31 Ocak 2008 Perşembe

Kolpa-Chino

Kolpa-Chino konuşmayı öğrendi
aslında onu bile
kankilerinden kaptı
kopya üstüne kopyaladı.
Tarzını, hamurunu
onların unundan yaptı!

Çevresine kendince
sevenlerini bile topladı.

Kolpa-Chino kendini geliştirdi
yalan söylemeyi öğrendi
kafayı rap'e taktı
zencilere sardı
beyazlardan vazgeçti.

Zamanla
kankilerine bir bir
terso yaptı.

Çok sürmedi ama
zamanla foyası çıktı
göze görünür oldu!
Hepsinden bir bir
tekmeyi yedi!..
Ortada tek başına
sap kaldı.
kendine yeni kurbanlar aradı
en yakınındakilere sardı.

Geride kalanlar aslında
hep onu ti-ye aldı!

geyiğe sardı!
o saf salak
bunu da anlamadı!..
Herkese açıldıkça açıldı
kendini hep kurnaz sandı!

Kolpa-Chino
kendini kopyalamalar üzerinden geliştirdi.

Gerideyse
Eski Kanki Cemiyetini bıraktı.

Hala herkesi kandırdığının saflığında
aslında herkes onu ti-ye aldı
foyası bir bir anlaşıldı
paylaşıldı.

gün geçtikçe Kolpa-Chino
iyice boka sardı
kendini de
herşeyi de kolpaladı!


Ömer Dalman (Ocak 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

27 Ocak 2008 Pazar

Kapatın Işıkları!

"O site benim aileme dokundu"
"O site benim şehrime bok attı"
"Benim son çıktığım kıza atıfta bulundu!"

kapatın Türki'ye gitsin!.. Yasaklayın!

"O site benim hayat görüşümü lekeledi,
düşünce modelime laf etti!"
"Benim aile ağacımı kötüledi!"
"Bastığım topraklara çamurlu dedi!"

kapatın Türkiye'ye gitsin, cezalandırın
kimse açamasın!

"O site herkesin doğal saydığı seksi açık etti!"
"Herkesin dediğini özgürce yayınladı!"
"O siteyi milyonlar kullandı, ayağa düştü!"

"O site örf ve adetlerimle dalga geçti!"

kapatın Türkiye'ye anasını satayım!

yasaklayın!
kimse giremesin!

Zaten ne ihtiyacımız var bizim özgürlüğe?!
kapatın bütün kapıları;
içeri hiç ışık girmesin!
gözlerimiz kamaşır
kör oluruz sonra!

O site kafasına eseni yaptı;
ne kadar ayıp!
olur mu hiç öyle şey!

Kapatın, yasaklayın
milyonlar bağrına basmış; bize ne?!

Kapatın bütün ışıkları
ve içeri hiç ışık girmesin!!!


Ömer Dalman (Ocak 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

26 Ocak 2008 Cumartesi

Kakamı Erteledim

O kadar yoğun ki işlerim
kahretsin!
o kadar bedavayım
ve kafam o kadar dilimlere bölünmüş ki;
bu öğlen
kakamı bir türlü edemedim
hep sonraya,
sonraya erteledim.

ve en sonunda
kakamı yapmayı unutmamak için
saat 15.00’a kendime outlook'tan
hatırlatma attım!..

Ve işin üzücü tarafı
üstüne oturup büyüttüğüm kakamın da
fiyatı o kadar ucuz ki;
geciktirmenin getirdiği bir kar
bir beklenti de yok!

Kahretsin
o kadar yoğunum ki;
boku bokuna
ve hiçbir bok da gelmeyeceği halde bana
bu öğlen kakamı
hep sonraya,
sonraya erteledim.

Öyle de beklentisizim ki;
şuracığa
kıçımı gün boyu dayadığım lanet koltuğa
sıçıversem ne fark eder ki!?


Ömer Dalman (Ocak 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

Lanet Fotoğraf Karesi

O gün yine
tırlatmalar burnunun dibinde
bir cuma akşamüstü
bütün haftanın, zevkli
ama bir o kadar delirtici yoğunluğunun sonunda
iş yerinde günü kapamak üzereydim.

Baş yanlarımın elektriği tavan yapmış,
gözlerimdeki deli bakışı barizleşmiş,
ellerimse
bana ilk dokunacak adama dalmanın eşiğindeydi!..

Belli ki; yine
servisten inip eve yürürken
tanımadığım insanların bana bakışlarından kıllanıp,
herhangi birine dalma arzum da tavan yapacaktı!
Dolayısıyle beni mutlaka
yürümeme izin vermeden
yolun başından eşim almalıydı!
Çünkü insanlara yazıktı...
Bok yoluna gitmeleri an meselesiydi!

İşte tam bunları düşünürken
iş yerindeki o son saatlerimde
gözlerimdeki deli bakışla
son girdilerimi yaparken siteme;
o arkadaş geldi
beni görüntüledi!

Nedendir bilmem;
tam o anda
yine o çocuksu,
saf,
yarı gerizekalı
kendini mutlu zanneden bakışım devreye girdi!

Ve o lanet fotoğraf karesinde
yine mutlu çıktım!!!

İçimdeki canavarı ise
sadece bir kaç kişi biliyor...


Ömer Dalman (Ocak 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

24 Ocak 2008 Perşembe

Küfürler

Küfürler
bu hayata karşı geliştirdiğim
en güzel tasarımlar...

ayakta durmamın en kısa özet sırları...

Küfürler
kokuşmuş ortam sayesinde
katmer katmer açılımlara uğrarken benliğim
dışa karşı korunma kalkanlarım
maskelerim
rollerim,
puştlara karşı korunmalarım...

Küfürler
sadeleşmenin en tepesine varırken ben
dışarıdakileri aldatan
baktıkça bana baktıran
şaşırtan
dantellerim...


Ömer Dalman (Ocak 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

23 Ocak 2008 Çarşamba

Tanrıça Geçiyor

Dikkaaaaaat!!!
Tanrıça geçiyooooor!
Elindeki işi bırak
gözlerini doğrudan dik üzerine

ve o yüksek topuklarını vura vura
salınarak
öldürücü
süründürücü endamıyla geçerken
masanın karşısından

bu resmi geçitin içinde tamamen yok ol
sadece sesleri dinle
görüntü şölenine dahil ol!

İşte o her geçtiğinde karşımdan
benliğime zoraki gönderdiğim emirler bunlar!

Emre karşı gelmek var mı peki?
Ne mümkün!?

ve ne haddime?!

erkeklikten men ederler adamı vallahi!

Dikkaaaaaat!!!
Tanrıça geçiyooooor!
Elindeki işi bırak
aklını başına devşir
ve sadece dinle
izle!..


Ömer Dalman (Ocak 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

20 Ocak 2008 Pazar

Yükselen Topuk Sesleri

Artık kesinlikle bunu soruyorum!
Hiç tereddütüm kalmadı bu tepkimde!

Acaba diyorum
yavaş yavaş alçaktan yükselmede
Türk Kadını
yetkinliğini, ciddiyetini
dik duruşunu ve mevkiini
yüksek topuklarının yere vuruşundaki
o tok takırtı ile
doğru orantılı mı görüyor?!..

Topuklar üstünde 8-10 santim yükselenin
duruşu değişiyor, adımları değişiyor,

yüzündeki ifade kibirleniyor
daha bir Firavun'laşıyor nedense?!

Sanki daha büyük işlere imza atmanın
daha etkin yetkilenmenin
daha büyük paralar kazanmanın
aldatıcı bir göstergesi şu topukların tok sesleri!?

"Hayır yok öyle şey!" demeyin!
Etrafınızda yükselen topuk seslerini dinleyin
ve sahiplerini inceleyin.

Birgün sonra alçak topuğa düştüklerinde
lütfen onları tekrar izleyin
ve sonra karar verin!


Ömer Dalman (Ocak 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

19 Ocak 2008 Cumartesi

Şakaktan Tek Kurşun

Şakaktan girecek tek bir kurşunu
bir yüz yıkamaya tercih ettiğim günlerin sayısı
o kadar çoktur ki inan!..

Bu yüzden kork benden
takılmaktan ayağıma-koluma
bir taş olarak çıkmaktan yoluma...

Binlerce santigrad (her ne bok ölçüyse) ateşlerde
bir anda kül olmanın tadını
öyle çoktur ki tercih ettiğim günlerin sayısı
önüme konacak bir ziyafetin yerine

bu yüzden kork varlığımdan
iştahımdan
gözlerimin hala görüyor
kulaklarımın duyuyor olmasından!

ve sakın
her kim olursan ol
sakın yoluma, önüme
arkama
sağıma-soluma çıkma!

etrafı ateşlerle çevrili yolumda
ayağıma taş olma!

Şakaktan girecek tek bir kurşunu
bin tane övgüye ve
dost selamına tercih ettiğimi
unutma!


Ömer Dalman (Ocak 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

Kolaydır Akıl Vermek

Kolaydır yediği önünde
yemediği arkasında olana
alttakilere emirler, akıllar vermek...
Onlara
nasıl daha iyi iş yapılacağı adına
binlerce birbirinden ukala
eğitimler-öğretimler düzenlemek!..

Yoktur ki kendisinin ekmek hesabı
aş derdi!..
Sallar durur lafları gariplerime.

Notlarını tutarlar o ukala ağızdan boşalanların.
diğer yandan sırtlarındadır bütün o iş yükü.

zavallılarım
çaresizlerdir
ve işte aslında sırf bu yüzden kibardır bakışları
emirleri verenlere karşı.
eziktir aslında gururları
bakmayın öyle hazır asker gibi dinamik
mutlu görünmelerine!

Üç kuruşluk ekmekleri,
emirleri veren
yedikleri önlerinde
yemedikleri arkalarında olanların
iki dudakları arasında pişmese
öyle bir çıkardı ki içlerindeki canavarları!

ve o zaman işte o ezik
kabulcü gülümsemelerin yerini
yıllardır ezilmiş o canavarın özgürlüğü alırdı!

Külahlar değişilirdi gümbür gümbür!

Kolaydır yediği önünde
yemediği arkasında olana
alttakilere emirler, akıllar vermek...

Ama adam gibi adam olmak istersen bir kere,
bunu bir de ezilenlere sor.

Ömer Dalman (Ocak 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

18 Ocak 2008 Cuma

Satmışız Ruhları

Satmışız ruhları en baştan
doğumda üzerimize geçirdikleri
şu ucuz kefenlere;

hayat boyu ne etsek de
güzelleştirsek diye debelenir dururuz
şu ucuz elbiseleri!

Tek bir kişi de mi sormaz Allah'ım kendine
bir günümü çırılçıplak geçirsem de
kendimi bilsem
hiç fark olmaz mı diye?!..

Hiç mi merak etmez kimse
kendi ellerimle çıkartıp atsam şu kefeni de
hayata kavuşsam nasıl olur
ölmeden önce diye?!..

Satmışız ruhları en baştan
hala enayiler gibi her gün didinip
arar dururuz
ne etsek de kefenleri güzelleştirsek diye...

Olmaz dostum olmaz!
Bilmez misin ki şu kefenden vazgeçmedikçe
bütün bu yalandan giyinme, süslenme
çalışıp-didinme
çaldığında senin de borun
kül olup gidecek bir günde!


Ömer Dalman (Ocak 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

İş Yeri Arkadaşlıkları

Kimse beni iknaya çalışmasın,
boşuna konuşmasın
gücünü harcamasın

ağzıyla kuş tutsa inandıramaz
iş yerlerindeki samimiyete
özverili arkadaşlıklara
gönülden söylemlere!..

Kimse beni boşuna oyalamasın,
sinirlerimi ayaklandırmasın,
başına bela almasın

pişman olur yalanlarına
arkasından izler kara lanetlerim
kurtaramaz inan kıçını
fena lekelerim,

evdeki bulgurdan olmasın!

(Can-ciğerlerim hariç...)


Ömer Dalman (Ocak 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

12 Ocak 2008 Cumartesi

Kıvırtkan Yöneticileri

Bozuk çalmaya başladımı işler bir kere
kesinlikle patronlar değildir sorumluları.
Oturttukları yöneticileri masaya yatırmalı
onların kaçamak tedbirlerine
korkakça beyanlarına
eksik bilgilendirmelerine bakmalı.

Esas suç;
doğruyu yansıtamayacak kadar en yukarıya
cesaretsiz olmaları
ve sonra üstüne üstlük
yalanlarını örtmek için patronlara
bütün alt takıma yüklenmeleri
faturaları onlara yıkmaları
her işten sıyrılmak ve
rahat kıçlarını garantilemek için
onları daha çok ezmeleri...

ve daha da hazini;
faturaları kesmek istediklerinde patronlar
herşeyden bihaber,

önlerine
yesinler rahatlasınlar diye
alt takımdakileri atmaları!..

Boka sarmaya başladımı bir kere işler;
kesinlikle patronlar değildir sorumluları.
Tek adres kesinlikle;
gemiyi, güvenerek ellerine teslim ettikleri
kıçları rahat
cesaretsiz
kaypak, kıvırtkan
yöneticileri...


Ömer Dalman (Ocak 2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

Puşt Dost Eskisine Güzellemeler!

Herkesin vardır çok yakınlarından aldıkları darbeler.

Bu darbeler çok can yakarlar ilk anda. Sonradansa insana geçreklerin acı yüzlerini gösterirler. Doğru olanı, ayırt edilmesi gerekeni sonradan da olsa sertçe hatırlatırlar ve insanı kendi düzeyine, gerçeklerine döndürürler. O acı ile hatırlama aşamasından sonraysa artık o insanın yüzü aydınlığa daha da yaklaşır, çünkü yanlış seçimlerin ona getirdiği yanlış dostluklardan geç de olsa arınmak bir anlamda kendini kazanmaktır.

Fazlalıklarımızdan arına arına kendimize daha da yaklaşırız. İşte yanlış dostluklar kendi kimliklerini açık edip, kopma noktasına geldiğinde üzülmeyin bu yüzden. Evet; ölünün arkasından bir süre yas olması doğaldır, ama inanın önünüz ve vizyonunuz bundan sonra daha temiz olacak.


"Puşt Dost Eskisi"ne ithaf ettiğim şiirlerin indeksine tıklayarak ilerleyebilirsiniz. Bu çok özel bir reçetedir!


  • Köpeklerin Havlamalarına
  • Çakallara Tutunma
  • Kolpa Gangsta Bozması
  • Çöpteki Kanki'ye Güzelleme!
  • Puştlar Çoğalmazdı!
  • Kolpa Gangsta Bozması

    Kolpa Gangsta Bozması
    öyle bir salak ki;
    zenci meraklısı
    karagöt hayranı
    günboyu Rap dinler
    Türkçe Rapçilere küfreder
    ama bir türlü anlamaz ki
    kendi de Türk'tür!..

    Pehhh!!!
    Yandan koy da Gangsta Bozması
    belki inandırırsın ahmakları kendine!..

    Hayal aleminde yüzer kendi kendine
    Rap Kralı zanneder
    ucuz mafya zanneder kendini de
    alakası yoktur aslında yaşamının.
    esen rüzgara göre belirler rotasını
    elinde bile değildir!..

    Masken düştü artık Gangsta'nın yandan yemişi!
    Bende kalmadı bir sihrin, gizemin
    hatta delikanlılığın bekaretini yitirdi!
    Ağzınla kuş tutsan bitti artık
    kolpanın tekisin benim için!

    Pehhh!!!
    Hala enayi bol çevrende,
    bunu iyi bilirsin!
    Yandan koy da Gangsta Bozması
    belki inandırırsın ahmakları kendine!..


    Ömer Dalman (Ocak 2008)
    www.antoloji.com/omer_dalman

    Çöpteki Kanki'ye Güzelleme!

    Evden eve
    yataklı-yorganlı
    tabaklı-bıçaklı-çatallı,
    aynı bardak modunda
    pantolon, don, gömlek birarada kankiydik.

    Yüz-gözdük
    çoğu zaman topluma karşı tek göz'dük.
    Beraber çamurladık herkesi!
    Beraber küfürledik arkalarından,
    hiç haberleri yok hala
    yediklerinden!!!

    En yakın görüneni, yağcısı,
    arkadaşı, yandan yanaşanı
    tamamen almışlardı paylarını
    bilmiyorlar hala
    neler döndüğünü arkalarından!

    Şimdi bile bazıları yanında...
    Zavallı saflar hatta yanaşmalarda hala!..
    Destekçisi, ikoncusu, kolpacısı, yağcısı
    masum yüzüne kanmalarda!..

    aynı bardak modunda
    pantolon, don, gömlek birarada kankiydik.
    Çok kere darbelendik, ayakta kaldık.
    Zaman zaman kuş beyinli
    mantığı aştı, cezasını her aldığında
    koptu, küstü...
    En yakınındaki çakallara tutundu çaresiz.

    Benden önce de vardı kankileri;
    hepsini eskitti
    farklı nedenlerle...
    Yedi bir bir tekmelerini

    gerçeği gördüklerinde!

    Üç kere dağıldık, toplandık biz de onunla.

    Sonuncusu dündü...
    Taşıyamadım daha fazla bu anlamsızlığı.

    Daha fazla kötüleyemeyeceğim herkesi arkasından!
    Belki bana "deli, yalancı" diyecekler,
    desinler...

    Allah bilir ya;
    aynı bardak modunda
    pantolon, don, gömlek birarada kankiydik.
    Bir ben bilirim gerçek yüzünü!
    Bir de benden önceki iki tanesi...
    Ötesi yok!
    Herkes kandırıldı
    hepsi aldatmaca!..

    Daha fazla taşıyamadım bu kolpa yalanı
    ve kestim hesabını...
    Sırlarınıysa çöpe attım kendisiyle...

    Tek derdim bulaşmasın bana
    yakarım bu sefer
    bakmam vicdanına, tek tel saçına!

    ve Allah kurtarsın
    hala bu kolpa ve anlamsız yalana
    bu oyuna kurban
    etrafında dolanan
    yaltakçı Çakalları...


    Ömer Dalman (Ocak 2007)
    www.antoloji.com/omer_dalman

    Puşt Dost Eskisi

    Kolpanın teki, düzeysiz
    dost eskisi almıştı dersini
    durulmuştu paparayı yiyince...

    ama tabii kıroluk ya;
    bir-iki ay sonra paparadan
    yine duramadı sakin
    riski çeker kanı puştun
    çamurunu attı sonunda yine
    bir yemek arasında...

    bütün düzeysizliğiyle
    terbiyesizliğiyle
    gösterdi kıro yüzünü,
    aldı karşı lafı yüzüne o dakika
    insanların içinde;

    etti papara iki!..

    Hayvanla insan arası
    düzeysiz bir ruh karışımında
    rahat edemeyecek 'puşt' tabii.
    eminim
    bir süre sonra
    kaşınacak yine,
    bulaşmaya çalışacak
    kalitesiz çamuruyla
    üzerime-başıma...

    ama bilmez ki kiminle aşık attığını
    aptal!..
    bir alır, iki alır dersini
    sonra yer büyük darbeyi
    elindekilerden de olur da
    yok ki haberi gafilin!..

    Bilseydi bu ortamda
    bu ülkede
    sahipsiz kimsenin olmadığını
    girer miydi bu kadar riske dost eskisi
    gavur hayranı?..

    davranır mıydı böylesine terbiyesiz
    böylesine kıro?..
    yaklaşır mıydı bu kadar
    ateşin gürül gürül yükseldiği
    o kızgın fırının dibine?..

    Hep aynıdır cahil dost eskileri;
    derslerini almazlar
    yandıkça yanarlar
    kaşındıkça kaşınırlar.

    Papara bir,
    papara iki,
    üç derken
    bekliyorum şimdi yeni yeni çamurlar senden
    seni terbiyesiz, düzeysiz
    puşt
    dost eskisi...


    Ömer Dalman (Ocak 2008)
    www.antoloji.com/omer_dalman

    11 Ocak 2008 Cuma

    Pislik Temizler de Giderim

    Sessiz, sakin, kendi halimde
    biraz ulvi
    biraz meditatif
    hedefim uzaklarda
    suya-sabuna dokunmadan göçüp gitmektense

    bir-iki pisliği de ben temizlerim,
    başlarına dert olurum
    rahatlarını kaçrır da giderim
    daha iyi!..

    Sarılmışken etrafım bin tanesiyle;
    sessiz sakin, asilce yaşayacağıma
    el değmemiş sosyetikler gibi,
    biraz sürünürüm
    girmediğim delik kalmaz
    pislik olurum hatta
    ama mutlaka pisliklerden temizler de göçerim
    şanımla, namımla
    daha iyi!..


    Ömer Dalman (Ocak 2008)
    www.antoloji.com/omer_dalman

    Çöpteki Kankiye Güzelleme!

    Çöpteki Kanki'yle İlgili Diğer Şiirler:
  • Köpeklerin Havlamalarına
  • Çakallara Tutunma
  • Puştlar Çoğalmazdı!


  • Çöpteki Kankiye Güzelleme!

    Evden eve
    yataklı-yorganlı
    tabaklı-bıçaklı-çatallı,
    aynı bardak modunda
    pantolon, don, gömlek birarada kankiydik.

    Yüz-gözdük
    çoğu zaman topluma karşı tek göz'dük.
    Beraber çamurladık herkesi!
    Beraber küfürledik arkalarından,
    hiç haberleri yok hala
    yediklerinden!!!

    En yakın görüneni, yağcısı,
    arkadaşı, yandan yanaşanı
    tamamen almışlardı paylarını
    bilmiyorlar hala
    neler döndüğünü arkalarından!

    Şimdi bile bazıları yanında...
    Zavallı saflar hatta yanaşmalarda hala!..
    Destekçisi, ikoncusu, kolpacısı, yağcısı
    masum yüzüne kanmalarda!..

    aynı bardak modunda
    pantolon, don, gömlek birarada kankiydik.
    Çok kere darbelendik, ayakta kaldık.
    Zaman zaman kuş beyinli
    mantığı aştı, cezasını her aldığında
    koptu, küstü...
    En yakınındaki çakallara tutundu çaresiz.

    Benden önce de vardı kankileri;
    hepsini eskitti
    farklı nedenlerle...
    Yedi bir bir tekmelerini

    gerçeği gördüklerinde!

    Üç kere dağıldık, toplandık biz de onunla.

    Sonuncusu dündü...
    Taşıyamadım daha fazla bu anlamsızlığı.

    Daha fazla kötüleyemeyeceğim herkesi arkasından!
    Belki bana "deli, yalancı" diyecekler,
    desinler...

    Allah bilir ya;
    aynı bardak modunda
    pantolon, don, gömlek birarada kankiydik.
    Bir ben bilirim gerçek yüzünü!
    Bir de benden önceki iki tanesi...
    Ötesi yok!
    Herkes kandırıldı
    hepsi aldatmaca!..

    Daha fazla taşıyamadım bu kolpa yalanı
    ve kestim hesabını...
    Sırlarınıysa çöpe attım kendisiyle...

    Tek derdim bulaşmasın bana
    yakarım bu sefer
    bakmam vicdanına, tek tel saçına!

    ve Allah kurtarsın
    hala bu kolpa ve anlamsız yalana
    bu oyuna kurban
    etrafında dolanan
    yaltakçı Çakalları...


    Ömer Dalman (Aralık 2007)
    www.antoloji.com/Omer_dalman

    Aldatma Kendini

    Aldatma kendini sakın;
    zaman fena zaman...

    Tutunabileceğini sandığın bütün bu safsata
    hani şu herkesin bildikleri
    koca bir yalan inan!

    Şöyle bir bak etrafına
    ve
    kendi ruhun
    düşüncelerin
    umutların
    bir-iki hobin,
    karın-sevgilin, çocuğun
    ve sana ait sporun dışında
    herşeyi at çöpe!

    İnan bana
    bunu yapacağın zaman da gelecek
    ve bu çok yakın...

    Şimdi derin bir nefes al
    hayatta bir kere dürüst ol kendine!..
    ve bana doğru söyle...

    ...........

    Gördün değil mi şimdi?
    Tutunabileceğini sandığın bütün bu safsata
    hani şu herkesin bildikleri
    koca bir yalan!


    Ömer Dalman (Ocak 2008)
    www.antoloji.com/omer_dalman

    Köpeklerin Havlamalarına

    Alışırsın dostum alışırsın
    hiç merak etme!
    Köpeklerin havlamalarına da,
    çakalların yanaşmalarına da,
    kokarcanın kokusuna da alışırsın...

    Zaten bunun için yapılandın,
    bunun için yaratıldın...
    deneyimlemek
    görmek
    ve ayırt etmek için
    akla karayı,
    dostla düşmanı...

    Merak etme dostum,
    zaman seni de biler keskin kılıç gibi,
    gün gelir hissetmezsin bile
    nasıl kesip geçtiğini hepsini...

    Dostum
    aydınlandıkça sen
    ve tahammül edemedikçe yanlışlara,

    ayılara, çakallara, köpeklere;
    bilirim
    biraz rahatsızlanırsın
    sesin yükselir
    dikkatlerini çekersin.

    Ama sabret
    kendin bile şaşarsın
    hatta eğlenirsin!
    Köpeklerin havlamalarına da,
    çakalların yanaşmalarına da,
    kokarcanın kokusuna da

    alışırsın...


    Ömer Dalman (Aralık 2007)
    www.antoloji.com/omer_dalman

    Satıcılar ve İhbarcılar

    Kurumlardaki satıcılara,
    ispiyonculara, taşıyıcılara,
    ihbarcılara sebep olan neden
    onların aksamış yapıları,
    üzerlerinde oluşmuş çatlaklar
    ve doğru oturmayı bilmeyen yöneticileridir.

    Patronlarınsa kulakları
    gözleri
    koku alma duyuları çok gelişmiş olduğundan;
    bir yerden sonra kokular yükselir yukarı doğru

    satışlar, ispiyonlar, ihbarlar başlar

    ve en sonunda
    çatlaklar kapanır yeni harçlarla...
    Yapı dört bir yandan kasnaklanır ama
    yepyeni insanlarla, yöneticilerle.

    Yine olmadıysa hatta
    bütün yapı yıkılır
    baştan yapılır.

    Patronlar bal gibi bilirler çünkü,
    balık kuyruktan değil,
    her zaman baştan kokar!


    Ömer Dalman (Ocak 2008)
    www.antoloji.com/omer_dalman

    9 Ocak 2008 Çarşamba

    Pişmiş Kelle

    Ya bu anlamsız
    aptalca
    dünyayı bitiren komediye sırtını dayayıp,
    sen de pişmiş kelle gibi sırıtacaksın
    ve bir şey olmamış gibi yapacaksın

    ya da

    durdurun dünyayı ineceğim diyeceksin,
    bu sahneyi kendin için sonlayacaksın.

    Yok çünkü başka bir ara nokta inan

    Ya tam olarak herkes gibi soytarı olacaksın
    gönlünle görünüşünü ayıracaksın
    ya da
    sert yumruğunu vurup
    kalkanlarını kuşanıp
    koca bir kahkaha ordusuyla savaşacaksın!


    Ömer Dalman (Ocak 2008)
    www.antoloji.com/omer_dalman

    8 Ocak 2008 Salı

    Yolunda

    Ben bir geceyi daha
    yarınki umutlarımı hiçliğe gömerek yatmayı
    kar bilirim benliğime
    yolunda...

    Edindiğim bütün moralleri
    dayandığım tarihimi, ailemi, sülalemi,
    en yakınımdakileri tam koparıp benliğimden
    çırılçıplak yatmanın cesaretindeyim
    yolunda...

    Tutunduğum ekmek kapımı
    ideallerimi
    şu çok büyük amaçlarımı
    her yattığımda
    hiçliğe bırakmanın,
    hepsinin üzerine toprak örtmenin
    dayanılmaz coşkusunda
    cesaretindeyim
    yolunda...

    Ben bir geceyi daha
    çırılçıplak çocuğun gibi kollarında
    sonlamanın peşindeyim
    ve gözümü insan gözlerimle her diktiğimde yarına
    o gözleri suçlulukla kapatır dururum
    ateşlerde yanarım
    yolunda...


    Ömer Dalman (Ocak 2008)
    www.antoloji.com/omer_dalman

    Verme

    Ne olur ki?..
    verme isteklerimi bir türlü,
    boşa harca beni
    yeteneklerimi
    güzel gönlümü
    şaytanlarımı
    cinlerimi
    gözlerimi boşa harca...

    Ben hiçbir şeysiz de benim
    üstelik daha da ben!..

    Ne olur ki vermesen fazlalıklarımı?..

    Daha çabuk uyanırım hayalden
    gerçeğin ateşi daha çok yakar-kavurur beni;
    verme!..

    Ne olur ki?
    dualarımı, dileklerimi,
    umutlarımı
    iyi bir hayat beklentimi verme!..

    Oldum olası senin de özlemin var herhalde
    şu güzel gönüle?..

    Verme!..
    Ben böyle hiçbir şeysiz
    kendimle kavrulmayı da severim
    ve inan bana
    bu şekilde gözlerimi
    daha çabuk sana dikerim!..

    Tez elden sana gelirim!

    Verme
    verme
    hiçbir şey verme!..


    Ömer Dalman (Ocak 2008)
    www.antoloji.com/omer_dalman

    Kahrolası Kartlar

    Ah şu bela bankalar
    ah şu bankaların
    bela kartları!!!

    Olur olmaz borçlandırırlar.
    'Kapattım' zannedersin
    bir yıl sonra adamı deli edercesine
    kart boçları çıkarırlar!

    Tekrar "kapatın" dersin;
    anlamazlar
    laf salatasına girerler
    zamanına tecavüz ederler
    ananı ağlatırlar!

    Telefonda tehdite girersin
    çekinirsin ama
    kayıt vardır,
    ya suç olursa?!..

    Ses tonunu 'öküz gibi' yapacaksın bunlara
    başka yolu yok!..
    Tehdite yakın bir racon katacaksın haline-tavrına
    kalantor zannedecekler karşılarındakini!

    yoksa kafana binerler
    ve hiç inmezler
    şu kahrolası
    ama zaman zaman 'yine de hayat kurtaran'
    bankalar!..


    Ömer Dalman (Ocak 2008)
    www.antoloji.com/omer_dalman

    7 Ocak 2008 Pazartesi

    Zavallı İş Severler

    Bizim ortamda
    çoğu kurumda
    işini sevenler
    en büyük aptallar olarak
    en zor işlerde kullanılırlar.

    Çünkü
    onlar işlerini sevdiklerinden
    ve çalışmaktan zevk aldıklarından
    iş dışında bir şey düşünmeyip
    sürekli üretirler.

    Az para ile de olsa

    sürünerek de olsa
    severek çalışırlar
    şükrederler.

    Diğerleri
    yani yalancılar, kan emiciler
    fırsatçılar ve yağcılar
    işi ve çalışmayı sevmezler.
    Zavallı iş severler harıl harıl çalışırlarken
    bu tilkiler hep daha fazla kan emmenin,
    para hortumlamanın
    adam satmanın ticaretini geliştirirler.

    Bu yüzden bizim ortamımızda
    birçok kurumda
    işlerini seven insanlar
    normalden fazla sevilirler!!!


    Ömer Dalman (Ocak 2008)
    www.antoloji.com/omer_dalman

    5 Ocak 2008 Cumartesi

    Zaman Dolduruyorum

    Tam "Tamam artık!
    Oldu-bitti
    hepsi bu kadarmış
    buraya kadar
    tam teçhizatlı ruhumla
    uzun yola hazırım
    uçuş için!" diyorum;

    kahretsin
    takılıyor bir şeyler ayaklarıma
    toprağa çekiyor beni
    istemesem de!..

    Tam o sıfırlanışın tarifsiz huzuruna
    bir kez daha ermişken
    gülümseyen yüzümle herşeyi olgunlukla görüp
    tatlı bir son vedanın heyecanıyla
    uykuya dalıyorum...
    çalınıyor çıkışın kapıları,
    yüzümü aralıktan sokuyorum

    kahretsin!

    yine birileri, yine bir şeyler takılıyor
    keskinleşmiş niyetime!
    sanki oyun oynar gibi paçavra olmuş ruhumla;
    istediğime, isteyeceğime pişman oluyorum!..

    Bıkmıyorum
    sık sık "tamam" diyorum, "bitti"
    bizdeki de çelik irade yeğenim!

    ve bekliyorum...

    "Ateşle oynuyorsun!" diyor bir üst sesim;
    hemen cevabını veriyorum:

    O ateşin içine elimi çoktan soktum
    bu ruhu o ateşlerde çoktan erittim
    törpüledim,
    süt dökmüş kedi yaptım ben.
    Ne desen boş yeğenim!
    Sadece zaman dolduruyorum.


    Ömer Dalman (Ocak 2008)
    www.antoloji.com/omer_dalman

    Bizim Ortamımız

    Hataları bulup, çıkartıp, irdeleyip,
    bilincine bilinç katma,
    yeni yeni birbirinden şık
    küfürler icad etme,
    şiddet ve kini içinde biriktirip,
    enerjiye çevirip,
    hırsla iş üretme peşinde olanlar için
    ne bulunmaz nimettir
    bizim ortamımız!..

    Hayattan erkenden bıkma,
    herşeyden genç yaşta vazgeçme,
    gözlerini sonsuza dikme veya
    düpedüz üstüne gidip herşeyin
    tırlatma
    etrafa korku salma peşinde olanlar için
    ne olağanüstü bir sirktir
    bizim ortamımız!..

    Helal olsun vallahi yapanlara!!!


    Ömer Dalman (Ocak 2008)
    www.anoloji.com/omer_dalman

    Umrumda mı Anne?

    Yandaki araçların hızlarına göre
    kendimden bağımsız
    ipler onların ellerinde yol almam anne...

    Zaten benzinle-mazotla çalışırken onların arabaları
    sonsuz umutla çalışıyor benimki,
    imanımı rüzgar edip katıyor arkasına...

    Başlangıcımız aynı
    varacağımız yerler farklı anne...
    bana ne onların hızından
    artist artist hareketlerinden
    bana ne onların
    anlık kazanç peşindeki yüzlerinden
    zaferlerinden, sevinçlerinden?..

    Takdirlerini, beğenmelerini, onurlandırmalarını,
    hatta benliğime aynalıklarını boşver...
    Başarılı, sanatçı, yetenekli,
    arkadaş canlısı, gülümseme,
    "çocuksuluk üstadı" ilan etmelerini
    ve sık sık bu hallerime inanamamalarını boşver anne;

    bakarım kendime
    soldurmam,
    sürekli yükseltirim ışığımı,
    sağlığımı korurum
    coşkumla beslerim ruhumu
    hepsinin üstüneyse
    inancımı çadır ederim,
    bu kokuşmuş dünyalarında
    el altından yaşar giderim

    bana ne onlardan
    hızlarından
    hırslarından anne?!..

    maddeleşmişken
    ifadesi 'para'lanmışken maneviyatın bile
    yalan olmuşken bu dünyanın ruhu
    itelenmişken;
    onların gururları, onurları
    zaferleri veya kurtuluşları
    kimin umrunda anne?..

    yarın yıkılırmış
    afetlere gömülürmüş bu uygarlık dedikleri
    üzülürmüş eş-dost,
    dağılırmış aileler;

    topu gitsin isterse
    umrumda mı anne?!..


    Ömer Dalman (Ocak 2008)
    www.antoloji.com/omer_dalman

    3 Ocak 2008 Perşembe

    Tefe-Tüfe

    TEFE
    TÜFE
    ÜFE!

    Oranlar belli oldu yine!
    Yine sırtında bolca yük
    vatandaşın!

    Beller yamuldu
    kalçalar çıktı
    kafalar düzlendi de
    hala yetmedi
    TEFE

    TÜFE
    ÜFE!..

    Kiracılar kemirildi
    kan kalmadı

    sperm kalmadı
    su kalmadı hücerelerde
    emildi!

    Kıçlar açıkta
    emekler çöplükte...
    zengin daha zengin
    sırtlanlar, çakallar bolda
    ekmek peşindeki zavallım yine
    her zamanki gibi darda...

    Biz eskiden tüf tüf yapardık
    TV antenlerinden
    o zaman da çıkardı o çirkin ses:

    tüf tüf
    TEFE

    TÜFE
    ÜFE!..

    Hababam üfle üfle!


    Ömer Dalman (Ocak 2008)
    www.antoloji.com/omer_dalman

    2 Ocak 2008 Çarşamba

    Dayakla, Sopayla

    Birileri
    bu vahşileşmiş,
    medeniyetten elini-eteğini çekmiş,
    birbirlerine düşmanlaşmış insanlara
    yerlerdeki lanet beyaz çizgilerin
    süs değil,
    zebra deseni hiç değil,
    yayalara da yaşam fırsatı için konulduğunu

    uyarılarla
    düdüklerle
    cezalarla
    yaptırımlarla...

    ya da yine olmadı;
    dayakla
    sopayla
    kötekle
    kafa-göz yöntemleriyle
    hatırlatmalı!


    Ömer Dalman (Ocak 2008)
    www.antoloji.com/omer_dalman

    1 Ocak 2008 Salı

    Sonsuza Yaklaşan Veda

    Epostalarda, cep telefonlarında dolaşan
    ulaşılmaz hayallerin anlık yansımaları
    binlerce
    ama binlerce yeniyıl kutlaması,
    tebrikler

    şaşaalı resimlere, filmlere bezenmiş
    monitör sayfaları...

    Yine milyonlarca lira,
    dolar, mark değerinde
    sektörel harcamalar
    pompalamalar
    allayıp
    en pahalısından pullamalar!..

    Hatta yer yer
    hepsinden baskın çıkmak için
    daha orijinal, az rastlanır türden
    kutlamalar...
    Kendini diğerlerinden ayırt etmeler...
    Kutlamalarını olası işlere çevirmeler...

    Adeta bir boy gösterme yarışı;
    iyi niyet ve temenniler üzerinden,
    onları alet ederek

    basamak ederek güçlenmiş nefislerine!..

    Ama var mı acaba kökte bir değişiklik?
    Sonsuza aralanan kapılarda
    daha büyük bir umut akışı,
    içeri doğru bir aydınlanma?

    Var mı acaba köhneleşmiş
    maddeleşmiş ruhlarda
    bir kendini bırakma,
    teslimiyet
    ve yüzlerini biraz olsun
    sonsuza çevirme?..

    Hiç sanmıyorum...

    Epostalarda, cep telefonlarında dolaşan
    hayallerin anlık yansımaları
    binlerce
    ama binlerce yeniyıl kutlaması...

    Hepsi kitlece bir boy gösteriş...
    Nefisleri daha da kuvvetlendirmenin
    yakıcı alevlerinde
    gittikçe zorlaşan geriye dönüşün
    sonsuza yaklaşan vedası...


    Ömer Dalman (Ocak 2008)
    www.antoloji.com/omer_dalman