28 Eylül 2008 Pazar

Muhafızları Zannediyorlar

Muhafızları zannediyorlar kendilerini
bazı ayılar, magandalar, eşkıyalar
en yürekte duran değerlerin.

Ne ucuz bir tepki
ne ucuz bir felsefe!?
sen kimsin ki?..

Değerler gönülde, ruhta korunur
yoktur ihtiyaçları sizin gibi
zorbacı, müdahaleci
eli bıçaklı cahillere!

Muhafızları zannediyorlar kendilerini.
tehditlerle, abazalıklarla
magandalıklarla
koruduklarına inanıyorlar
en ince değerleri.

Hele internette gördüler mi
sağa-sola dokunanları
ne de rahat tehditler savuruyorlar
ona-buna
kahpece, eşkıyaca, kaypakça!
Nasıl olsa ortada somut bir şey yok ya;
nasıl da büyütüyorlar kendilerini
kendi gözlerinde bile
üç-beş çulsuzun teki...

Muhafızları zannediyorlar kendilerini

bu ülkenin
bu adetlerin, bu geleneklerin
göreneklerin.

Ey millet dinle beni!
Zorbalıklarla yürümez bu hayat
dönmez bu çark cahillikle, tehditle
yanıp kül olmaz özgürlükler
el yordamıyla!

Eskide kaldı bu yalancı muhafızlık
cahillik, eşkıyalık
biraz dünyaya çevir yüzünü!

Bindik hep birlikte bir kıroluğun
bir abazlığın

zorbalığın gemisine,
döndük dünyaya sırtımızı göğsümüzü gere gere
yol alıyoruz o dipsiz kuyuya!


Pek bir çıkış yolu da kalmadı
samimi söylemem lazım ama,
siz yine de kendinizi bilin
vermeyin destek eşkıyaya
abazaya, magandaya...

Muhafızları zannediyorlar kendilerini
bu ülkenin
bu adetlerin, bu geleneklerin
göreneklerin.


Ömer Dalman (28.09.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


21 Eylül 2008 Pazar

Gözlerden Uzakta

Gözlerden uzaktaydı
teke tektik
erkek erkeğe
delikanlılar gibi bıçkın
korkusuz, umarsız.

O; yöresinin korkulan yüzü
herkesin saygı duyduğu
hayalet...

Ben; temiz yüzlü, sanatçı
elleri-kolları uzun,
neyle uğraştığı belirsiz,
simgesel bir varoluş...
ama yine de kibar;
yüzeyde de olsa...

İnceydi konu
ne karı, ne kız
ne iş, ne güç;
çok daha önemli başka bir şey...

Attı kafası bir yerinde muhabbetin,
götürdü elini beline
kaptı makineyi
koydu masaya...

Sallandı kadehler, tabaklar
şıngırdadı çatal-bıçak...

Metali buz gibi, gri makine
parladı ışıklardan...
Garsonlar oralı değil,
hepsinin sesi kesik...
Biraz saygı
biraz göt korkusu malum.

Dolu değildim
her zamanki gibi

belim, elim boş
ama yürek alabildiğine delikanlı...

Buysa delikanlılığın dedim
koydum taş gibi yumruğumu masaya
bir de başım var dedim onun yanında
al alabiliyorsan bunları benden
sakınma!
Nedir ki can dediğin babam?
Kim derdinde ki o canın?
Biz hayata gelmekle vazgeçtik ondan.

O yüzden deliyiz bu kadar
o yüzden korkusuz, umarsız
o yüzden deli gibi aşık
deli gibi insan
deli gibi eşkıya...

Eridi yüreği onun da
bu deli yürek karşısında.
dedi; makineler, kurşunlar değil,
bu toprak, bu su,
ömürler, yürekler helal olsun sana!
Dostlar, aşıklar serilsin yoluna.
Sözüm olmaz sana.
Devam et sadece bu yola
dost elin elimde kalsın yeter.
Gözüm hep üstünde şahin gibi.
yeter ki yüreğin üstümde olsun.

Dedim; sağol, varol kardeşim.
Yolunun kralısın sen de.
Ateşini, toprağını, suyunu eksik etme üstümden.
Birlikteyken güzel bu alem
cemali ile celalı Allah'ın.

ve birleşti eller, yürekler
gözlerdeki ateşle su bir kere daha
gözlerden uzakta
teke tek
erkek erkeğe
delikanlılar gibi bıçkın
korkusuz, umarsız.


Ömer Dalman (21.09.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



15 Eylül 2008 Pazartesi

Üzerimde Gözler

Şehrin karanlığı
işi-gücü hiç bitmez
benim aydınlığım, karanlığım gibi
sonu gelmez.

Bazen sessiz ve derinden
bazen gümbür gümbür bağırır şehir
kimseyi
geceyi-gündüzü dinlemez.

Akıllar yetmez anlamaya olanları
arka sokaklarımı,
çöplüklerimi, çıkmazlarımı...

Gözler var sürekli üzerimde
sırlarım, gizlim-saklım kendimde diye
güvenemem kimseye
yerim bu şehir oldukça...

tümden rahat etmem ne mümkün?!
kaçamam bu şehirden,
kaçamam kirimden-pasımdan
aşkımdan...

Gözler var üzerimde
ve benim gözlerimse başkalarının üzerinde.
Kimse düşünmesin yalnız olduğunu.
Şehrin karanlığı
işi-gücü hiç bitmez.
benim aydınlığım, karanlığım gibi
sonu gelmez

akıllarsa anlamaya yetmez.


Ömer Dalman (15.09.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman