30 Haziran 2007 Cumartesi

Kapı Dışarı

Kapı dışarı edilirsem
ki sıkar biraz gerçi bu ama
kapı dışarı olmaya teşvik edilirsem
inanın ki edeni,
edilmemi isteteni
ona yardım edeni,
ilhamlarımı aydan aya eksilteni,
üzerime geleni,
gelmeyip, yandan yandan süzeni
hep bir elden yakar da giderim bu yerden.

Doğduğuna pişman eder de giderim seni inan!
Öyle bir çıkarır da giderim ki kokunu senin bütün aleme,
bir daha ekmek yiğemezsin inan!

eğer kapı dışarı edilirsem
ki sıkar biraz gerçi bu ama,
kapı dışarı olmaya teşvik bile edilirsem
kendime değil sana kötülük yapmış olurum inan!
öyle bir sinerim ki üzerine
bir türlü o kokarca etkisini yok edemezsin
kokarsın leş gibi
komşu köylere gider pis dumanın.
adın ayyuka çıkar da dayanamazsın inan!

hele bir kapı dışarı olmaya teşvik edilirsem,
yandın babam yandın!..


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

29 Haziran 2007 Cuma

Tütünümü Kana Bandım


Birikmiş kinimi, acılarımı
şehvetimi, hiddetimi bıraktım
çıksınlar diye dışarı.
aldım bir tabak önüme,
çöktüm dizlerimin üzerine,
alnımın tam ortasında kırmızı bir gözle,
haykırdım en yükseğe
izin vermedim gözyaşlarıma
ve hepsini kana çevirdim
akıttım bileklerimden önümdeki tabağa!

siyah bir kan birikti
kokusu, tadı dayanılmaz.
önce kendim içtim...
dudaklarımın kenarları kanlandı.
üzerim başım kanlandı.

bir CHE purosu yaktım.
daha ateşi körüklemeden
tabağa batırdım;
kanlandı tütünüm
kanlandı dumanım, nefesim.

ve o kini, nefreti, şehveti
birikmiş öcümü
şimdi her tarafa, bütün dünyaya,
şerefsizlere, kaygısızlara
yalancılara
vampirlere doğru üflüyorum.

Fonda ise hala İmparator çalıyor!..
bu tabağa bana bana
puro mu dayanır?!

Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Nasıl Kaçacaksın?


Ezilirken altındakiler
ve sen;
tamamen onları kendine temel ederek yükselmeye çalışırken
bu koca, çarpık binanın
nasıl ayakta kalmasını beklersin!?

Cepheyi süslerken alabildiğine
çatıyı en pahalı malzemeden yaparak
ve temellerdeki demirlerden keserek,
habire yeni kat çıkarak
en tepede
o gölgelikli terasında
elinde kokteylin,
karşında havuzun,
aşağıdakilere bakıp
nağralar atarak
gözdağları vererek
elinde kırbaç
gönlünde yangınlar
daha ne kadar rahat edebilirsin?!

Sarsıntılardan kırılmaya başladığında vitrinlerin,
cephede çatlaklar belirdiğinde,
etraftakiler binanın sallandığını gördüğünde
ve o son alarm verildiğinde
ta en tepedeyken sen;
son 3 dakikada binan yıkılmadan
aşağı doğru nasıl koşacaksın?!..

Ezilirken altındakiler,
ve sen;
tamamen temeldekileri kendine basamak etmişken,
tahliye ettiğinde bütün alttakiler binanı
yanıp, kül olmadan bütün servetin
nasıl kaçacaksın?!


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Karşıma Çıkma!


Sakın
ama sakın ellerim
insanlığım ezildiği için titrerken
alnımdan damla damla terler sızarken,
gözlerim yuvalarından fırlayacak gibiyken,
vahşi bir köpek gibi
nereye saldıracağımı bilemezken ben
karşıma çıkma!

ve hele bir de sebep senken
sakın ola ki karşıma çıkma,
bana dik dik bakma
yumuşak yol bile arama
çünkü çoktan kara listedesin.

kendini aldatma
yalancı gül yüzüne yazık etme
vampirlik misyonunu sonlandırma bu kadar erken!..

sakın
ama sakın
insanlığımı ezen senken;
beyin damarlarım uyuştuğunda,
hiddetimin adresi kesin belliyken,
hedef 12'nin etrafında geziniyorken şiddet oklarım,
şaşma olasılığı kalmamışken vahşetimin
öcümün, kinimin karşısına çıkma
önümde dikilme
ve benden hayırlar umma!

kendini aldatma
çıkar yol arama...

sakın!..


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

27 Haziran 2007 Çarşamba

Tabii ki Paranın!

En bilge geçineninden, en materyalistine,
en zeki geçineninden, en gerzeğine, safına,
kendini öğretmen sanandan, öğrenciliğin çömezliğindekine,
şairinden, yazarına, taşlamacasına
herkes ucundan
çaktırmadan yanaşmaya çalışıyor hep...
neye?!
tabii ki "para"ya!..

"Parada gram gözüm yok,amaç dostluk yürüsün" diyeninden,
"ben profesyonelim, ama bilgiliyim" diyenine,
"İhtiyacım mı var ki? takılıyorum işte,
zaman geçsin" diyeninden,
sahte kibar gülümseyip, yanınıza arkadaşça sokulanına,

"dünyayı gördüm artık gözüm yok bu ülkede" diyeninden,
kenar mahallede 2 ekmek peşinde koşanına
herkes ucundan
çaktırmadan yanaşmaya çalışıyor hep...
neye?!
tabii ki "para"ya!..

Külahıma anlatsın bugünün insanı maneviyatını,
mertliğini, delikanlılığını;
iman yerini paraya bıraktı,
göç etti, gitti dünyadan.
Çoktan dürüldü defteri insanın
ve hamuru parayla yoğruldu,
anneler topak topak para doğurur oldu!..

en temiz doğanından, en bıçkınına,
muhallebi çocuğu geçineninden, en pisine
kim ne derse desin
gelsin külahıma anlatsın!
herkes artık neyin peşinde?!
tabii ki "para"nın!..


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

26 Haziran 2007 Salı

Üç kapsül


Ne yap yap
ama ne yap yap;
sakın moralinin tümünü,
hayatının rotasını,
sana yukarıdan vuran ışıkları
doğrudan işine-gücüne
başkalarına, 'onlar'a bağlama!

bugün sana döner yüzleri
sana güler yalancı dudakları,
yarın işlerine gelmez,
diğerine çevirirler bakışlarını.
dayanağın kalmaz
bir anda bulunduğun yere çökersin,
gelip de 'geçmiş olsun' diyenin olmaz.

moral kurgunu kendin yap,
senaryo senden çıksın
kimseninkine benzemesin.

Sporla bedenini inşa et,
kutsa onu ki; o da seni dünyaya sağlam bastırsın.

Düşünceni geliştir
sıfır noktasına sığın çoğu zaman,
küçülmeyi bil ve ruhunu besle,
onure et ki, o da seni sonsuza taşısın.
bu pislik yol boyunca yanında dursun.

yeteneklerini de geliştir
'onlar'ın dilinden konuş sık sık,
iş raconlarını tanı ki;
turist gibi kalmayasın sistemleri içinde.
devredışı bırakılmayasın piçler gibi.

bu 3 kapsül
yol boyunca senin panzehirin olsun
sakın bırakma bunları ve
ne yap yap
sakın moralinin tümünü,
hayatının rotasını,
sana yukarıdan vuran ışıkları
doğrudan işine-gücüne başkalarına,
'onlar'a bağlama!


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

25 Haziran 2007 Pazartesi

Hayatın Mimarları

Çoğu zaman
alet-edevat düşkünü teknoloji takipçisi
yeni edindiği
ardı arkası kesilmeyen eklentilerle
hayatı kolaylaştıran keşiflerle
gayet teknik anlamda ilgilenip
onları koleksiyonuna, arşivine ekleyip,
bu özelliğiyle toplantılarda
sohbetlerde övünürken;

bunları sadece ana amaçlarına yardımcı olarak kullanan
-düşünce adamı-
bu alet-edevatı kullanarak
yazmış olduğu bir yazıya,
çekmiş olduğu filme
veya dikmiş olduğu bir binaya bakıp
hayatın mimarlarından biri olmanın tadını
arkasına dayanıp, onu seyrederek çıkarır.


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Delikanlı Değil İnsanoğlu

Kimine 'kardeşim' dersin
jest yaparsın;
hakaret sayar,
yandan yandan kıvırır,
'dostum'a fit eder.

Kimine 'dostum' dersin;
borçlanmaktan korkar, geri kaçar,
yüzünün rengi atar.
arkadaşlığa sığınır.

Delikanlı değil artık hiçbir insanoğlu dostum,
masama gelirsin adam gibi
veya yanıma sokulursun,
akrabalığın en babasını görürsün, şaşırırsın!

ama bilirim; sen de onlardansın,
belki hemen değil,
ama mutlaka sonradan

uzaklaşınca yanımdan
şüpheler düşer o taşlanmış gönlüne,
'acaba? ' dersin
ve uzakta durmaya karar verirsin.

Delikanlı değil artık hiçbir insanoğlu dostum,
delikanlı olan zaten bilir bunu.
kazmaz kimsenin kuyusunu
yandan yandan kıvırmaz...

yine de masam, bağrım hep açık bil bunu!..
yarın öbürgün belki

bir ihtimal kendinle buluşursan,
emin ol ki beni de arayacaksın!


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Unutmuşların Ülkesi

Evli evsizi,
zengin fakiri,

eşli eşsizi,
sağlıklısı sağlıksızı unutmuş;
bu topraklar hayır eder mi?..

Şehir köyü,

müdür elemanını,
patron çaycısını, odacısını unutmuş.

abi kardeşini,
yurtdaş yurtdaşı,
yalancısı doğrucuyu unutmuş
doğrucuların yeri onuncu köy olmuş;
bu topraklar hayır eder mi?

Yalayıp yutanı emekçiyi,
yaralananlar, aldatılanlar
kendilerini defalarca düzenleri unutmuş,
tekrar tekrar onlara kucak açmış,
sonra kendinden şikayetçi olmuş,
kendini unutmuş.

Burada herkes birbirini unutmuş;
bu topraklar hayır eder mi?


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman


Makina Lazım

Doğrusu ben de isterdim
dışarılarda koşuştura koşuştura kendi işimi yapmak,
mangır üstüne mangır eklemek,
havadan havaya girmek,
kordon boyu arabayla fink atmak
ama artık geç...

bizde sigortalar çoktan attı
dayanım gücü azaldı.
etraf çamurla, pislikle kaplandı.

çıkıp da sokaklara kendi işimi yapmam için bundan böyle
yanıma sıkı kalın bir sopa, bir bayıltıcı sprey,
göz yaşartıcı bomba, ve bir makina lazım!
düz yürümeyle bitmez artık bu yollar
tartaklamayı, alt etmeyi bilmek lazım.
çakallarla kuşatılmış vadide korkuturcasına
dik durmayı bilmek lazım.

bol alet, makina lazım bize bol!..

İşte bu yüzden halen bir sünepe gibi sessiz
emekçiler gibi yorumsuz çalışıp didiniyorum.

ne bana ne başkalarına zarar gelmesin.


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Yogaymış, Pilatesmış!

Bioenerjiymiş, yogaymış,
suda masajmış, aikidoymuş pilatesmış;
ben anlamam!
bunlar karışık-kuruşuk deyişler, çoğulculuklar...
özden uzaklaşırken mum ışığıyla kendini aramalar
hem de parayla! ..

Çıkarım dışarı her sabah gün doğumunda
Doğa Anayla kucaklaşırım
basarım adımlarımı en sağlamından asfalta
koşarım adam gibi, terlerim,
düşlerim, isteklerim, inancım alnımda
başım ileri doğru
aklım bedenim zinde
dönerim evime mis gibi!

millet dışarıda kendini bulmak için
bir damla huzur için yırtınırmış
yogalanırmış, pilateslanırmış
sağlığı, sporu yatırıma çevirirmiş,
ama ruhu bir türlü bulamazmış
bana ne! ?..


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Anlam Zenginliği

Belki de
gündüzün ışıklarıyla tatmin olmayıp
gecenin karanlığında kendine
yepyeni meşgaleler aramak
uykudan şartlanmışcasına kaçarak
anlamdan anlama koşmak
daha büyük bir anlam yoksunluğudur?..

belki de
gündüzün ışıkları kapanırken
gecenin gizemine
gözlerini gönül rahatlığıyla kapamak,
dünya yükünü bir anda bırakıvermek
uyumak
daha büyük anlam zenginliğidir?


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Ömer Dalman

24 Haziran 2007 Pazar

Boş Zamanın Varken

Hazır zamanın varken şimdi
şu boş anında,
tecavüze uğramıyorken dimağın, ruhun
hemen Allah'a yalvar biraz,
yakın, dile, bir şeyler iste O'ndan.

Çünkü sonra yine dalacaksın
bu ipe sapa gelmez hayatın
ipe sapa gelmez akışına...
o zaman yine saniyen olmayacak
ne kendine, ne dileklerine,
duygu eksiklerine
düşünelerine...

sadece ipe sapa gelmez o rüzgara bırakacaksın kendini
ve yorulup yorulup
pilin bitmiş gibi eve her geldiğinde
yine o pek bir şey başarmış zannettiğin
köle ruhunla sürünmenin,
sisteme hizmet etmenin
sanal zaferini hissedeceksin.

yine halin olmayacak
bir şeyler düşünüp, dilemeye bile Allah'tan.
yine bir sürüngen, yine bir şuursuz rüzgar
yine aynı bitişlerde
sözüm ona muzaffer bir yorgunluk üzerinde!..

Hazır zamanın varken şimdi
şu boş anında,
tecavüze uğramıyorken dimağın, ruhun
hemen Allah'a yalvar biraz.


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

22 Haziran 2007 Cuma

Ucuz...

Ucuz eposta hesabı aranıyor.
Ucuz web alanı aranıyor
alan ismi aranıyor.
Ucuz meyve-sebze aranıyor.

Ucuz kiralık daire,
ucuz ikinci el araba,
ucuz otel aranıyor.

Ucuz insan gücü,
ucuz maaliyet,
ucuz cd, kitap,
ucuz sanat,
ucuz insan aranıyor!

Ucuz sevgi, ucuz aşk,
ucuz arkadaş, ucuz fahişe aranıyor!

Ucuz eleman, ucuz müdür,
ucuz yönetim aranıyor
ve sonra
ortalıkta çaresizce koşan, ağlayan veletler gibi
topluca kararan ortak kadere,
bu zavallı topraklara bakıp bakıp
"nasıl ayaklarımızın altından kaymaz acaba?" diye
ucuz ucuz
5 para etmez çareler soruluyor!

ucuz ucuz
sebepsiz, bilinçsiz, farkındalıksız topluca
uçuruma koşuluyor!..

ucuz!..


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

17 Haziran 2007 Pazar

Sadece Aksesuvarlar


Binlerce yeni eklenti, buluş,
binlerce, çoğaltılmış ufak ufak araçlar
yani -bilgili entellerce- hatta 'tool'lar...

binlerce, ana fikirlerden uzak
sadece kolaylaştırıcı aksesuvar tasarımlar,
teknik alet-edevat...
hızlandırıcılar, takviye ediciler, ölçücüler, biçiciler...
hepsini, gelsinler kıçıma anlatsınlar!..

hepsi de sadece
ana fikirlere ve ana fikirleri oluşturan krallara birer asker,
birer taşıyıcı, birer hizmetçi, taşeron aslında...

ve o en tepelerinde dünyanın
aslında sadece hayatı senaryolara alanlar...
içerikleri, kaderleri yani fikirleri oluşturanlar...
gerisi,
o büyüleyici şaşa
allamalar, pullamalar, geliştirmeler,
sunuşlar, falanlar-filanlar
sadece o koskoca anafikirlerin üzerlerine
pullu pullu elbiseler ve takviye vitaminler...


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

14 Haziran 2007 Perşembe

Yönetici ve Lider

Bir yönetici,
iş çıkışlarında
çalışanların gönüllerinden
o dakikada kapıdışarı ediliyorsa,
onlara akşamlarında,
yemek masalarında,
eğlencelik kadehlerinde,
sigaralarının dumanlarında,
hatta uykularında eşlik etmiyorsa,
o yöneticinin gönüllerde yeri yoktur
ve en yakın zamanda mekansız kalır.

Çünkü çalışanlar
ona hiçbir zaman liderlik vasfını bahşetmemişlerdir.

Onu omuzlarında taşımazlar.
En uygun zamanı kollayıp,
omuzlarından çukura atarlar.

ve o yönetici
liderliğin tadına hiçbir zaman bakamaz.


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

13 Haziran 2007 Çarşamba

İnsanlığımızın Cenazesi

Tamam
artık aşikar
bal gibi de kan emiyor bu düzen.
Güçsüzün, bağımlının sırtına biniyor
inmek bilmiyor.
Çünkü sürüngene çevirip güçsüzü
kendini ona çektirerek geçiniyor.

Tamam
anladık
göstere göstere hem de
yakın-uzak tanımadan
dost-düşman utanmadan
bal gibi de kan emiyor bu sistem;

ama bari kan emici kuklalarına
biraz olsun edep ve ahlak dersi verse de
kanımız emilirken ortalığa saçılmasa
yoluyla yordamıyla yapılsa
insanlığımızın cenazesi.


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

12 Haziran 2007 Salı

Evliya Sabrı Gerek

Bir yandan öküzlerle uğraşacaksın,
bir yandan yağcılarla, sıvamacılarla
yıkamacılarla,
mevkii düşkünleriyle alıp-vereceksin,

bir yandan kopartıcılarla,
ayran budalalarıyla uğraşacaksın,
köpeklere et atacaksın,

bir yandan da üstelik işini yapacaksın,
elini kana bulamayacaksın,
kimsenin tepesine binmeyeceksin,
kapısına çökmeyeceksin;

bura'da hayat gerçekten zor be dostum!
evliya sabrı gerek...


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Pislik Günün Kıçına

Gün içinde yaşadığım sayısız pislik neymiş...
müdürüyle, elemanıyla, şoförüyle,
oyunuyla, çukuruyla, tökeziyle,
türlü çekilmezliği
soysuzca adilsiz ortamıyla
ne kadar dayanılmazmış;
fark etmez...

Hepsini bir çuvala tıkarım kafamda
basarım tekmeyi topunun kıçına,
gider nereye giderse.
Ardından bile bakmam pisliğin
hepsi tekdir benim için;
fark etmez...

puromun dumanını üflerim gerine gerine
keyifle
az önce bitmiş pislikle dolu günün arkasından
ve rahatlarım.

Gün içinde yaşadığım sayısız pislik neymiş
nereye kadarmış, neyimle ilgiliymiş
fark etmez...
Çakarım puromun ağzına ateşi
koyarım tekmeyi o pislik çuvalına;
ayırt etmem hangisi incinmiş
paso küfürlerim biten günü
bakarım keyfime;

fark etmez...


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

6 Haziran 2007 Çarşamba

Köpekler

Köpekler her zaman
evde, sokakta, kaldırımda, bakkalda
işte, ofiste, makamda, savaşta
tehdit edilmeye layıktır!

Bunu bil
misyona sahip çık
ve git üzerlerine!..

Köpekler her zaman
kendilerinin kim olduklarını
ner’den geldiklerini
ve senin kim olduğunu hatırlamak
tartaklanmak, dürtüklenmek zorundadır!

Bunu bil
misyona sahip çık
ve tırsma...
Yoksa üzerine gelirler
sahte hırlamalı cesaretleriyle
endişe vermek isterler.

Köpekler her zaman
eninde sonunda
o sahte cesaretlerinin kolpalığını dışa kusmak
ve kendilerini belli etmek zorundadır.
Çünkü olmadık yerde hırlamaya kalkarlar
sert kayaya çarparlar
ve yine de sırıtırlar.

Köpekler...
ah şu yalancı köpekler!..


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Hiçbir Önemin Yoktur!

Kim olduğunun
ner'den geldiğinin
kimlere sırtının dayandığının
gücünün, yeteneklerinin neler olduğunun
hiçbir önemi yok...

Bir insan ruhen kendine yetmiyorsa
bilinç girdileri artık zamana göre
onu kurtarmıyorsa
sistemi çeşitli alanlarda teklemeye başlar.

İş, aşk, arkadaş ve ev ilişkilerinde,
iş halletme ve prosedürlerinde,
başarılarında ve insanlara hitaplarında
teklemeler başlar.

Bu teklemeler önce düşük seslidir
uzaktan duyulmaz.
yakındakiler duyar
ve rahatsızlanmaya başlarlar.

Günler bindikçe üst üste
çökmekte olan sistemi kişinin
omuzlarına daha ağır yük oldukça
taşıyamaz
ve bu gerilimi artık herşeyine yansır.

Teklemenin sesleri bu arada
gümbür gümdür olmuştur.
bırakın yakını-uzağı
ta öteki semptten bile duyulur olur!
Bu şehrinse çoktandır
böylesi ritmsiz gürültülere karnı toktur.

Şikayetler başlar halktan
emekçiden, çalışandan, üretkenden
ve en sonunda ya itfaiye gelir
ya zabıta gelir
ya da asayiş
ve apar topar ne olduğunu bile anlamadan
çekerler fişini.

Bu şehir'de
kim olduğunun
ner'den geldiğinin
kimlere sırtının dayandığının
gücünün yeteneklerinin neler olduğunun
hiçbir önemi yoktur.


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

2 Haziran 2007 Cumartesi

O gece, O bara

N'olur seninle o akşamki buluşmamıza
o bara
daha önce ayaklarında gördüğüm
o sivri burunlu, ince topuklu, siyah
seksi ayakkablarınla gel.

endamlı vücudunu alabildiğine cazibeli gösteren
o dayanılmaz siyahlarla...

geceboyu
sadece gönül birliğimizin sıcak ateşinden değil,
aklıma binip oturmuş o cazibenden de yanayım
ve bunun izinde
aptala dönmüş erkek köpekler gibi
sana masanın öbür tarafından
iltifat üstüne iltifat yağdırayım!..

N'olur seninle o akşamki buluşmamıza
o sivri burunlu, ince topuklu, siyah
seni daha da bir kadın yapan ayakkablarınla gel.

ve bana elinden geldiğince meydan oku...
öyle bir iz bırak ki; erkekliğime,
bırak gönül birliğimizin sıcaklığında erimeyi
aval aval
yandım Allah diye
or'dan oraya koşarken bırak
evin yolunu zor bulayım...

Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Çağlıyorsun

Akan sular gürül gürül
çok hızlı geliyor sana
korkuyorsun
uyum sağlayamamaktan.

Başın dönüyor bu ihtişamdan.
gittikçe daha küçülüyorsun,
cesaretin kırılıyor.

Akan sular gürül gürül
çok hızlı, şiddetli geliyor sana.
Coşkunun gerisinde kalıyorsun
ve gönlün
gerçekten, "ağlayan bir çocuk"...

Belki de tek nedeni
kenarda durup öylece
baktığındandır?..

Hele bir sok elini o nehrin sularına;
gör bak nasıl cezboluyorsun
o sulara kapılıyorsun!..
gör bak nasıl da
serinliğine doyamıyorsun!..

ve ne olduğunu anlamadan
o coşkun sularla bir
en uçta bekleyen çağlayanla
çağlıyorsun...

Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

1 Haziran 2007 Cuma

Şiir'de Tehdit

Birgün bana sorsalar
şiir'de kendince nasıl bi tarz yarattın diye;
hiç şüphesiz
gururla ve övünerek, severek derdim ki;
"Şiir'de tehdit, gözdağı,
racon ve dayak türünü yarattım!"

övünerek, gerinerek, kibirlenerek ve delikanlı gibi
kasılarak
aynen de bunu derdim!

Hatta bana bakışını beğenmezsem cevabını aldıktan sonra
soran herifin;
onun da üzerine bir şekilde giderdim.

Hayatta doğru dürüst yürümesini,
onun bunun kuyusunu kazmamasını
efendi olmasını
üretmesini, çalışmasını
hortumculuğa meraklanmamasını
yine racon usulüyle
tehditle, gözdağıyla, dayakla şart koşardım!

Kalmadı artık kardeşim bu milletin ölçüsü
tutanı, engelleyeni.
Herkes Teksas'ın Kralı oldu.
Herkes kendi çöplüğünün dayısı oldu.
Ölçüler fena esnedi, her duruma uyum sağladı.
Hak-hukuk suyuna çamur karıştı.
Paçalar fena kirlendi.

Bu yüzden birgün bana sorsalar
"Şiir'de tehdit, gözdağı,
racon ve dayak türünü yarattım!" derdim.

Hem de gerinerek, övünerek
soran'a bile parçalayacak gibi bakarak...


Ömer Dalman (Haziran 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman