modunda...

Hele bir koşayım da,
şu lanet tatil gününde ne yapacağımı
ben sonra söylerim.
Ya da ne yapmayacağımı...


Ömer Dalman (19.05.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

Sigara Yasağıyla!

İnşallah
bütün ülkede sigaranın yasaklanmasıyla
artık bünyece tümüyle aydınlık,
yaratıcı,

çalışkan,
ve gayet medeni (!)
bir insan topluluğu olacağız!!!

Trafik eşkiyalığından
yolsuzluğa,

umarsızlığa,
yetenek düşmanlığına,
doğrucuları, çalışkanları
9. köyden kovup,
10. köye yollamalara
bütün sorunlarımız
iliklerimize kadar çözülecek!!!

İnşallah!
Peh!!!!..


Ömer Dalman (19 Mayıs 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

4 Mayıs 2008 Pazar

Koşmazsam yakarım!

Koşmazsam yaklaşma yanıma
fena arızalanırım...

Ayarlarımı, rotumu kaçırırım.
İçimdeki volkanlar
pislikler, eşikıyalıklar topraklanmaz;
aklını alırım!

Koşmazsam yaklaşma yanıma
ey insanoğlu!
Bütün dengelerimi yutarım.
Bakarsın yüzüme
ama tanıyamazsın.
Ananı ağlatırım!

Koşmazsam yaklaşma yanıma
bir de ters yerime denk gelirsin filan
gününü, haftanı, ayını karartırım!

Koşmazsam yaklaşma yanıma
ey insanoğlu!
yakarım!..


Ömer Dalman (Mayıs 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

27 Nisan 2008 Pazar

Kolpalar Kralı Aldı Yürüdü

Kolpalar Kralı Eski Kanki
aldı yürüdü
bu aptal insan topluluğunun
demode beğenileri eşliğinde.

Kendine o bile bir yer edindi
bu kokuşmuş zeminde.
Bağrına bastırtmayı bildi kendini millete!

Yalanladı, cilaladı

yer yer yağladı yanaşanlarını
kendine sempatiler kurguladı
ve bunu bir güzel de yedirdi
aptallar topluluğuna.


Hepsini
sürünün önündeki çoban gibi gerzek

kendi uçurumuna sürükledi.
Kendi arzularıyla aşağı yuvarladı.

Aptal sürüyse
tümüyle büyülendi

aldatıldı, kolpalandı ve yağlandı!
Gafiller kuyusuna düştü.
Kolpalar Kralı Eski Kanki'nin
eskittiği 3 kankinin
uyarılarına kulak bile vermeden
kendi aptallığını tescilledi!

Bu toplum tarih boyu
ne büyük kolpaları bağrına bastı
kazıklandıkça kazıklandı
satıldıkça satıldı da
iflah olmadı.

Gel Kolpalar Kralı Eski Kanki gel!
Daha bu toplumda
bu pislik, balçık, cahil zeminde
senin gibi puştlara
hektarlarca yer
ve aptallar boyu enayi
hangarlar gibi geniş salak gönüller var
gel!


Ömer Dalman (Nisan 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

Kibar ol

Hadi biz delilik ettik
ordunun arasına süngümüzle
Allah Allah diye daldık
ölümden korkmadık
ona-buna sardık
küfürledik, tokatladık, tartakladık.
Hiçbir şeyden korkmadık
kör ettik gözlerimizi
kılıfımızdan bir an önce
sıyrılmak için.

ama sen yapma, etme...
Biraz kibar ol bilgeliğe karşı
ondan hakkını
maddeyi tekmeleyerek
söverek, iterek isteme.
Biraz yumuşak ol...

Delilik ettik biz
biliyorum.
Ama etmesek de biz 'biz' olamazdık.
Buydu bizim de görevimiz.

Yeri geldi
bilgiyi bile tanımadık.
Sadece ve sadece kendimiz olmaktı derdimiz.
Bunu da yaptık
söke söke aldık kendimizi
bilgelik şartımız buydu bizim.
Yoktu başka çıkar yolumuz.

Sert oldu biraz zaferimiz

ama kazandık.
Ürünlerini ise göreceksin çok yakında.

Ama sen sen ol
yine de
biraz kibar ol bilgeliğe karşı.

Çünkü biliyor musun;
O kimi nasıl burada tutacağını çok iyi bilir.
O'nun çapalarını alman bu derin dipli denizden
çok zordur.

İnan bana
ellerin kanamadan yapamazsın.
Bu yüzden sen sen ol
biraz kibar ol bilgeliğe karşı.


Ömer Dalman (Nisan 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

Sana İkramı

Allah'ın müdahalesi bu
o karar vermiş almaya seni.
Önünü açmış,
kapamış hayat perdeni.
Kurtarmış oyundan seni bir kere.

Aniden veya bekletmeli
ne fark eder?

Dert etme
gideceksin
gönlün rahat olsun.

Arkana bakma
mazeret olmaz sevdiklerine.
Haklar geride kalır
Yaratan'ın devreye girdiğinde
aydınlanır bütün karanlıkların.

İçin rahat olsun
Allah'ın müdahalesi bu,
sana ikramı...


Ömer Dalman (Nisan 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

23 Nisan 2008 Çarşamba

Gayet yakın

Adamda bok gibi para
bok gibi makam, güç...
Elinin altında kocaman 14'lük
ama neresinde

ve ne bokuna taşıdığı belirsiz...

Bir o kadar da doğal
bildiğin insan!..
Hem de yanıbaşımda sık sık
işimle alakasız
gücümle alakasız
ama gayet yakın...

Hatta en az
en az benim kadar 'insan'...

Üzerimdeki kesintisiz bir gölge...
Kimi zaman lehime
kimi zaman aleyhime
ama kesinlikle kendi gibi...

işimle alakasız
gücümle alakasız
ormanlar kralı...
ama gayet yakın...


Ömer Dalman (Nisan 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

21 Nisan 2008 Pazartesi

Döve Döve

Varsa eğer gücün bu alemde;
doğru işi, düzgün işi,
istediğini,
olması gerekeni adam gibi
gerekirse döve döve,
itekleye itekleye,
binbir tehditle,
sırtına vura vura yaptıracaksın!

Varsa eğer sıkı götün bu alemde
ve ensen gerçekten kalınsa;
güzeli, iyiyi, doğruyu görmelerini bile
döve döve,
ite ite,
tartaklayarak en nazlı yerlerinden
öyle sağlayacaksın!

Varsa başka kesin çözüm
gel bana da anlat!
hani bir ihtimal, belki?..


Ömer Dalman (Nisan 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

20 Nisan 2008 Pazar

Daha dur bakalım

Yaratıcılık öldürülüyormuş ülkede.
Geliştirici fikirlerin, projelerin
dibi kurutuluyormuş.

Beyni çalıştıranlarsa
dışarıda alıyorlarmış soluğu.

E doğru tabii!
Yeni mi öğrendin hocam?!..

İnsanlar anlık yaşıyorlarmış,
2 gün sonralarını bile hesaplamaktan uzak,
anlık dürtülerle,
bırakıp projelerle yaşamayı
götü kollama işinden başka
bir şey düşünemiyorlarmış.
Bunu bile

zar zor hallediyorlarmış.

Birbirlerine karşı çok kolay
düşman oluyorlarmış.
Bir tavuk için gayet kolay
bir insan öldürüyorlarmış!

E doğru tabii!
Yeni mi öğrendin hocam?!..

Hem daha dur bakalım
bunlar iyi günlerimiz!


Ömer Dalman (Nisan 2008)
Serdar Turgut-Dr. Yankı Yazgan
Akşam-Pazar 20.04.2008
yazısından ilhamla...
www.antoloji.com/omer_dalman

18 Nisan 2008 Cuma

Kamera Tipi Organlar

Yakında hepimizin
bir adet ensemizde,
bir adet kıçımızda
kamera tipi organlar çıkacak
mutasyon gereği,

çevre şartları gereği,
onun-bunun g-g-greği!

Ensemizdekinin görevi;
arkamızdan yaklaşan
gammazcıları, kazıkçıları, hortumcuları
ve sinyal vermeden bir anda
direksiyonu sokağa kıran puştları
önceden farkettirmek...

Kıçımızdakinin görevi;
hergün yemeğe-yutmaya alıştığımız
uğrunda yırtındığımız
tip tip kazıkları
kıçımıza girmeden önce en azından
görüp,
psikoljimizi

kazığın kalınlığına göre ayarlatmak!..

İşte bu yüzden efendim
yakında hepimizin
bir adet ensemizde,
bir adet kıçımızda
kamera tipi organlar çıkacak!

mutasyon gereği,
çevre şartları gereği,
onun-bunun g-g-greği!


Ömer Dalman (Nisan 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

Nasıl dolduracaksın?

Hayatın boyunca
sadece evinle ilgilendiysen
işine gücüne akıttıysan bütün enerjini
ve etrafındaki o kitleye...

sadece zevklerin peşinde
paranın, sefanın peşinde harcadıysan kendini
mutlu olmak için sözüm ona...

İçine hiç dönmediysen
hep dışarıları doldurup alabildiğine
içerileri bomboş
sessiz, bilgisiz
kimsesiz bıraktıysan

değişince önündeki sahne,
perdeler kalkınca önünden,
o bol ışık hücum ettiğinde üzerine
çıkmaz mı ortaya içinin boşluğu uluorta?

O zaman ne yapacaksın?
Nasıl dolduracaksın?..


Ömer Dalman (Nisan 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

6 Nisan 2008 Pazar

Bir Tabak Pahalı Yemek

Artık hiç şansınız yok!
Boşuna aksini düşünmeyin.

Zamane insanı size baktığında
ya kallavi, pahalı bir konut,
son model bir araba,
koltuğu ağır bir mevkii
ya bol kazanç ve yandan yanaşma
ya da en azından
en lüksünden
pahalı bir tabak
et yemeği görür!

Ağzı hep sulanmış haldedir
hep aç... yeme derdinde
sizi bile!..

Sanmayın ki başka bir sebeple
bakar size
yanaşır yanınıza...


Boşuna ümitlenip de
beklemeyin
manevi değerler
ve samimiyet...

Artık hiç şansınız yok!
Bari kabullenin de
şık bir tabak pahalı yemek olun!


Ömer Dalman (Nisan 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

Hızlı gittik

Hızlı başladık evet...
Hızlı gördük sonunu işin.
Hızlı daldık derinlere,
ölümüne gittik aşkın üzerine.
Hızlı kor olduk, küllendik.

Daha mola bile veremeden
ateşten ateşe koştuk
körüklerle!...

Hızlı başladık...
çok hızlı!
Konuşmalar geride kaldı
her şeye karşı 3-0 öne geçtik.
Kendimizi geride unuttuk
yarış başlamadan
sona vardık.

Şimdi artık
yandı bütün bu şehir,
kafeler, oteller,

sokaklar...
Yandı bütün bildikleri herkesin
hiçe saydık hepsini,
kokuşmuşları
ve yandık...

Biz bu işe seninle
çok hızlı başladık.


Ömer Dalman (Nisan 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman