31 Temmuz 2007 Salı

Razı Olduk

Doyamazdık o gençlik yıllarımızda
dostluğun şiddetine,
derinliğine.
yediğimiz içtiğimiz,
duyduğumuz, tükettiğimiz
ayrı olmasın isterdik.
bunun için debelenirdik,
sinir, hırs yapardık.

Zamanla üzerime bir şeyler mi çöktü ne?
Azaldı şiddetler,
duruldu denizler, nehirler
rüzgarlar peşimizi bıraktı sanki?..

Belki şehir hayatının düzenbazlığından
ve ayartıcılığından
madde peşinde sürüngen oldukça,
ortak zamanımız öyle bir azaldı ki dostlarla,
kırk yılda bir edilecek telefona,
atılacak bir epostaya
ve hatta yolda rastlayıp sarılmaya bile
fena halde şükreder olduk.


Şiddetler azaldıkça,
bir şeyler çöktü üzerimize;
çok daha
çok daha ufak ve
tek tük şeylere razı olduk.


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Bırakmayın

Ne olur beni duyun!
burada sevin
burada harcayın
burada burnumu sürtün
burada harcayın emeklerimi
yeteneklerimi hiçe çevirin

burada alay edin benimle
burada sıfırlayın insanlık onurumu,
şaşırtın aileye olan inancımı,
kardeş kavgalarıyla
burada çürütün ruhumu
burada karartın gerçeklerimi,

ama ne olur beni burada bırakmayın!..


Ömer Dalman (Mart 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Kırk Yılda bir Görürüm

Sürekli yüzüme bakanların gözünde
saf, salak, güler yüzlü,
kendini bilmez olmaktansa,
40 yılda bir gülerim bir şeylere
ama bilerek, amaçlıca...

ve daha sık
yüzümde o
'insanlığımdan tiksinti' ile gezerim
daha iyi...

Taşıyacağım ifadenin ismini
onlar verecekse
etiketleyeceklerse duygumu;
fırsat vermem
yerin dibine geçerim
çamurlarda gezerim
güneşi 40 yılda bir görürüm
daha iyi...


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

İstemen Lazım

Gezdiremiyorum hep ışıklarımı tepende
öyle rutine bağlayamıyorum.
Otomatik olmuyor
her zaman içimden gelmiyor;
istemen lazım...

O kadar yoğun ve hızlı ki hayat,
bir tane saf temiz
niyeti bile ışıklandırıp bazen
tepende dolaşmayı unutuyorum.

ve o zaman inan
farklı oluyor kaderin
olayların...
belki yavaşlıyor
belki amaçlarından uzaklaşıyor.

Gezdiremiyorum hep ışıklarımı tepende
lütfen sen de biraz yardımcı ol kendine
otomatik olmuyor;
istemen lazım...


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

28 Temmuz 2007 Cumartesi

AB, ZD, BKB

AB, ZD, BKB,
BOKC, ZD,
ABD, ZERDE, İSL, KTC, S.H.I.T, B.O.K
çoktur harfler,
sonu gelmez merak etmeyin
ardı arkası kesilmez.
birgün bir tanesine gireriz elbet milletçe
eğer ille bir şeye girmekse sorun!..

hele biz bir birbirimizi gördüğümüzde gülümsemeyi,
selam verip almayı,
kibirle, nefretle
üzerimizi başımızı süzmeyi bırakmayı öğrenelim de
gerisi kolay!!!..

bir yerlere girmekse sorun
elbet bir delik-gedik çıkar karşımıza...
ama gireceğimiz yere
düzgün girelim efendiler
değil mi?!


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Onuncu Köy, Yüzüncü Köy


Ah Bekir Baba ah!
ağla sen, ağla...

öyle bir kaçmış ki ipin ucu,
öyle bir ters-yüz olmuş ki bizde
doğru ile yanlış;
sele dönse gözyaşların
anaların yürekleri gibi ağlasa
dağlansa yüreğin binlerce kere
fark etmez!..

Ah Bekir Baba ah!
ağla sen, ağla...

öyle bir güçlenmiş,
çoğalmış ki yanlışın efendileri;
bırak 'onuncu köy'e kaçmayı, sığınmayı,
yüz köy dolaşsan
ikamet edecek yer kalmamış sana!..
doldurup taşırmışlar hepsini alabildiğine
yanlışlarıyla!..

Bütün köyler işgal altında Bekir Baba!

aaah ah!
ağla sen, ağla!..


(Onuncu Köy'den Yazan sevgili Bekir Coşkun'a...)
Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

23 Temmuz 2007 Pazartesi

Emekçi'ye Piyango

Adamın başının üstüne
40 yılda bir kuş sıçıyor;
koşa koşa bilet alıyor
yüzünde bir coşku...

Lan bizim başımızın tepe noktasına
hergün gelen-giden,
yanımızdan geçen,
altımızda, tepemizde oturan herkes sıçıyor!
kafamız kenefe dönmüş maşallah;

ya biz nerelere koşalım?!


Ömer Dalman (Temmuz 2007)

Selam'dan Kaçan O Gözler

Hatırlarım da
daha çok küçük yaşlarımda
Amerikalılar vardı apartmanımızda,
hep ne kadar şıklardı ve ne güler yüzlülerdi.

Asansördeki her karşılaşmamızda
bize nasıl da kibar ve gülümseyen ifadelerle
'Günaydın' derlerdi.

O kadar eskidendi ki
hatırlamıyorum bile yılını!..

Ve şimdi yıl oldu 2007...
burası Türkiye;
hala şaşkınlıkla
sinirle, hiddetle görüyorum...

bırakın tanımadıklarıyla karşılaştıkları anları,
arkadaşlar, komşular, iş dostları hatta
es kaza geçerken birbirlerinin önünden
gözlerini kaçırmaya harcadıkları emek kadar,
insan olmaya emek harcasalardı!

her defasında yakaladığımda
o kaçmaya çaba harcayan gözleri
onlara, kim olduklarını ayırt etmeksizin
nasıl da hiddetle bakıyorum!

ve nasıl da özeniyorum
o batılıların medeniyetlerine!


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

19 Temmuz 2007 Perşembe

İnsan Oldum

O kadar çok hinlik yapmışım
ayaklar kaydırmışım,
hak yolunda diye adam kırmışım,
o kadar çok canlar yakmışım
ve nefret beslemişim ki;
artık 'kimlereydi? ', hiç hatırlamıyorum bile...

O kadar çok derinden sevmişim,
o kadar kardeş olmuşum,
sevgili olmuşum, aşık olmuşum
hayran olmuşum ki;
artık 'kimlereydi? ', hiç hatırlamıyorum bile...

O kadar çok kazık yemişim,
kösteklenmişim,
haklarımla, emeğimle maskara olmuşum ki;
çektirenler 'kimlerdi? ', hiç hatırlamıyorum bile...

ve hesaplarını tutmayı da bıraktım.
hepsinin ruhunu özgür bıraktım
hepsiyle eşitlendim topraklandım.

böylece
insan oldum.


Ömer Dalman
(Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

18 Temmuz 2007 Çarşamba

Beni Hayal Etme

Sana karşı nefretim
sana karşı çekimimden daha kuvvetli,
bu yüzden
ne kadar seksi giyinsen de
ne kadar çarpık, aykırı baksan da gözlerime
seninle yatmayı
hayal bile etmem!

Bir erkek için kadının bittiği noktadasın artık.
Nehirlerin bitip, denize bağlandığı sakinliktesin.
Kibritin alevlerinin yavaşça bitip
kömür haline gelip,
elimi yakamadığı hiçliktesin.

Sana karşı nefretimi keşke büyütmeseydin be!
belki bir kıpırdanma olurdu o zaman.

al işte!
şimdi artık duruldu fırtınalar
çekildi sular.

bu yüzden
yine giyin istediğin gibi
yine bak eğri-büyrü ama
sakın beni hayal etme.


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

16 Temmuz 2007 Pazartesi

Korkuluksun

Dimdiksin
taş gibi
geçirimsiz
tam yalıtılmış...

Ağlamayı sevmem diyorsun.
zaten yağmurlar da seni sevmiyor.

onun için toprakların kurak
hangi çalıyı tutsan kupkuru
hep elinde kalıyor.

Dimdiksin
taş gibi evet!
ama
kurak tarlalarında
kargaların dalga geçip yoldukları
içi saman dolu korkuluksun.


Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Mahrum Bırakma

Altında çalışanları
hiçbir zaman hor görme.
Onları ilginden, sevginden mahrum bırakma.
Bil ki işler ancak böyle yürüyecek...

Tıpkı duş alırken ayakta
başını en yüksek özenle yıkarken
köpürte köpürte,
aşağı doğru azalan bir özenle
en aşağıda, ayaklarda
bu ilginin, özenin yerini
bazı insanlarda
'Nasıl olsa oralar da ıslanıyor....' lafına bırakması gibi...

Ayaklarını sakın sabundan
ve o lifin dokunuşlarından mahrum bırakma!


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Aldatmaca

Ölen,
yüksek mevkiili bir insanın cenazesinde
binlerce insan,
kara giysilerle ellerinde mendillerle biraraya gelirler.

ve aslında
orada gerçekten yürekten üzgün
samimi olanların sayısı,
fakir bir insanın cenazesine gelen
o, parmakla sayılabilecek
yürekten üzgün insan sayısına
neredeyse denktir!..

O koskoca kitlenin çok büyük yüzdesi
katman katman büyümüş
çekirdekten uzaklaşmış
sevgi şiddetinin, samimiyetinin yerini
iş ve çıkar beklentilerine bırakmış
sahte bir yığındır.

Bütün katmanları soysanız
o saf çekirdek
sadece birkaç insanın girift sevgisiyle
çırılçıplak ortada kalır.


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman


15 Temmuz 2007 Pazar

Starlaşan Dövüşçüler, Doktorlar

İlk başlarda ben de fena uyuzlanmıştım
sonradan sosyetenin rehberi olan,
starlaşmış
baş köşelere oturmuş doktorlara
veya
film yıldızı olan usta dövüşçülere

ama sonradan
başka bir ışık çaktı aklımda...

Bunlar televizyonlara
ve gazetelerin başköşelerine oturmadan önce
bu özel konularla halk arasında
kesin sınırlar vardı hep.
Biri hep en usta
öteki kitle ise kulaktan dolma
hayatın çamurlu yollarında
ne verilirse alanından...

Şimdi bu starlaşan ustalar aslında
araya gayet iyi de köprü olmaktalar.
Onlar sayesinde
3 veya 5 dakika, veya saatlerle
daha çok insan bakıp anlıyor
dinliyor, seyrediyor
bu özel konuları.

Onlar starlaşmasalardı
eminim
bu özel konular yine halktan uzakta
akademik kimliklerinde sıkışıp kalırlardı.

Halbuki bu halleriyle
artık tamamen aramızdalar.


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

14 Temmuz 2007 Cumartesi

Dumanı Adam Gibi İsterim

Sevmem kardeşim sevmem!
Bu konuda sonuna kadar da şekilciyim
formal mantıktayım,
işin ruhunu bile satarım!

Ben puromu içerken rüzgarı sevmem!
Zaten nadir kurduğum bu keyif ortamı...
dumanlarla kaplandığında mekan
kendini gösterir
benliğime mesajlar gönderirken
gelip de umarsız bir rüzgarın
dumanımı ağzımdan çekip
hemen kapıdışarı etmesini sevmem!

Üfledim mi o kalın dumanı
dudaklarımı zehire çevirmenin hemen sonrasında
adam gibi
ağır ağır
kendini bilmişçesine
mekanı da sislendirip
yavaşça uzaklaşmasını isterim.


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Kendime Rezil

Çokça,
aşırı,
herkese örnek olacak kadar berrak,
tertemiz, saf olmayı çok sık amaç edinmem.

Çünkü bunu ne zaman yapmaya kalksam
o kısa süreli inanılmaz huşu halinden sonra
öyle bir gün gelir ki;
sanki bütün kirler, paslar, şehvet ateşi,
ucu kızgın, lezzetli yemeklerle dolu maşalar
üzerime hücum ederler
ve benimle dalga geçerler.
kendime saygımı ve güvenimi
al aşağı ederler.

İşte yine geldik
büyük konuşmamanın olgunluğuna...
ne de çok büyük konuşurum kendime karşı
ve ne çok rezil olurum kendime!..


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Adam Temizlerdim

Eğer 2 gün sonra öleceğimden emin olsam;
ilk günü bütün teçhizatımı hazırlamaya ayırırdım.

İkinci gün giyinip, kuşanıp,
bütün alet edevatımı alıp,
eşimle, çocuklarımla vedalaşıp
kendimi şehrin sokaklarına

otobanlarına vururdum.

Yüzüme savaş boyalarımı sürmezdim
ki çakılmasın...

Sonra
zengin, fakir, uygar, ilkel, varoş
karşıma çıkan saygısızların, ayıların,
düşüncesizlerin, bozuk ve dik bakışlıların,
zamanında bana madik atanların,
hakkımı vermeyenlerin,
geçerken omuzunu sürten duyarsızların ve terbiyesizlerin
hepsini bir bir tekme-tokat, taş sopa, pala,
hatta tabancayla vurur vurur geçerdim.

Gücüm bitene kadar adam temizlerdim.
ve bunu zevkle yaparken de
son kez gözlerine baktığım bütün ayılara
ana-avrat düz giderdim ki
gittiği yerde sözlerim ona Vahşetin Senfonisi olsun!
sonsuzda hep bunu dinlesin dinlesin
hırstan daha da gebersin!..

Tamamen tükendiğimde,
bu ayıların ellerinde son nefesimi vermemek için
eve dönmeden
kendimin fişini de çekerdim
beni bulamayacakları bir yerde
hepsinden uzak
huzurla son nefesi verirdim.


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman



Düğüm Ustaları

Bol bol düğümler yaparlar
hayatları boyunca
ve düğümler yıllar sonra
koca bir topak olduğunda
kendileri de çözmeyi,
çözümlemeyi unuttuklarından
bunu gizem zannederler!
ve insanlara kendilerini "usta" diye tanıtırlar.

Halbuki ustalık;
düğümlerden kurtulup
o en basit olanı ortaya koymaktır.

Hayatı zorlaştırıp,
şifrelere boğmak
ve sonra 'çözüm bende' diyerek
canbaz gibi ortalarda dolaşmak değildir!


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

13 Temmuz 2007 Cuma

Edebiyatın Multivitamini

Şiir, edebiyatın multivitamin hapıdır.
Düzenli aldın mı; fena dopinglenirsin,
hayata bağlanırsın
herşeyin peşinden koşarsın, bırakmazsın.
ve gençlere, çocuklara
dinamizminle iyi örnek olursun
cesaret verirsin.

An gelir bu enerjiden
duvarlara tırmanırsın!

Multivitamini eczaneden aldın mı,
dikkat etmen lazım
dozu aştın mı dellenirsin
ona-buna sataşırsın
hatta vücudu yorarsın.

Şiiri fazla aldın mı
içten içe patlarsın
benlik üstüne benlik katarsın.
Herşeyin anlamını en kısa yoldan, düzenli
tek hap olarak kazanırsın,
uzun uzun yorulmazsın.


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

12 Temmuz 2007 Perşembe

Gavur Bilir

O; Memed'in arkadaşı
bu; Hasan'ın arkadaşı,
öteki; Cumali'nin arkadaşı;
çak arslan gibi maaşı!
Kolla kafaları
rahata ayarla koltuklarını;
nazlanmasınlar!

Çalışanları hiç sorma
onlar çalışsınlar
köpekler gibi,
koklatırsın zamları
biraz ağlarlar en fazla...

O Zuhal'in arkadaşı,
bu; Vahit'in eski iş arkadaşı,
öteki; Batan Firmanın genel müdürü;
çak hepsine arslan gibi maaşı!
Kolla koltuklarını!
sıvazla sırtlarını...

Çalışanlara gelince;
koklat ucundan zamları,
sürt burunlarını!
topla odaya arada,
ver gözdağlarını!
Gerisini düşünme,
yaşarlar fareler gibi...
Sen bak kendi işine!

O; Memed'in arkadaşı
bu; Hasan'ın arkadaşı,
öteki; Cumali'nin arkadaşı;
firma kötüye gidermiş,
halk çalkalanırmış,
boşver.

adın batana kadar geçersin dalganı

kaparsın o biçim cukkanı
kollarsın takımını!
Geçer zaman
yanına kar kalır yaptıkların.

bu arada
zaman geçer geçmesine de
O; Zuhal'in kankisi,
bu; batan firmanın eski genel müdürü derken,
memleket nereye gider?
onu da Allah bilir
Gavur bilir!..


Ömer Dalman (Temmuz 2007)

www.antoloji.com/omer_dalman

Sulara Uy

Coşkuyla aydınlık akan nehrin suları önüne durma!
Çarptıkça sana sular
izler oluşur
sesler yükselir etrafa
ve senin durağanlığını
bozgunculuğunu
nehrin kenarında bekleşenlere de açık eder durum.

Ya nehrin hızına uy,
bırak kendini sulara,
ya da hiç bulaşma
herzaman karadan seyret
herkesin hayrına...


Ömer Dalman (Temmuz 200)
www.antoloji.com/omer_dalman

11 Temmuz 2007 Çarşamba

Kum Saatinin Ortası

Bilgelik yoluna kendini adamış yolcu
sıfır noktasından uzaklaştığı her dakika
kum saatinin iki tarafı arasında gider gelir
kaçınılmaz...

Ya kendine büyük tatlar yaratır
en huzurlu, en güzelinden,
ya da büyük, eşsiz acılar yaratır
en dayanılmazından...

Huzurlu tatlar hoşa gider gayet tabii,
doyulmaz.
Acılarsa ayrı bir keşif cenneti açar benliğinde.
Ya tiryakisi olur bizim yolcu ara sıra buraya da uğramanın,
ya da onlardan uzak durmayı öğrenir.

Seçim güdüsü oldukça
kum saatinin iki tarafı arasında
bir miktar dert onu hep sıkacaktır.

ancak ortadaki sıfır'da kalmaya hele bir alışırsa;
bilgelik yolunda saflaşması
en büyük hızıyla hakim olacaktır.

Esas zafere de kendine karşı
saflaşırken yaklaşmaktadır.
Kum saatinin tam ortasında
yolculuk amacına ulaşır.


Ömer Dalman (Temmuz 2007)

Spor Yaptığımda

Birçoğu spor yaptığında
bedenini zorlamış olur.
yorulur, kan ter içinde
evine döner
ve üzerine bir de halsizce
yatıp, uzatmayı ayaklarını hak görür.
Bu yüzden seyrek tutar spor günlerini.
Onlar için ekstradır spor...

Ben spor yaptığımda
bedenime iyilik yapmış olurum.
Hatta ona, bazı ek hareketler ikram ederim.
onu onurlandırırım.
gücünü ortaya çıkartmasına aracı olurum.

Spor yapmadığım gün
saatler boyu
ondan af dilerim.
ve bir sonraki günün gelmesi için dua ederim.
Böylece onu onurlandırma fırsatı yaratırım.

kaldığım yerden devam ederim.
Kan dolaşım sistemi açılır
kanallar açılır
ruhuma daha kaygan bir platform olur
yukarılara doğru.

Birçoğu sporun gizemini bilmediğinden
spor yaptığında
bedeninden özür dilercesine
onun altında ezilir
ona borçlandığını zanneder 'dinlenmeyi'
ve güç ortaya çıkmaz,
sadece ruhta hapsolur.

Bense spor yapmadığımda
bedenim beni affeder ki
bir sonraki gün
tekrar onurlanıp
ruhuma kaygan zemin olabilsin.


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

10 Temmuz 2007 Salı

Onlar İçin Felaketim

Satılmışların, yaltakçıların
koltuk düşkünlerinin
emek, üretkenlik ve eleman düşmanlarının,
ayıların baş satıcısıyım!

Onlar için "Güvenilmezlerin Bayraktarı"yım!

El altından emek, yetki götürenlerin,
kanalları yandaşlarına açanların,
yalancı bilgelik düşkünlerinin korkulu rüyası,
en güvenilmez taşıyıcısıyım!
satıcılarıyım!

Akışkan, saydam, bukalemunum...

Yer altında inleri olan,
yüzünü ışıkta göstermeyen
maske ile dolaşan casusum!

Satılmışların, yaltakçıların,
emekçileri yiyip, bitirenlerin,
üretmemek için yönetenlerin,
götürenlerin baş satıcısı
ve gammazcısıyım!

Onlar için
sessiz ve görünmez felaketin ta kendisiyim!


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Dişlerini Bile, Bekle


Hakkını alamıyor musun?

Boşver...
seni unutsun
saymasın
görmesin bile!

iyice ufal onun gözünde
uzaklaş, uzaklaş, uzaklaş
görünmez ol...

Sadece dişlerini bile
çalış, güven emeğine...
sen onu unutma ama
hep gör
gözünde büyüt alabildiğine.

Klavyene her dokunuşunda ona dokun.
Her enter'layışında yazdığını, çizdiğini
onun kafasına patlat o "tık"ı!..

o seni unutsun
hakkını vermesin
saymasın seni;
boşver...
ama sen unutma
ve içinde büyüt onu!..

gün gelir söz sırası sana gelir,
iki çift lafın istenir;
o zaman işte açarsın ağzını!
zaten büyük ihtimalle
senin gibi
onu unutmamış bir sürü insan vardır.
işte o dakika
hepsinin ağzı açılır
ve sesin büyür!

sesiniz büyür!

o zaman emin ol ki;
sesini duymayan kalmaz.

sadece dişlerini bile
ve bekle....


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

9 Temmuz 2007 Pazartesi

Tam Ora'da Buluşalım

Adım adım deşifre ettiğinde hayatı
kendi içinde...
Hücrelerindeki o özsularını patlattığında bir bir,
bilginin 'hiçbir şey' olduğu o noktada buluşturduğunda herbirini...

bütün çevrilmiş filmleri, dizileri
yapılmış esprileri, komedileri,
bütün sahneleri oynayıp, bitirdiğine inandığında,
hiçbir oyunun oynanmadığı bir odada oturup,
herşeyi izlediğini gördüğünde...

her akşam uykuya dalmakla dalmamak
senin için pek bir fark getirmediğinde,
bütün kendini geliştirme metotlarını
bir torbaya koyup
uçurumdan aşağı salladığında
ve herşeye rağmen kanatlarınla havada durduğunda...

deşe deşe kelimeleri
herbirinin arkasındaki tek anlamı ortaya çıkarttığında
ve onu ciddiye aldığında;


sen de mutlaka ora'da olacaksın.
bundan şüphen bile olmayacak!
ve hiçbir şeyden gocunmayacaksın;
gerek kalmayacak.

işte tam ora'da buluşalım!..


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Eleman Yok

Herkes bizde öyle meraklı ki müdürlüğe,
ille birilerini yönetmeye
hükmetmeye,
liderlik üzerinden beslerken egosunu
lüpletmeye ve o biçim götürmeye;
kişi başına 2 müdür düşer olmuş!
İşleri yapacak kişi,
üretmeyi düşünen, beceren kişi kalmamış.

müdürler birbirlerinin yüzlerine bakıp
boş boş
sorar olmuşlar;
"yahu bizim işler niye yürümüyor?" diye!..
yöneten çok
işi yapan yok
çok başlı bir şuursuzluğun krallığında
ortada saray yok, hizmetli yok;
hala da merakla sorar olmuşlar aynı soruyu
ve bol bol toplantı yapar olmuşlar bizimkiler!..

Herkes bizde öyle meraklı ki müdürlüğe,
ille birilerini yönetmeye
liderlik üzerinden beslerken egosunu
lüpletmeye ve o biçim götürmeye;
işler toptan yatmış, serilmiş,
çünkü işleri yapmaya özenen kalmamış!

yöneten çok,
işleri yapan yok,
dağılmış ortalık...
kişi başına 2 müdür düşer olmuş,
eleman yok!..



Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

8 Temmuz 2007 Pazar

Ekmek Arslanın Ağzındaydı

Ne arslanı dostum, ne arslanı!?
o eskidendi.
artık ekmek,
emeğe düşman
yalayıp yutmayı seven
koltuk düşkünü
üretkenliği enayilik bilen
insan olmayan garip yaratıkların ağzında!..

Arslan olsa yine iyi...
en azından bilirdik nelerden hoşlandığını

hangi kanı, hangi eti sevdiğini,
nasıl kaçılacağını...
ve yalanı olmazdı arslanın
direkt hedefinin üzerine giderdi.

Bu yaratıklar bambaşka...
kaypaklık, pohpohlama ve yönetme güdüleriyle
hamurları oldum olası şaşmış
çamurlaşmış,
her duruma göre farklı yüz gösteren
dişleri sivri, dilleri sivri
düzenbaz yaratıklar...

Aaah ah dostum
keşke ekmek yine arslanın ağzında olsaydı!
onları bile yedi yuttu bu yaratıklar!
ve artık yalnızca ormanda değil,
ne yazık ki heryerdeler
bilerleler...


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

7 Temmuz 2007 Cumartesi

Bana Bunlar Yeter

Sadece...
sadece düzenli spor,
akla, zihne, bedene şifa,
biraz dünya işi, madde, işçilik, emek,
biraz sevgi, aile
sonra biraz dünyayı seyir için
internet...
ve en önemlisi düzenli maneviyat...

başka bir şeye bulaşmama ne gerek?
gerisi zırva...

bana bunlar yeter.

Sadece...
sadece biraz daha kendim olmak
biraz daha yüklerimden kurtulmak hergün...
hayatımın aşkı ile birkaç saat...
biraz mecburi rol
biraz iş... kaçınılmaz...
ama sonra yine
en önemlisi düzenli maneviyat...

onlar güruh halinde uğraşsınlar dursunlar
bulasınlar heryeri çamura
kendileri gibi
boka çevirsinler bu dünyayı
bana ne?!..

sadece...
bana sadece saydıklarım yeter.


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Hepsinin Haberi Var


Bakma sen bana
atıp tutuyoruz alabildiğine,
savuruyoruz lafları
damarlara basıyoruz çoğu zaman
yaralara tuzla hücum ediyoruz
kafa bir karış havada
herşeyden bihaber gibi ama,


tepede gezinen şahinlerden,
yuvadan bakan kartaldan
hatta uzun çalıların arkasında beni süzen arslandan
haberim var
bu cesaret ondan...

Bakma sen bana
sallarız tehditleri kimi zaman,
vurdumduymaz ruhum ta en baştan,
sakın o kadar da uyma lafıma
güven olmaz...

Çıkarsın benim gibi tarlaya
özenirsin.
Çığırdın mı o dağlara doğru
gökyüzüne doğru,
aynısı olur sanma!

Çullanır üzerine şahinler,
arslan yanında bitiverir
ve o kartal
yüksek yuvasından doğruca iner tepene!
Bitersin...

Bakma sen bana
atıp tutarız alabildiğine sürekli ama
tepede gezinen şahinlerin,
yuvadaki kartalın
ve çalılar arasında gezinen arslanın
benden ta en baştan haberi var.


Ömer Dalman (Temmuz 2007)

6 Temmuz 2007 Cuma

Dua Olarak

Uzun uzun cümlelerle değil,
hatta kelimelerle bile değil,
sadece o aydınlanmış
ışıktan düşünceni, niyetini
üzerimde gezdirsen bir kere
yeter bana "dua" olarak.

Uzun uzun zaman harcayarak değil,
emek vererek değil,
sadece bir anlık hayalinle dokunsan ruhuma
yeter bana "dua" olarak.

ve inan bunun değerini bilirim
sen yeter ki yap.
sormam bile ne zaman diye
yaptın mı diye...

geçtim bu dünya günlerini,
geçtim maddeyi,
teorileri, yöntemleri
düşünce modellerini;
sadece bakışlarını ara sıra
üzerimden geçirsen,
ruhumu ışıklara boğarsın,
yeter bana "dua" olarak.


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Eski Kuru Yapraklar

Bazen kızılır bir şeylere,
birilerine...
kanlı-bıçaklı bile olunur hatta
hiçbir zaman dilenmese de
bir süre şeytanın bu oyununa kapılınır.

ama sonra durulur sular,
o eski hiddet ve şiddete
"olmaması gereken anılar" olarak bakılır.
Affedişler yaşanır karşılıklı.
Gönüller tekrar okşar birbirini
kulaklarda en yumuşak müziklerin sesleri duyulur yine.

ve işte o an
yaşanılması istenmemiş o hiddet ve şiddet
yerini yepyeni sıcaklıklara bırakır
eskisinden de sağlam...

eskisinden de sağlam bakışlar,
daha sıkı sarışlar
daha canlı gülümseyişler...

artık o gönüllere kış hiç gelmez uzun süre
mevsim bahardır
eski kuru yaprakların üzerine basmaksa
tatlı bir anıdır.


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

5 Temmuz 2007 Perşembe

Marques de Sade Acaba?!


Marques de Sade'ın Justin romanı
'Erdemin Felaketleri' olarak isimlendirilirken,
felaketlerin yanından geçmeden
erdemli de olunmaz mı demek istedi Sade
acaba?..

Öyle susuz sabunsuz
sağa-sola, aşağı-yukarı dokunmadan,
bakir mi bakir
temiz pak geçilmez mi demek istemiş acaba
erdemin o zorlu köprüsünden?

ve yüzyıllar boyu kaçınılmaz
her erdemli saydığımız büyüğün
karanlık sokaklarında mutlaka
yüz kızartacak gerçekler olduğu da
bunun bir onayı mı
acaba?..


hepsini birarada düşünürsek hızlı çekim
hepsi bir ağızdan
tarihin içinden bize hep
'tutunmayın, sadece aşın! ' diye
bağırmışlar da
biz mi anlamak istememişiz
acaba?..


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman


Hesaplı


Şeytan'ın oyunu bile hesaplı...
Herşey hesaplı...
İyilik hesaplı, kötülük hesaplı...

Zannetme ki oyunları Şeytan'ın
boşuna.
Bir şeylerin başımıza gelmesi için,
öğrenmemiz için
ayıplanmamız için, rezilliği anlamamız için,
acıları çekmemiz için
hesaplı...

Şeytan'ın üstüne bile gitme kötekle,
daha yukarının bir bildiği vardır belki?
Bir gözün hep yukarı baksın
Şeytan'la savaşma niyetiyle
günahsızları da şişten geçirirken.
Belki hata ediyorsundur
bütün iyi niyetinle?..

Çok büyük konuşma
densizce savaşma
hoşgör azıcık.

Çünkü sen bile
bütün iyi niyetinle
kaybolmuşken iyi-kötü savaşında
aslında Şeytan'ın oyunu bile

h e s a p l ı!..


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Taşlardan Kaçmam


Gelen taşlardan kaçmam
kaldırırım kafamı yukarı
yüzümde bir teslimiyetle seyre dalarım.

varsın kafamı yarsın her inen taş.
varsın kanlar içinde baksın yüzüm.
bembeyaz sandıkları gömleğim kırmızıya dönsün!

yıkılana kadar aciz bedenim toprağa
keyfini çıkartırım şu ucuz yaşamın.

gelen taşlardan kaçmam
kaldırırım kafamı yukarı
beklerim...
Rahmet yağmurlarında yıkanırken bulurum kendimi
hepsi 'niyet' değil mi?..

varsın kanlar içinde baksın yüzüm.
bütün taşlar da,
kötekler de, çomaklar da,
ateşten, topraktan, sudan ayrı olmamak üzere
aynı gökyüzünden
aynı semadan
aynı Yaratan'dan değil mi?..


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Sanatın Bize Yapması Gereken

Sanat'a kaba kuvvetle,
tehditlerle,
taşlarla sopalarla, ateşle cevap verme cehaleti
ona sanat'la cevap verememe cahilliğinden doğar.
ve görmemişlikten...

ve toplumu düpedüz
sanatta gerilemeye götürür.
peşisıra da hayatta...

O toplumu
gelişen dünyaya da öylece cehaletiyle tanıtır.

Sanatın bize yapması gereken her zaman
hayvani ve barbar olandan çok daha yukarıda
en insani olan yerde bizleri kavuşturmasıdır.

ve işte taşın-toprağın tehditin bittiği o yerde
herkes en cesaretli şekilde
ve düzeylice kendini ifade edebilir.

Sanat'ın bize yapması gereken budur.


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman


Ayılardan Bizi Kurtar

Öyle bir egodan kabarmış ki bizim ayılarımız;
işlerini ayılığa vermeyip,
hatır-gönül raconunu bırakıp,
prosüdürüne göre yapan ağası kalmamış!
ve bu yüzden bir çok kurumumuz
ayılar-ağalar cenneti olmuş.

Ama nedense bu ayılar
ne zaman birilerinin ayağını kaydırmak istese,
ne zaman birinin yerine
başka bir ayıyı getirmek istese,
hemen prosedürlere başvururlar!?

Bu ayılar prosedürü,
işlerin yürümesi için değil,
zedelemek için, kaydırmak için,
işleri kendilerine döndürmek için kullanırlar.

ayılar üzerine basamak olmuş,
zigguratlar gibi yükselmiş
ayı cennetleriyle çevrelendik.

Allah'ım bir tokatla n'olur bizi kurtar!


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

3 Temmuz 2007 Salı

Kara Kıçlı Dostum

Dedi ki zenci düşkünü:
"Mümkün değil seninle olamam bugün,
antrenmanım var! Mümkün değil!"

Dedim ki:
"Hay başlayacam senin verdiğin söze!
Yeterliliğini tanı sonra söz ver o zaman!"

Sesi kesildi sonra zenci düşkününün;
çoktan unutmuş bile buluşmamızı,
ikinci plana atıvermiş beni.

Hoşgördüm ama,
bilirim sporun arızalığını.
alttan aldım ve hak verdim.

sonra da dedim ki:
"Haklısın be kardeşim,
salla buluşmamızı,
çak mis gibi antrenmanını.
Diğerleri gibi cılız kollu ve yayvan olacağıma,
camış gibi olurum daha iyi!"

"Yürü be kara kıçlı dostum!"...


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

İkiyüzlülük Üzerine İhtisas

Bugün aynı masada otururuz
sözde kankiler gibi
elimizde içkiler, dumanlar
yelleniriz, keyifleniriz,
gülüşürüz bildiğin usulde

yarın bakarsın yolda giderken
tanımam seni,
yüzümde bir tiksintiyle
şoke ederim psikolojini
arızalanırsın!

ne beklerdin ki benden?
sen eğittin beni
iki yüzlülük üzerine ihtisas yaptım
seninle...

Bugün aynı mekanda
ne işler başarırız
sözde zaferler ilan ederiz
yüzüm gülerken sana yandan yandan
biliyorum
zaten sen de öylesin;
yok bu yüzden bir yamuk
zaten sen yamuk,
ben yamuk...

dışarıda bir kutlamada rastlarsın bana
zannedersin ki arkandayım,
ama yanılırsın!
tanımam bile!..

ama şaşırmaman lazım.
ne beklerdin ki benden?
sen eğittin beni
iki yüzlülük üzerine ihtisas yaptım
seninle...


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Ahlak Hamile!


Ne o?
Ahlak mı arıyorsun yoksa?!

hiç boşuna arama
yorulma
didinme
hiç yoktan zenaat yaratma
bak keyfine
ve sakın çaktırma.

çünkü ahlak
bundan yıllar önce
benden hamile kaldı!!!


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Haddini Bilmek Lazım

İnternette çalışmak
anlamlarla oynamak
gündemi kızıştırmak, yönetmek,
içerikler okyanusunda rahatça gezinmek,
internette nefeslenme,
internette hiddetlenme, kinlenme,
internetten ekmek yeme ayrıcalığı bir şans...

herkese nasip değil bu da
ama
bokunu çıkartmamak lazım,
haddini bilmek lazım,
kendini kral görmemek,
2 tık uğruna etrafı satmamak lazım!

İnternette çalışmak,
orada sevişmek, orgazm olmak,
orada kapışmak, barışmak
alın terleri dökmek bir ayrıcalık,
herkese nasip değil ama

ağızlara düşmemek lazım
kitleleri yönetirken
kitleleri karşına almamak lazım.
haddini bilmek lazım, haddini!..

Bugünün milyonluk kullanıcı kitlesi
yarın düşmanın oluverdi mi
ne kendini
ne onları tanıyamazsın
anında uçurulur kafan!

Haddini bilmek lazım!..


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Öyle Satılmışız

Kaçamayız dostum
burası böyle artık
kader böyle, toplum böyle...

Zenginin peşindesin hayat boyu
ne dersen de!
İşine ortak etmese de seni,
sıkı maaş vermese de,
koltuk sağlamasa da,
yanına azıcık sokulmak için,
belki bir yerlerde onunla görünmek için,
ya da bir espri yaptığında en azından
sana tebessüm etmesi için
yine yağ çekersin Allahına kadar!

bilmez miyim?!..

Kaçamayız dostum
burası böyle
kader böyle
ve öyle satılmışız ki çoktan beri,
önünde duramazsın bile!..

boynunu büker devam edersin!
sesin çıkmaz.


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

1 Temmuz 2007 Pazar

Balığı Baştan Kokutan

Adiliyetini yitirmiş kurum değil,
adiliyetini yitirmiş yöneticidir
balığı baştan kokutan.

Zavallı uzuvlarsa birbir
çürürken bünyeleri
hep onun etkisindedir.

ve artık işlevsizdir o balık.
anlamsız egosuyla
hala kendine güvense de başı
çaresizdir aslında...
denizlere açılamaz artık o balık.


Ömer Dalman (Temmuz 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman