29 Aralık 2007 Cumartesi

Gel...

Bütün merakların
ilgilerin
hobilerin, yeteneklerin,
düşüncelerin bittiği yerde bekliyorum seni.

Derman yok
hız yok
yavaşlık yok,
neyse oyum işte artık
gel...

Sıyrıldım işte herşeyimden
tıpkı dediğin gibi;
geldiğim gibi buraya çırılçıplak
hazırım geri dönmeye
oyalama daha fazla ne olur
uydum sana çoktan,
gel...

Bir yerden sonra ne değeri kalır ki?
süre doldurmaya girer yaşadığım.
Oyalandığım kadar bu saçma-sapan oyunla
başka bebelere hayat ver
haydi bekletme artık beni ne olur
gel...


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

28 Aralık 2007 Cuma

Kölenin Kendinden Vermesi

Kendini çeşitli şekillerde hatırlatıp
özverilerde bulunmalıdır efendisine karşı
felsefesi olan bir köle...

Ona olan bağlılığını göstermesinin
bir başka biçimidir
ona bir şeylerini vermesi...

Aksi takdirde o sadece
"sıradan insan" damgasını yer.

Bir köle içinse bu damga
dayanılmaz bir şeydir
cehennem alevlerinden de beter.


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

27 Aralık 2007 Perşembe

İçten Dışa

Herşeyi dışta yaptınız
içleri hep boş bıraktınız,

olmayanı da boşalttınız!

Şimdi artık çok geç;
çekildi görünmeyen ipler
ne kadar uzansanız yukarı
boş...

Bürokrasi, eğitim, öğretim...
İşleriniz, sosyalleşme
modernleşme çabalarınız,
pahalılaşan modifiyeli eğitim kürleriniz
boş...

Herşeyi dışta yaptınız
kendinizden olanı
hep
başkalarına bıraktınız!


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Aynı Terane

İzliyoruz
lanetleyerek hepsini

gazetelerde, haberlerde...

İmansız, Allah'sız, vicdansızlar!!!
Bugün 90.000 YTL verirler el altından
kaçak bir böbreğe,
belli mi olur
yarın gereğince adam keserler
300.000 YTL'ye!

Hepsi anlatılır TV'lerde, dizilerde
herkes dayanır arkasına
seyreder keyifle
içkiyle,
ama ertesi gün çıkarız sokağa
yine değişen bir şey yoktur
yine aynı terane...


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

26 Aralık 2007 Çarşamba

Kafa-Göz Dalmak Lazım!

İteklemekle, tartaklamakla,
serzenişle, dürtüşlemekle

sözle olmaz!

Geçti artık...

Kibarlıkla
anlayışla
merhametle
alttan alıp
düzelecek demekle olmaz;

dümdüz üzerlerine gitmek lazım!
yer yer kafa-göz dalmak lazım!
asıp-kesmek lazım bal gibi...

Yoldan çıkmış sürünün çoğu
yalama olmuş
yaltaklanmış...
söyleyenler itelenmiş
akıllılar dışlanmış
yetenekliler köle olmuş;
kibarlıkla olmaz!

geçti artık...

Değerlere, yörelere,
ağalara, bacılara takılmadan
hem de hiç korkmadan
dümdüz dalmak lazım!

Yoldan çıkmış bu sürüye
tıpkı eskisi gibi
babalar gibi
kodu mu oturtan
tuttu mu kopartan
adilden de öte
adam gibi adam lazım
yaptırım lazım!

İteklemekle, tartaklamakla,

serzenişle, dürtüşlemekle
sözle olmaz dostum!


Bunların topuna
yolda-sokakta, yaylada
evde, binada, plazada
dümdüz kafagöz
dalmak lazım!!!


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

23 Aralık 2007 Pazar

Dini Kapatmışlar

Dini apayrı bir yere kapatmışlar
hapsetmişler
üzerini de kilitlemişler kapının.

Tamamen kendilerinden ayırmışlar;
adına da "saygı" demişler.

Peki sevgiye ne oldu?..

Dini apayrı bir yere kapatmışlar
hiç dokunamayacakları kadar yüksekte
o karlı tepeye koymuşlar,
etrafını da cehennem ateşleriyle bezemişler.

Kimse yanaşamaz olmuş samimiyetle,
sadece uzaktan bakıp
saygı gösterir olmuşlar.

Peki sevgiye ne oldu?

Dini öyle dışlamışlar ki aslında kendilerinden;
yüreklerinden koparıp atmışlar,
uzaktan seyre dalmışlar
sıcaklığından bihaber.

Hayatlarına dahil edeceklerine
hayatlarından çıkartmışlar
kutsallığın yerini
o soğuk saygı almış!..

Peki sevgiye ne oldu?


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Lanet Yağdırmalı!

Medeniyetten
esip de buraya gelenlerin
trafiğimize çıktıklarında kendilerini
Vietnam'dan
veya balta girmemiş ormanların
goril savaşlarından daha beter savunmasız
daha beter şaşkınlık içinde bulmalarına
şaşmamalı!..

"Böyle bir trafikte siz nasıl yaşıyorsunuz?" diyerek
şaşkın maymunlar gibi gözlerini

üstümüze dikmelerine,
türünün tek örneği tavırlarına
şaşmamalı!..

Biraz medeniyet görmüş ülkelerden
esip de buraya gelenlerin
"Yandım Allah!" dercesine dörtnala
ülkemizden kaçmalarına,
bizi
otoritesizlikle
disiplinsizlikle
kuralsızlıkla
vahşetle itham etmelerine
şaşmamalı!

Ve her gece yattığımızda
bütün bunlara izin verenlerin
"beter olmalarını" dua yapmalı!


Bununla yatıp, bununla kalkmalı!
Her nefeste
bu cennet vatanı
bu hallere sokanlara
lanet yağdırmalı!


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Bırakın Yaşasın Gariplerim

Satın alınmıştır
programlanmıştır
rotalandırılmıştır en tipsizinden
iş yeri çalışanlarının duyguları,
tepkileri
hatta pek bir gerçek saydıkları
arkadaşlıkları...

En komiği ise
kendileri bile inanmışlardır salakların
kendilerinin doğru
samimi olduklarına!?..

Oysa ki gerçek artık öyle uzakta ki
onlara!..
Bilselerdi
dizlerini mi döverlerdi,
başlarını duvarlara mı vururlardı,
yoksa köprüden mi atlarlardı
bilinmez!

Çökene kadar bu sistem
yalanlar yüzeye çıkana kadar
yüzlerine karşı;
devam yalana,
devam dolana,
devam rollere,
sahte yakınlıklara!

Amaç; yürüsün bu kokuşmuş gemi
öyle ya da böyle...
Ta ki ortada öylece
doğrularını taşıyamaz benlikler
dımdızlak kalana dek...

Satın alınmıştır
programlanmıştır
rotalandırılmıştır en tipsizinden
iş yeri çalışanlarının duyguları,
tepkileri
hatta pek bir gerçek saydıkları
arkadaşlıkları...

Kar desen yok aslında
gerçek desen dama atılmış çorabı;
yaşar gider gariplerim!

Bırakın yaşasınlar bir süre daha

gariplerim...


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

22 Aralık 2007 Cumartesi

Hayatın Devamını İstemek

Önemi yoktur pek de
hayatlarının devamını isteyip istememelerinin
Kader Kurbanlarının.

Sefiller gibi de yaşarlar,
krallar gibi de...

Sonunda da ölürler giderler
şaşaalı törenlerle de gömülürler,
tek bir insan tarafından hatırlanmadan da...

Sürekli nihai kaderinin örgüsündedir Bilge.
ve hayatının devamını isteyip istememesi
gayet önemlidir,
belirleyicidir.

Çünkü her zaman
kendi kaderinin planlayıcısıdır Bilge.


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

21 Aralık 2007 Cuma

Kadının Böylesi

Bağladı ya artık bir kere
kendini derin felsefeye;
artık bakışları deli,
dikkati son gaz
adrenaliniyse olur olmaz!

Rahat konuşamaz artık
düz insan gibi;
ille takacak her kelimenin ardına kulbu!..

Kesintisiz muhabbet ne mümkün hele onunla!
İki ileri-bir geri modunda artık;
söyleyip de geçmek yok artık lafı!
Derinliğine inme güdüsü sarmış her yanını,
o düz
doğal
tatlı muhabbetin üstüne
felsefe şartlanmaları kapanmış bir kere
artık doğal da olamaz!

Burnundan getirir muhabbet isteğini,
pişman eder adamı kadının böylesi!
Kazanmayı umud etmişken ruhlardan yana
tam tersi olur zavallıma hem de!
Yüz çevirir herkes,
fazla elektriğinden çarpılmamak için
yollarını bile değiştirirler de
çaktırmazlar!

Biraz düz insan olmasını hatırlatacak
kimse kalmamıştır etrafında
buz gibidir tavırları
felsefeden geçilmeyen
soğuk enerji fırtınaları içinde benliği...

Aslında insan doğallığını keşfe çıkmış bu zavallı;
en baştan boka sarmış,
şartlanmış, takıntılara batmış.
Kimse de kurtaramaz...

çözümsüzlükte kutsanmanın aldatıcılığında
kadının böylesi...


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

20 Aralık 2007 Perşembe

İş Hayatı ve İt

Hadi or'dan;
şaka yapmış
aslında niyeti iyiymiş
arkadaşçaymış!

Hatrını sorarmış,
daha sık eposta atarmış
bayramda-seyranda ihmal etmezmiş
mevkiiyle ilgisi yokmuş.

lan yürü git!
bari yüzünü kızartma
adam gibi "yalan" ol!..
gerçeğe hiç sulanma!

İş hayatıymış
gönülleri kırmazmış
bütün yüzlere gülermiş,
ama arkasından atış serbest;
paso giydirirmiş!
İşler böyleymiş
dünyaymış
orman kanunuymuş.

Hadi or'dan it!!!
İş Hayatı denen yalan-dolan
besbeli hepinizi ele geçirmiş,
allamış-pullamış
yalana bulamış.

Ha o bahsettiğin samimiyetiniyse
külahıma anlat
sonra yanaşma bir daha bana sakın
durma
yürü git
it!!!



Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

İkna Edemedim

Alemleri gezdim
kürelerle oynadım
kıtaları, şehirleri,
köyleri gezdim.

İkna ederim zannettim
hatırlatırım zannettim
ama hiçbirine
insan'ı hatırlatamadım.

Ruhları gezdim
gönülden gönüle süzüldüm
sihirli kanatlarımı
sakınmadan
sürekli çırptım;
yüzlerine özenle
rüzgarımdan bahşettim
esirgemedim.

Hatırlatırım zannettim

ama bir tanesine bile
bilmek istediklerinden fazlasını
veremedim.

Yılmadım,
son perdeye kadar
hala ümitteyim
kendimdeyim
alemlerin özündeyim.

Ama tek bir tanesin
i bile
yine de
ve hala
çocuksu samimiyetime inandıramadım,
umduklarından fazlasını dilemeyi
çocuk gibi saf olmayı
öğretemedim

ve
bir tanesine bile
kendilerini anlatamadım
ikna edemedim.


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

17 Aralık 2007 Pazartesi

Masuma Döner Yüzler

Bilmeden
neye hizmet ettiğinden bağımsız
ne salakçadır hareketleri
bilinçsiz negatif ruhların!

Ürettikleri negatif bile
havada kalır
kendileri gibi
mesnetsiz
inançsız
kimsesiz...

Bilerek nereden geldiğini
ve neye hizmet ettiğini,
ne akıllıca ve muzafferdir
onlarla savaş uğruna
negatif kılıçlarını, kalkanlarını
kuşanan aydınlık savaşçılarının
kin dolu bakışları!..

Ve inanın bana
bittiğinde bu yüzlerce yıllık savaş
kalkar kılıçlar kalkanlar rafa
masuma döner o kin dolu yüzler
yeminlerindeki gibi...


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Sizin Seçiminiz

Yalnızca kendi kendinin bilgesi olabilmişlere...

Kendinize son noktada
seçiminizi yapmadan şunu sorun:

En yukarıdaki tepeye oturma imkanını gördünüz artık
kendinizde.
Benliğinizin en üstteki size bakan hali...

"Benden bu kadar" deyip
bütün ihtişamınızla
geldiğiniz yere geri mi döneceksiniz,

yoksa
savaş alanında kalıp
bütün ihtişamınızla
bu kavganın zafere dönüşmesine
aracı mı olacaksınız?

İkisi de hakkınız...
Bizim için farketmez.

Sizi hep sevdik
seveceğiz.


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

14 Aralık 2007 Cuma

Tırlatmış Psişikler

Tırlatmış Psişiklerin halleri başkadır!
Bir laf anlatırlar
gözünü kaçıramazsın
sağa sola kaykılamazsın
soru soramazsın;
konsantrasyon düşüklüğüyle suçlarlar!

Hata edip sordunmu bir soru
laflarını anlatırlarken;
açtıkları parantezlerden
konunun sonu gelmez
bin türlü savunmaya geçerler
sorduğuna pişman olursun!

Tırlatmış Psişiklerin halleri başkadır!
'Taktım ben bu işe' triplerinde debelenirlerken,
düz gitmek varken evrimde, bilgelikte;
kendi kendilerine engeller,
tuzaklar koyarlar
işleri daha da karıştırırlar
sonra kendi karmakarışık açıklamalarıyla
çözüm ustalarını oynarlar
herkese yaşam koçu olurlar!

Tırlatmış Psişiklerin halleri başkadır!
İyisi mi sen bulaşma pek onlara.
Oynasınlar kendi kumlarında
kasıla kasıla
kaza kaza...

Dümdüz
sade
ilerlemek varken evrim, bilgelik yolunda
en çok da onlar frenlenirler!


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Maceraperest

Yaratıcı'sına yakınlaştıkça insan
kendisine yakın olanlar bile

bir boz-yap gibi yer değiştirirler.

Yakın bildiklerinin çoğu kaybolurlar gözden.
Yerlerini diğer parçalarına bırakırlar
boz-yapın.

Ummadığı parçalar

konuverirler bütün sıcaklıklarıyla
en yakınına...

Gerçek ailesi belirir gözlerinin önünde.

Önce kendini dahi tanıyamaz olur maceraperest.
O kadar uzaktı ki çünkü kendi yüzüne bile!

Yaratıcı'sına yakınlaştıkça insan
dirsek temasları değişir
yoldaşları değişir
kankaları değişir de
kendi bile inanamaz ilk başta!

Kimi meceraperest
tümüyle yalnız kalır yolun ortasında
ve ummadığı anda
ne güzeldir ki,
kader ortakları beliriverir.

Ama bu dünyadan
ama yakınlarından
ama çok uzaklardan...

ve anlar ki maceraperest;
hiç kimse yalnız değildir.


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Bırak Anne Dağınık Kalsın

Biliyorum Anne;
sen korumalardasın
toplayıcılıktasın
birleştirmelerdesin.
Bu senin doğan...

Ne kadar da iyisin!

Ama inan bana
herkes böyle değil,
herkes toplamalarda değil.
Herkes senin gibi hiç değil!..

Yapma Anne
biraz da Deli Oğlan'ı dinle...
Sana karşı boynum kıldan ince bundan böyle
ama yapma
ne olur,
karşı çık isyanıma
bük boynumu gerçeklerine karşı ama
dönüp gidince arkanı kendinle
dediklerimi biraz dinle.

Biliyorum
sen korumalardasın
dağılmışları toplamalardasın
işin birliğindesin,
ama anne
inan bana
inan bana herkes böyle değil,
ondandır Deli Oğlan'ın isyanları.

Anne...
Bırak dağınık kalsın biraz da
lütfen anne!..


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

13 Aralık 2007 Perşembe

Jiletli Tel Ayıları

Delirmiş bunlar!
İmanlarını, inançlarını,
vicdanlarını
merhametlerini
insanlıklarını unutmuşlar!

Çocukluk günlerini,
çocuklarını,
akrabalarını
tarihlerini unutmuşlar!

Delirmiş bunlar!
İmanlarıyla birlikte
komuşuluklarını da bırakmışlar!

Bugün
bu şehrin en seçkin semptlerinden birinde
yani 4 Levent'te bir sitede
blokları birbirlerinden
"jiletli teller"le desteklenmiş
parmaklıklarla ayırabiliyorlarsa;
ben buna
"insanlığın öldüğü an" derim!

Üstelik de ayı oğlu ayılar
göz hizasına bile
jiletli telleri koymuşlar!

Lan sizin çocuğunuz yok mu?
Ayağı kayanınız, dengesini kybedeniniz yok mu?!

Şehirde
hem de aynı sitenin blokları arasında
neyi engelliyorsunuz?!
Gerillalardan mı korktunuz?!
Teröristlerden mi,
gammazcılardan mı,
yoksa köpeklerden mi?!..

Ya da
kendinizden,
merhametsizliğinizden,
imansızlığınızdan mı korktunuz
birgün sizi de arkadan vururlar diye!?

Delirmiş bunlar!
İmanlarını, inançlarını,
vicdanlarını
merhametlerini
komşuluklarını
çocukluklarını unutmuşlar!


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Seslendirenler Meşhurmuş

Olay olmuş hepsi basında
yayında, medyada!

Neymiş!?
Muazzam bir çizgi filmmiş!
Hem de seslendirenler de
şuymuş, buymuş, pek meşhurlarmış!

Bana ne?!..
Film iyi olsun da
isterse seslendirenler
kıçımdan olsun!

Sesin ismine, sahibine değil
etkisine, rengine
beni alıp götürmesine,
kendisine bakarım ben.

Ha! Konu onların para kazanmalarıysa
isimleri üzerinden;

onlar da haklılar tabii
ne diyebilirim ki?

Bütün Türkiye para toplasın
onlara verelim,
yine kalkınırlar!


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

10 Aralık 2007 Pazartesi

Sanatım Kazanır

Yazmazsam uzun süre
sanatım zarara girer;
ruhumsa kâra...

Çeşmeden dışa akıtacaklarımı
gürül gürül
tümüyle içime çağlarım,
büyürüm
büyürüm
daha da büyürüm

durmam

ve
çeperlerimi yırtmam için işte
tek ihtiyacım olan da budur.

Ama dayanamam çoğu zaman;
yazarım...

ve sanatım kazanır.


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

7 Aralık 2007 Cuma

Bush-Mush Gelirse

Lan bana bakın
günün birinde ülkemize ziyarete
Bush-Mush bir daha gelirse,
kapatın yine yolları, otobanları,
girişleri-çıkışları,
hatta Boğaz Köprüsünü, ama
sakın adamı çiçek alacak malacak diye
yol kenarında indirip,
kaldırımlarımızda yürütmeyin!

Lan deli olmayın!
Kaldırımların da dibi sakat
bilirsiniz.
Adamın her attığı üç adımdan sonra
paçalarına sular sıçrar
oynar parke taşları da,
hokkabaza döneriz!

İyisi mi siz sakın ola ki;
Bush-Mush bir daha buraya gelirse ziyarete
yol kenarında indirip de,
kaldırımda yürütmeye kalkmayın!


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Hastaneler de Hasta

Yer; Türkiye...
Zaman; 2007...

Duydunuz mu efendim?
Hastanelerimiz ağır hasta!..

Şaşırdınız mı peki?
Yoooo
Neden ki?..

Yolların altyapıları hasta,
parke taşları,
trafikteki herkes,
işyerlerindeki elemanlar
müdürler, genel müdürler hasta,
birbirini çekenler-çekemeyenler hasta da;
hastanelere mi kaldı şaşkınlığınız?!

bakın
öğrendik işte haberlerden bu sabah...
Mikroptan, bakteriden geçilmiyormuş çoğu!..

Oh maşallah!..
Vur gitsin yani ha bu insanlara?..

Daha durun daha durun!
Aslında hepsinin öncesinde,
bütün bu temel,
bütün bu dayanak,
beyinler, genler, ruhlar hasta deyince
günün birinde bir tanesi;
ona da şaşıracak mısınız?!


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

5 Aralık 2007 Çarşamba

Usta Acı Veren

Onu uykularında
gün içinde yalnız kaldığı dakikalarda
hatta düşüncelerinde takibe almıştı.

Acı vermeyi misyon edinmişti,
verirken almayı da yaşıyordu,
her iki tarzı da çoktan
benliğine geçirmişti.

Bütün düşüncelerini de kendine kopyaladıktan sonra
düpedüz karşısına çıktı bir gece
etten-kemikten gibi göründü
hatta kısa süre için öyleydi de...

İnanılmaz çekici
peşinden sürükleyici
gözleri karşısındakileri delen türden
kozmik bir dişiydi.
Hem de aşkı
onun üzerinden seviyordu.
O, onun ilk insanıydı...

O da acı zevkini dünyada yaşayanlardandı.

Gecenin zifiri acılı karanlığında
ruhuna maksimum sıkıntıyla kendini belli etmişti.
Hiç direnmedi bizim oğlan.
Sadece büyük bir teslimiyetle
gözlerine dikti gözünü.
Kollarını açtı iki yana
sadece bekledi.

Ortada hiç kan yoktu.
Hiçbir alet-edevat da...
Ama yine de onun her tarafını
hatta bütün karanlık odayı
büyük bir acı sardı!

Dayanılmaz oluşu
en çekici tarafıydı.

Usta Acı Veren
ona o akşam
bütün hastalıkların,
dönüşü olmayan kanserlerin
kırılmaların acılarını
tek tek
zevk ala ala
zevk vere vere yaşattı.

Her seferinde bizim oğlan
bayılacak noktaya geldiğinde
boşaldı
boşaldı...

Ölmeden önce acılarla ölmenin
ötesinde eğlendi
zevklendi.

Onu kendi yurduna geri uğurlarken
gözlerini son kez onunkilere dikti.
Öyle mutluydu ki!..

Kim bilir bir daha böylesi acıları
yine o Usta Acı Veren'den
ne zaman isteyecekti?..


İzler bedeninde değil,
hayatboyu ruhundaydı.
Tadını hep taşıdı...


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

4 Aralık 2007 Salı

Çakalara Tutunma

Çıktı kolpanın kolpalığı ortaya
şaşaladı önce tümden
yiğince darbeyi yakın plandan,
toparlandı sonra yeniden
kolpa ya;
bir B planı yapması lazımdı!
Yaptı da...

Önceden yüzüne gülmüş yalakaları,
yalancıları
tek kalmama adına mücadelede,
sinsi bir gülücükle yanına çekti.

Hemen atladı onlar da
kıskançlıklarından.
Kim bilir ne zamandır peşindelerdi?..

Verdiler yalancı ellerini
sözümona birlik bilinci kurdular
ve huraaaaa! üzerime aynen...

Ama ne kadar toplanırlarsa toplansınlar
bir kilometreden belli
bakınca herkes anlar
Çakal Sürüsünü!..

yapabilecekleri en fazla;
cesedi eşelemek
kokmuş etlerden medet ummak...
ne olabilir ki başka
bu imansızlıkla,
bu yalancılıkla?!..

Çıktı ya kolpanın kolpalığı ortaya bir kere,
tutunacak düşmemek için,
tek kalmamak için
en yakınındaki çakallara!..

Zavallım zaten...
Görmez ki gafil gözleri,
çakallar bugün başkasını eşelerler,
yarın mideleri boşalınca
yanındakine çökerler!..

Sen sen ol;
düşsen de birgün
veya redde uğrasan da dostlardan
sakın çakallara tutunma!


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Puştlar Çoğalmazdı!

Vakko, Beymen, Kiğılı, Sarar
Sabri Özel giymekle
marka marka dolaşmakla
adam olunsaydı;
bugün bu topraklar
zenginlikten coşardı,
çözülmemiş sorun kalmazdı!

O keçi sakalının altından pis pis
sırıtmakla millete,
dertlere körükle gitmekle,
dost eli uzatmaktansa
birbirine diş biletmekle dostları
işler çözülseydi
ortada bu kadar puşt çoğalmazdı!

Vakko, Beymen, Kiğılı, Sarar
Sabri Özel giymekle
marka marka dolaşmakla
iki tane kod
üç tane program yazmakla adam olunsaydı;
şimdi ne başımız bu kadar batakta
ne de bütün işyerlerinde
bu kadar puşt çoğalmazdı!

Bu güzelim topraklar çamura bulanıp,
her geçen gün elimizde patlamazdı.


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

3 Aralık 2007 Pazartesi

Kaz Tüyü

Aaaa üzerindeki mont ne senin?
Kaz Tüyü mü?..

Oooo! Kesin hiç üşümezsin karda bile!
Kaz Tüyü olayın en kral çözümüdür.

* * *

Ulan bırakın bu işleri
trendleri
modaları!

Uğraşmayın lan kazlarla!
Bırakın rahat dolaşsınlar

kesmeyin şeyinizin keyfine zavallıları!

Ya da biraz da başka hayvanlardan mont yapın
ısının!

Lan koskoca doğada bir kazlar mı şanslı?!
Diğer hayvanlar hep üşüyorlar mı anasını satayım!?
Ayılara, koyunlara, davarlara,
kokarcalara, katırlara ne oldu?!

Lan sırf inadına
çıkacağım birgün Taksim Meydanı'na
üzerimde "ayı" postuyla;
gram da üşümeyeceğim!..

Yürüyün gidin lan anasını satayım;
koskoca doğada bir kazlar mı kaldı?!
Adamı delirtmeyin
bırakın bu trendi, modayı!!!

Vallahi geleceğim birgün ayı postuyla!


Ömer Dalman (Aralık 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

27 Kasım 2007 Salı

Yemezler!

Bırak bu asillik, bilgelik,
efendilikle karışık
bilmişlik ayaklarını!

Uğraşma bilge olacağım diye
ondan-bundan önde gitmekle,
herkese fark atma tripleriyle!

Boşa harcama kanmış ruhunu
farklı sularda yelken açtırarak.

Şık olmana gerek yok,
yukarıdan bakmana gerek yok,
ille farklı olmana hiç gerek yok!

Hele bir bırak tutunduklarını,
değerlerini sıfırla,
asillik elbisenden soyun

sesindeki gurur
ayrımcılık
o yırtıcı tonlama bir yumuşasın...
Biraz in aşağıya bulunduğun tepelerden
eleştirme, kabul et sadece etrafı;
belki sonra "bilge" de olursun!..

Bırak bu asillik, bilgelik,
efendilikle karışık
bilmişlik ayaklarını!

Burada, bu sürgün gezegeninde
birçoğu yer ama,
inan bana
gönülde olanlar bilirler,
yemezler!


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Uyuz Etme Lan Karı!

Öyle usul yerini bulsun da,
şovum yürüsün dercesine

lıkır lıkır, sık sık gün içinde
koca su şişeni tepene dikme lan karı!!!

Sinirim kalkıyor, uyuz etme!..

Biliyorum
şu kozmozdan gelenlerdensin
bilgidesin, takiptesin,
ruhtasın

ve isrardasın,
ama deli etme beni!
yapma öyle göstere göstere
farklı olmanın verdiği o sahte konforda
dans edip durma!

Sahte duruyor
birileri için böylesine sarılma hadiseye...

Sessizce
fark ettirmeden diğerlerine
sadece kendin gibi

kendinle dik o şişeyi tepene
ve sakın lıkırdatma övüne övüne;
şüphe ederim bilgeliğinden!

Bilgelik yoksa senin için
diğerlerinden farklı olmanın bir nevi konforu
özentisi
gösterisi mi?!

Aman ha karı
yanlış yapma

uyuz etme;
çökerim Evren'imle üzerine
çırılçıplak kalırsın o kozmozunda!
Bulamazsın şimdiki konforunu,
farkını!

Şşşşşş lan karı!
Akıllı ol,
doğal davran

kendinle ol,
kendin gibi ol da
beni uyuz etme!


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

26 Kasım 2007 Pazartesi

Kısa Bel Çekiştirmeleri

Türk kızlarının aslında
günümüzde olduğu gibi,
ikidebir
giydikleri kısa belli pantolonlar yüzünden
komik şekilde ellerini arkalarına götürüp,
üzerlerini
edebli olma adına çekiştire çekiştire düzeltmekten
çok daha farklı hedefleri ve

yapacakları olmalı!..

Ama bırakalım en iyisi,
bildikleri yönde gitsinler...

Dünya ne hallerde;
onlar neyin peşinde!..

Peh!!!..
güler geçerim,

bakmam bile!..


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

25 Kasım 2007 Pazar

Düzen-Disiplin

Kaçma zamanlama'dan
düzenden, disiplinden!
Aksine
periodlara böl kendini

gücünü
yeteneğini.

Randevusuz buluşma yeteneklerinle bile!

İnan boşa harcarsın kendini
kralı olsan bu dünyanın.
Dağılır gidersin sonsuz serbestliklerde.
Ölçün kalmaz
değerin anlaşılmaz
yoğun görüntü sergiyeleyemezsin.
Buğulanırsın kimi gözlerde,
kimi ruhlarda etkin görünmez.

Kaçma zamanlama'dan
düzenden, disiplinden!
Burası dünya!
Ayrı bir dili var
mücadele edemezsin,
yalnızca uyman lazım.
Ortak dili bulman lazım.

Ona kendini
sonsuz serbestlikte dağılmış
düzensiz, karmakarışık bir tepside değil,
disiplinli, düzenli
yeri yurdu belli
göze hoş tabaklarda sun her seferinde.

Tabak tabak yesin
bardak bardak içsin seni.
Kendi zaman dilimlerine uygun,
gecesinde, gündüzünde, öğleninde...


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

24 Kasım 2007 Cumartesi

Üç Ayakla Bas

Önce Allah vardı.
sonra Osmanlı...
ve sonra Türk...

Bu topraklara ayaklarım
işte bu üç ayakla bağlandı.

Bu üç ayakla bütün pisliklere göğüs gerdim.
Bu üç ayakla kendimi bildim
kim olduğumu
nerede olduğumu öğrendim.

ve şimdi bugün
bu üç ayağa rağmen
olanları izliyorum da;
hırstan, çaresizlikten, kızgınlıktan ağlar oldum!..

Ne yaptık biz bu üç ayağı?..
ne çabuk unutuldu o koskoca tarih!
Hazır en büyük destek kendimizdenken kendimize;
neden böyle
başka başka ayaklara dayandık!?

ve daha kötüsü
neden böyle
birbirimize karşı bile kirlendik?..

Üç ayakla basmazsa bu topraklara her Türk bir an önce;
üçü de baka baka halimize
kızgınlıktan, hırstan, çaresizlikten ağlamaz mı?!
Tufanlar kopmaz mı başımızın üstünde?!..

Unutmayalım;
Önce Allah vardı.
sonra Osmanlı...
ve sonra Türk...

Sahip çıkılmazsa bu derin mirasa,
haller, tavırlar birbirimize
hızla geçirilmezse gözden;
uçuverir ellerimizden bu sihir
bu geçmiş.

Unutmayalım...


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Evim

Ölümü en rahat isteyebildiğim,
hatırlayabildiğim yerdir evim.

Kendime, özüme,
nedenime, başlangıcıma-sonucuma
samimiyetle yakınlaştığım yer...

Katıksız, fazlalıksız,
gürültüsüz, konuşmasız,
aldatmasız
nerede olduğumu benliğime
çığlık çığlığa haykırabildiğim yerdir...

Yalanlardan sıyrılıp
her akşam seve seve yeniden ölüp, kaçtığım
sabahları sadece öyle olması gerektiği için
boynum bükük
yeniden hayata karışabildiğim yerdir...

Kapılarımı ardına kadar araladığım,
bana bunun imkanlarını bolkepçe veren
yegane yerdir evim.


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

20 Kasım 2007 Salı

Gangsta Shit

"Fuck that gangsta shit!
Fuck that gangsta shit!
give tha nega she want!"
inlerken gümbür gümbür kulaklarımda

ve iri kalçalı, birbirinden leziz, alımlı
verici
endişesiz kızlar
yüksek topuklarla salınırken karşımda...

Taşarken kadehlerden viski-votka
ve diğer pahalı içkiler...

Dumanın kalitelisine boğulmuşken bütün dimağlar...

İştahlı bakışlara meze olurken bütün benliğim...

O bomba kalçalardan biriyle
bütün bu erotik gürültünün sonunda
o odada son bulacağını bilmek gecenin!..


Defalarca
sabaha kadar o iri kalçanın sahibince
tüketileceğimi bilmek!..

Daha heyecanlı bir şey var mı?!..

Çakarım puromu
bakarım dalgama
beklerim sonumu...

"Fuck that gangsta shit!
Fuck that gangsta shit!
give tha nega she want!"


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

19 Kasım 2007 Pazartesi

Büyük Sahip

Bir jip yanaştığında
sosyetik bir barın kapısına;
ne çok olur koşuşturanı
havlayanı
hırlayanı
hatta kaptırmayayım diye
en önde gideni!?

Biri şoförün kapısını,
biri yanındakininkini,
diğer ikisi arka kapıları
nasıl da açar dilleri dışarıda!?

Ve nasıl da kategorisine göre arabanın
mevzilendiriliverir
hemen görünür bir yerinde kaldırımın!..

Yağ olacak ya Büyük Sahibe;
nasıl da esirgenmez saygıdan, sevgiden, ilgiden!

"Alem göt oldu." diye boşa dememişler dostlar?..

Nasıl da en yamuk köpek bile o an
salyalar aka aka ağzından,
yakışmasa da o gülümseme yüzüne
maskeler takınır
Büyük Sahibin karşısında!

Hakaret bile yese
"Yarabbi şükür" dercesine aciz...

Önceden teslim alınmış o zavallı sıradan arabaysa
şimdi o hiç görünmeyen
tukaka yerinde...

Alem sadece göt değil be dostlar;
puşt bile oldu da, çaktıranı az!..
Şşşşşş!..


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

18 Kasım 2007 Pazar

Acısı bana

Bırak menzilim az daha uzasın,
biraz sapayım hedeften,
geciksin buluşmamız Ey Sevgili!

Fırsat ver seven gönüllere;
daha çok şey var alacakları benden.

Çok aşk, çok sevgi, çok tek oda, tek yastık,
Çok kavga, barış ve sarılışmalar...

Bırak ona-buna sarayım biraz daha
düşüreyim hızımı,
odaklarım çoğalsın
dağılayım hatta bir miktar.
Şaşırayım insan gibi...

Fırsat ver yoldaşıma,
daha çok anlayacağı var...
Çok peşinden koşacağı hedef,
ve alacağı çok sevgi
yaşamak için...
ve bulmak için
buluşmak için benimle aynı hatta...

Bu yüzden Ey Sevgili;
bırak biraz menzilim uzasın,
sapayım hedeften
geciksin buluşmamız.

Zaten senin değil miyim?

ve acısı bana değil mi?..


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Kanma Sığ Sulara

Kanma o
derin görünen
dibi bulanık sığ sulara sakın!
Dalayım dersin anlamlar umup,
başını yararsan
bok yoluna gidersin.
Bir ömürlük emanetini
heba edersin!

Sakın
kahpe etme ruhunu
bir çoğu gibi.
Dayama sırtını elle tutulan,
görünen
değeri gafillerce biçilmiş
kasnaklara.

Sadece içindeki o ışıkla,
çelik gibi
eğrilmez iraden ile buluştur arzularını.

ve zevk aldığın
kendi merkezindeki o cümbüş,
o alem, o ziyafetler olsun!

Kendi kalenin pencerelerinden bak aşağı...
ve eğer dalacaksan o derin denizlere,
gafillerin sığ kıyılarından değil,
kalenin en yüksek penceresinden atla!

ömür diye peşinde didindikleri şey,
inan ki bir dakikadır ruhunda!
sakın kanma
o gafillerin ölene dek debelendikleri,
dibi koyu
seviyesi bilekleri geçmeyen
sığ sularına!..


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

16 Kasım 2007 Cuma

Söyle O Gafile

Söyle o gafile,
kimin haklı
kimin haksız olduğu
gönül ve dost meselelerinde
belli değil kimsenin huzurunda
Allah'tan başka.
Bilemez,
göremez hiç kimse...

Söyle o gafile,
suçluyu tayin etmek,
cezasında ona küsmek
kimsenin hakkı değil
Allah'tan başka.

Bu yüzden gafiller
affetmeyi öğrenmeli,
affına sığınmalı hem kendinin,
hem Yaratan'ın ki;
mahkemeye ortak olmasın kimse
Allah'tan başka.

ve daha da önemlisi
söyle tanıdığın bütün gafillere:
elbirliğiyle hepsi
birbirini affetsin ki,
temizlensin bu toplum
bu çamur, bu sel baskınları...
ve topluca
ortak büyük suçla
büyük mahkemeye gidilmesin!


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

En bi Sosyal Network

Sosyallikmiş
networkmüş
kucak kucağaymış insanlar,
pek sevişirlermiş,
kültürlenirlermiş,
giyinirlermiş-soyunurlarmış birlikte...

Karşılıklı alkışa tutarlarmış dimağlarını,
gösterilerini,
yazıp-çizişlerini ve geyiklerini...

Atışırlarmış, tutuşurlarmış,
yer yer bozuşurlarmış,
itişirlermiş, tokuşurlarmış,
hatta gizli gizli bu sayede
dışarıda buluşurlarmış,
çoğalırlarmış küli halde...

Eser, sanat, abide koymadıktan sonra ortaya
çoğalmışlar,sevişmişler,tepişmişler,bütünlenmişler
bana ne!?..


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Sana Hayır!

Gelseler sanki bugün almaya tekrar
"hayır" mı diyeceğim zannediyorsun
dünkü gibi?

Hiçbir şey eklenmedi,
çıkarılmadı mı zannediyorsun
bu yanan gönülden,
bu paçavra beyinden?..

Baksalardı sanki yüzüme yine
o günkü gül yüzleriyle
güçlü güçlü;
"hayır, olmaz!" mı diyeceğimi ve

yüzümü ters döneceğimi mi zannediyorsun
dünkü gibi?..

Hayır!
Sana hayır!
hem de koskocaman!..

Hiçbir şey eklenmedi
çıkarılmadı mı zannediyorsun
menzilini kaybetmiş,
benliğini ödemiş
hayatı karşılığında
kendinden geçmiş bu fakirden?..

Hayır!
Sana hayır!
Hem de koskocaman!..


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Tamamlanmamış Kişilikler

Yahu biliyor musun;
aslında şu çok güleryüzlü
çok kibar tipler beş para etmezler!

"Bazıları" diyelim de dayak yemeyelim!..

Bir kere bile ağız tadıyla kavga edemezsin,
çünkü unuttun mu sınırları bir kere olsun,
üstüne gittin mi salakların,
ipleri tümden kopar
yılın 365 günü gülücük dağıtan
kibarcık bozması tamamlanmamış kişiliklerin.

Doğrultamazsın bir daha önünü, arkasını!
Uçar gider yeni rotasız gülücüklere
yeni yalnızlıklara.

Aslında biliyor musun
güleryüzü 365 gün eksik etmeyen kibarcıklar
belki de en büyük yalancılar?..
Tutmuşlar nefeslerini
ne renk, ne koku vermeksizin karşılarındakilere,
sanki patlamayı beklerler suratlarına!?
ve inan bana
ilk iğnelerinle onlara batıracağın
sana patlayacaklardır kibarcık bozmaları!

Seninse yapabileceğin pek bir şey yoktur
bu tamamlanmamış kişiliklerin
karanlık nefesleri karşısında.

Ancak acı geçrekleri görmelerine,
gerçekle
vuruşa-vuruşa tokalaşmalarına
aracı da değil,
meze olursun!

Sonra gider o kibarcık bozmaları yollarına,
eser bile kalmaz senden benliklerinde...
yine kör karanlık rotalarınca
kendilerini hep iyi zannederler
robot gibi gülümsediklerinden devamlı!

Aldanmaya, aldatmaya devam
Sevgili Tamamlanmamış Kişilikler!...


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

13 Kasım 2007 Salı

Numara 29

Yer Birinci mi,
dördüncü mü,
Yeni Levent mi bilinmez...

Bir parkın yanı...
Koskoca bembeyaz
yalıbaskısı kaplı bir ev...
İçeriden eser görmek mümkün değil!
Duvarlar adam boyundan yüksek...
Kenarlarda kırmızı kameralar...


Daracık sokak arasında
merak etmemek mümkün mü?!
iyice insanın gözüne sokmuşlar.

Yola bakan üç cephe de penceresiz gibi bir şey!?
İçeride uzaylılar mı yaşar,
ecinliler mi koşturur,
gün ışığından korkan vampirler mi ya da?!..

ve fark etmedim sanmayın
o ufak tuvalet penceresi bazen
ufak bir ışık verir gün boyu
sanki bir işaret gibi
buradayız der gibi?!..

Bugün yine geçtim oradan
o ışık yanmıyordu?..

Kamera ise yine kızardı
hareketlerimi görünce.

Olmaz beyler olmaz...
Şehrin orta yerinde vallahi olmaz.
Bugün ben, yarın başkası
mutlaka fark edilirsiniz.

ya çıkın şehir dışına
sırra kadem yaşayın,
ya da açın kapıları
cephelere de pencereleri
delikanlı gibi durun orada!..

Yer Birinci mi,
dördüncü mü,
Yeni Levent mi bilinmez
ama bir şeyler oluyor bu şehirde
hem de artık hiç çekinmeden
ayan beyana yakın vaziyetler!

ve meraktayım cidden
inanın arka sağlam olmasa
ben de yazamazdım şiiri ağalar!

o küçük pencerenin ışığı tüm gün söndüğünde
şehirde neler olacak?!..


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Eğer Erkek

Öyle bakmaz jestine mimiğine,
dudaklarına dalıp gitmez,
dakikalarca öpüşeceğim diye
alev alev tutuşmaz...

Göğüsleri nasıl dik ve büyük diye
içine düşmez kadının...
Bir an önce atayım eve de
şenlensin saatler,
açılsın susumlar

kapansın kandiller diye telaşlanmaz.

Tabii eğer bir 'ayak fetişisti'yse erkek!..


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

10 Kasım 2007 Cumartesi

Özledi mi Ölüm beni?

Özledi mi ölüm beni yeniden ne?
Uzaktan o özlem yakarışlarını
çağırışlarını duyar gibiyim bu günlerde...

Son görüşmemizde mutlu ayrılmıştık?
Pür telaş olmuş sanki yine
eski közleri alevlendirmenin derdinde
haber gönderip durur ne zamandır
neden ki?..

Özledi mi ölüm beni yeniden ne?

Flörtün peşinde şimdi yeniden benimle
kendini bana daha da güzel göstermelerde...
Zaman zaman dünyayı dar etmelerde.

Bilirim ben bu oyunu;
karşılıklı oynanır.
Boş bulunduğun an yakayı ele verirsin
diyecek bir şeyin yoktur

kuralına göre oynanmıştır.
Boynunu eğersin,
sev ya da sevme...

Şikayetim yok gerçi
sonuna kadar flörte de girerim de,
ilk anda alışamıyor insan
en güzel birlikteliklere bile.

Bu garip heyecan,
bu yenilenme hissi,
kapıları araladığım o ilk zamanlardaki
yüzüme vuran ışığın aynı kokusu...
Etrafa bakışlarımda
sonradan duyulacak özlemin müjdesi...

Özledi mi ölüm beni yeniden ne?


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

9 Kasım 2007 Cuma

"Ölüm" gibi...

Ne internetteki bir sürü hatasız kadın resmi,
hatta ne onların İstanbul'daki canlı örnekleri,
ne can bir dostumun muhabbeti,
ne bir sinema, korku filmi
Fredie, Jason, Immortal...

ne dumanı eşsiz Kuba Purolarım,
ne en kalitelisinden bardaklarca çay...

Bana hepsinden daha fazlası lazım bu akşam!..

Belki bundan 20 yıl önce kapıları açtığımdan
içeri katıksız ışığı davet edip
şölenlerimde kaybolduğumdan,
belki gün be gün eklenen
lanet hayat yüklerinden,
ülkedeki adilsizliklerden
ayılardan, emek sırtlanlarından
belki karşılıksız emeklerden...

ne farkeder ki?..

Bana hepsinden daha fazlası lazım bu akşam...

Yasak sanılsa da birçoğunca istemek seni;
ölümle karışık,
coşkuyla, sevgiyle
fedakarlıkla
herşeyi sıfırlamayla karışık
söylüyorum işte...
İznim de senden!..

Bilsinler, ne olur ki?
Bana hepsinden daha fazlası lazım bu akşam...
Seninle sonsuza dek buluşmak gibi...
"ölüm" gibi...


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

7 Kasım 2007 Çarşamba

Atamadım

Havalardan mıdır nedir
üzerimde bir bitkinlik, bir gariplik var...

Öyle bir olmuşum ki dostlar;
günlerdir
ne üzerimdeki ölü toprağını,
ne şu lanet yılgınlığı,
ne de kafamdaki şu karanlık fanusu
atamadım.

Onunla kalsa iyi!..

Ne şu maken gibi kızı yatağa,

ne de günlerdir birikmiş 31'imi de atamadım!..

Daha ne çok adımlar var bir bilseniz
atamadığım!..
Ne çok adımlarımız var kafalarımızda küflenmiş
atamadığımız!

Havalardan mıdır nedir
üzerimde bir bitkinlik, bir gariplik var
hala atamadım...


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Kor Alev Amalgamlar

Bende diş arasında fındıklar,
sende cehennemdeki cayır cayır korlar...

Uyuşturmadan yaptın o dolguyu vicdansız!
güya iş becerdin kendince!
Bir ay sonra tek bir cikletle
düştü lanet dolgun!?..
haram oldu canım 150
üstelik de yanında acı da verdin!..

Ey kolpa, naylon dişçi!
Şimdi bende diş arasında fındıklar,
sende cehennemdeki cayır cayır korlar!..

Bütün deliklerine
kıl diplerine,
bademciklerine hatta
köprüler, protezler,
porselenler, amalgamlar!!!..


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

6 Kasım 2007 Salı

Facebook'un Taşakları

Lan madem kendine yakıştırıp
şu Facebook'a dahil oldun;
hala neyi yediremiyorsun da kendine,
resmini koymamışsın?!

Sana sorsak dersin ki;
ayağa düştük be istemeden...

Kral yüzünü öyle herkese göstermez her dakka,
ama irtibat için bilgiler, adresler ortada ha?!..

Tam bir kemiksiz politika!!!..

Lan profiline bakınca
taşak gibi koskoca 'soru işareti'
çok mu iyi!?..
Daha beter gülünecek haldesin!

Daha fazla taşak oğlanı olma;
koy bir resmini de herkes şereflensin,
sevinsin, koltukları kabarsın!!!

Madem facebook'a dahil oldun;
bu onuru ve şerefi bizlerden eksik etme!!!


Ömer Dalman (Kasım 2007)

www.antoloji.com/omer_dalman

Davarlar ve İnsanlar

Davarların bazıları
ne kadın, ne erkek ayırt etmeden
caddelerde kimseye yol vermezler.

Bazıları
kendini insan zanneder;
bir nevi kibarlıkla
sadece kadınlara yol verirler
erkekleri ölçü kabul etmezler.

İnsanlarsa
ne kadın, ne erkek demeden
caddelerde herkese yol verirler!..


(Bütün hayvanlar aleminden özürlerimle...)
Ömer Dalman (Kasım 2007)

14.20

Dün bir Japon Korku Filmi seyrettim.

Dublajdı.
kolay anlayabilmem için...

Bir sahnede
gündüz, iş saatlerinde bir plazanın ofisinde
görüşme vardı.
Ekranın sol tarafında ise bir duvar saati...

Birden saatin resmen
filmin zamanına göre
14.20 olduğunu gördüm.
Hoşuma gitti, nedendir bilmem?..

Oranın zamanına tamamen bağlanmak gibi,

düpedüz orada olmak gibi...
belki
kendi gece saatimden
gecenin karanlığından kısa bir kaçamak?..

Bilmiyorum tam olarak ama
hoşuma gitti 14.20...


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

4 Kasım 2007 Pazar

Para Sevgidir?!

Şu meşhur eposta grupları ne alem!

E tabii bulundukları duruma göre,
lafı uygun olduğunca gevelemek zorundalar ya;
kısaca "Para Güzeldir, mis gibidir,
göze ferdir" diyemediklerinden
"Para Sevgidir" deyip geçmişler
olaya ayrı bir derinlik katmışlar
Allah razı olsun!


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Şiirin Ahlaksızlığında

Haberleri dümdüz
yorumsuz veren,
arayışsız,
sabit ritmli düz yazılardaki gibi
buluşma benimle.
Zaten bulamazsın o zaman kimliğimi,
görünmem sana.

Bir rüzgar eser
"ne oldu?!" diye bakarsın yukarıya,
çoktan geçer giderim başının üzerinden
kendi alemlerime doğru.

Şiirlerin ahlağının sesini alçalttığı,
edebinin, terbiyesinin,
ölçülerinin yok olduğu yerde buluş
benimle!..


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Kim Pişman?

Herkes 4 ileri, 1 geri,
gaz-fren,
yaya geçiyor dur

veya bas kornaya huzursuz et,
'önünde duruna uzunları yak'ın peşindeyken;
biz
hep bu düz gidişin çeşitlendirmelerindeydik!

Herkes bundan fazlasını hayal etmeden,
dümdüz
sağa-sola bakmadan
kendince

herşeyi hallettiğini düşünürcesine ilerlerken
biz debriyajla gaza aynı anda basar,
bir elimizle cepten mesajlar atar,
aynı elle vitesi tutar,
ara sıra da yandaki o güzel bacağı ellerdik!..

Dümdüz
sağa sola bakmayan da evine gitti en sonunda
biz de!..
Tek fark;
diğerinin pek fazla kapısı olmadı uğrayacağı.
Bizimse her sokakbaşı selamımız,
gönlünü, ruhunu, bedenini,

sazını sözünü açanımız...

Bizimle birlikte
bu düz olduğu sanılan renkli hayat yollarında
yüzleri gülenimiz oldu.

Herkes 4 ileri, 1 geri,
gaz-fren derken;
biz hiç yetinmedik bu düz gidişlerle.
Belki ara sıra cezayı yedik ama,
şöyle bir dönüp baktığımızda ruhlara,
sormak lazım hepsine;

biz mi, onlar mı
kim pişman?..


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

1 Kasım 2007 Perşembe

Acı'nın Adaleti

Ne lezbiyeni, ne gayi,
ne heterosu, ne aseksüeli;

seksülatinin adilliği
insana hepsini kabul ettirmeli.

ve aynen
ne mazoşisti, ne sadisti;
ikisinin birleştiği yerdedir
Acının Gerçek Adaleti.


Ömer Dalman (Kasım 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

31 Ekim 2007 Çarşamba

Bayrammış, Kutlamaymış

Yatağım burada, yanıbaşımda,
bilgisayarım-internetim
hemen onun yanında...

Müziğim arka planda,
durgun, sakin, ambient, chillout, klasik...
Televizyonum salonda...
Tuvaletim yan tarafta.
İhtiyacım olan kudret
damarlarımdaki kanda!
ve ihtiyacım olan bütün kadın resimleri
elimin altında
monitörümün penceresinde!

Çayım, purom, yemeğim
emrime amade;
Bakıcı içeride...

Mis gibiyim yani her halimle;
bayrammış, tatilmiş,
kalabalıkmış, coşkuymuş,
yer yer kaçınılmaz belaymış,
ayılarmış, magandalarmış,
karmakarışıkmış
bana ne!?

Yeter ki sızmasınlar bana,
alanıma,
ruhuma.
Ben böyle mis gibiyim;

bayrammış, seyranmış,
kutlamaymış, kaosmuş,
hepsi biraradaymış;
bana ne!?


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

O Adam Kolpadır

Çoğu zaman onun dedikleri
masadaki anlık dolduruşlardandır.
Yarın sordun mu
"Mutlaka yapacağım!" dediği şeyi
çoktan unutmuştur.

Kendine göre değildir vaadleri.
Türlü özentilerinden, idollerinden,
takibe aldığı insanlardan alıntılardır.

Kendi olup da istediği şeyler de pek azdır.
Çünkü kişilikleri de kopyadır.
Ses tonları değişken,
vurgulamaları mutlaka başkasınınkinden taşımadır!

Dönem dönem takıldıklarına
özenir
o kalıpları kuşanır,
bir göçebe gibi
bir süre de öyle gider.
Zannedersin ki giyim tazrı ona ait;
hayır değildir!
Emin ol; bir ay sonra o da değişir.

Tümüyle kolpadır o adam kolpa!
Dolduruştur tamamen
gazdır, balondur!
Şimdiye kadar ona gönülden güvendiysen,
mutlaka bir gün sen de
kendini aldatılmış hissedeceksin!

Arkadaş kalma niyetindeysen;
alış bu değişkenlere,
böyle kabul et onu.

O adam tümüyle kolpadır.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

30 Ekim 2007 Salı

Tool'cu Viagra'cı

Yahu bütün bu iletişim manyakları,
sanal sevişgenler,
aşkı içine sıkışmış olanlar,
arayıp da bulamayanlar,
içinde bekletip sonradan patlatanlar neredeydiler
şu Facebook çıkana kadar!?

Madem bu kadar ölüyordunuz

sanal meşke dalmak için,
sevişmenin titreşimlerini uzaya nakletmek için,
sanalda gönüllere parmak atmak,
salya sümük orgazm olmak için;
ne beklediniz ki bu kadar?

Tool'cu musunuz nesiniz?!
İlle de Viagra'cı mısınız ya da?!

yok muydu epostalarınız,
msn'leriniz elinizin altında?!..
Nedir bu gaz
bu heyecan
bu dolduruş?!

Yahu bana bakın
bir daha şöyle kendi sessizliğinizde düşünün;
bu dolduruş
bu heyecan, bu gaz
bu salya-sümük sevişgenlik
gerçek mi?..

Gerçek bir sevişgene Viagra gerekir mi?!
Dalar dümdüz kadına
girişir Allah ne verdiyse!
İşin içinde Viagra varsa;
mutlaka yalandır,

geçer o sihir,
söner aletler, iniverir!
Bırakır ötmeyi kuşlar!..


Yoksa cümle alem
elalem
yakın-uzak hepiniz
Tool'cu musunuz,
Viagra'cı mısınız?!


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

29 Ekim 2007 Pazartesi

Karşılıklı Alkışa Devam

Ayyy! Baksana
Aslı Hanımların masasında kimler var!
Hemen sen de bir meyve tabağı gönder Halil!


Aaa o da ne?!
Cemil Bey'lerin masasında da Ertuğ Beyler var!?
Aman Halil, ihmal etme;
hemen bir şarap da sen gönder!..


* * *

Zincirleme şekilde devam eder bu konuşmalar
masalar arasında...
karşılıklı alkışlar,
içeriklerden emin olmadan,
güzelliğine parmak basmadan,
büyülenmeden
kendine mal etmeden

hepbir ağızdan
güzellemeler,
gülümsemeler,
misillemeler
takılan nişanlar,
plaketler,
övgüler!..

Altında kalmama ve
sonradan destek görmemenin endişesinde,
kıçı kollama
yola devam etme güdüsünde,
karşılıklı alkışa devam bugün yine
dünkü gibi
bütün internet gruplarında,
köşelemelerde,
cemiyetlerde!..

Yine siparişe dayanmış,
önceden güdülenmiş,
ısmarlama sanatlar...
Yine yanına sokulmacı,
sesini kesici,
uyumcu klişe fikirler...

Bugün de yine dünkü gibi aynen
karşılıklı alkışa devam
internet gruplarında!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Vadi'de Rakı yok!?

Böyle büyük bir paradoks
hem de komedi-paradoks görmedim!..

En çok reyting alan dizi...
Ülkedeki puslu mu puslu vadiyi anlatan
sıkı mafya dizisi...
Allahı var; ben de hiç kaçırmam.

Adam kesen kesene,
çizen çizene!
Kafaya kurşunu sıkan sıkana!
Herşey serbest dizide...
Vahşet sansürsüzce
mezbahaya eş
ortada...

Ama gel gör ki;
aynı dizide
ne elinde sigara olan bir adama,
ne bir kadeh viski ile keyif yapana
veya bir duble rakı ile muhabbetlenene rastlamadım!?

Ay bu ne incelik efendiler!?
Kesimhaneyi ser gözler önüne,
kevgire çevir adamları gözler önünde;
sonra 'kötü etki' yapacak diye
sigaradan, alkolden kes!?..

Yapmayın efendiler,
paradoksa bu kadar da yandan bakmayın,
Komediye düşmeyin,
Biraz samimi olun!


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Faturaya Ortak

Sakın bana alenen kötü davranma!

Ne dünyada
ne daha yukarısında yalnız değilim!

En temizini yapıp,
fişimi çektin diyelim:

Ne dünyada,

ne daha yukarısında
peşini bırakmaz ismim!

Onun için
herrzaman diyaloğu seç,
bana biraz şirin görün ki,
içindeki kinin birazını
bana şırınga et.

Suç'un faturasına ortak olayım;
garantin olsun!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Facebook ve Starfucks

Facebook'un birleştirici, kaynaştırıcı,
alevlendirici özellikleri iyi hoş da;
yine de benim facebook'ta olmam,
Starbucks'a
üzerinde "Starfuck's" yazan tişörtle girmem gibi bir şey!..

Ama makbuldür dedik,
sosyalliktir dedik;
dışında kalmadık.

Buna da şükür.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Haber Program!?

Tip tip TV kanallarımız var.
Haber programları yapıyorlar.

Kimi gerçekten güzel formatta;
adam gibi gerçekçi haberler yayınlıyor.
İnsanları kandırmıyor,
oyalamıyor,
atlı karıncaya bindirmiyor sabah sabah.

Helal olsun onlara!
Gerçekleri zorluyorlar.
En azından bir ilkeleri hayatta kalmış
bunca kadavranın,
yaşayan ölünün arasında...

Kimi salaklar
ne bir uğraş, ne bir haber planı;
paso gazeteleri okuyorlar izleyicilere!

Lan istesek; kıçımızı kaldırır
gider almaz mıyız bakkaldan-çakkaldan?!
Yapsanıza adam gibi haber!..
Bize ne manşetlerden
kopayıcı pezevenkler!?..

Kimi salaklarsa
iyilerdi önceden
sonradan şaşırdılar kendilerini nedense?!..
Tasmalarını mı çekti birileri ne?..

Onun beslenmesi, bunun diyeti,
ablamın böbrek taşı,
sosyetenin botoksu, estetiği,
basen sorunu, kıç kıvrımı, gamzesi!
Şunun kellik sorunu,
ötekinin etek boyu, yırtmacı,
şunun-bunun danışman hekimi,
yaşam koçu...
Yaz nezlesi, kış nezlesi, Çin Gribi
keyfinin kahyası, 'şeyimin' dingili!..

Karıştırmak için kafaları,
doğru rotadan saptırmak için,
gözleri buğulandırmak için,
dolandırıp duruyorlar lafı alabildiğine!
Kimlerin yağcılarıysa!?..

Hani unutturmamak için esas halimizi,
gittiğimiz, gideceğimiz yerleri,
kendimizi biraz daha bilmemiz için;
bahsedeyim dedim şu muhteşem yayınlarımızdan!..
Şşşşşşşş!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

28 Ekim 2007 Pazar

Kaza Kurşunu

Sevgiden,
binlerce paylaşımın arkasından
ayrılık zordur ama,

vücuda girmiş kaza kurşunu
yıllarca içeride kaldıktan sonra
çıkarılmaya çalışıldığında
gayet tabii acı verir.

İnsan o acıya zor dayanır,
neredeyse çıkartılmamasına razıdır.

Ta ki
kurşunun yıllanmış yarasının yeri
yine etle dolana dek...


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Hazır mısın ey İnsan?

Şimdi halen oyalanıyorsunuz
sonuçtan önceki aşamalarda...

Amerikalı; daha iyi Amerikalı,
İngiliz; daha iyi ingiliz,
Alman; daha iyi alman,
Türk; daha iyi Türk olmanın peşinde...

Kendinden başkası düşman...
Kendisi içeride,
diğerleri dışarıda...

Şimdi halen oyalanıyorsunuz
sonuçtan önceki aşamalarda...

Şu ana kadar toprağına, vatanına,
milletine, devletine bağlı bir insan olmanız istendi.
Yanında biraz dünya barışı,
insan sevgisi;
iş yürüdü rutinde, devam etti.

Ama yakında
bundan daha fazlası istenecek ey İnsan!
Amerikalı'dan; amerikalı olmaktan,
İngiliz'den; ingiliz olmaktan,
Alman'dan; alman olmaktan,
Türk'den; türk olmaktan daha fazlası istenecek.

Buna hazır mısın?..

Yakında,
hepsinin ötesinde
ayağının altındaki toprağı,
takındığın tavrı,
tarihindeki saplantıları bırakıp,
sadece "insan" olman istenecek!..

Tek bir topluluk,
tek bir vatan,
tek bir dünya!..

Buna hazır mısın ey İnsan!?


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

27 Ekim 2007 Cumartesi

Tool'cular, Harbici'ler

Çoğu bilgisayar meraklıları
öyle bir kafayı bozmuştur ki "tool"larla,
eklentilerle, programlarla,
işin zart-zurtuyla;

ortaya çıkan genel muhteşem resimden
haberi bile olmaz bir süre sonra!
Büyüsüne kapılmıştır toolların, eklentilerin.

O program senin, bu program benim
versiyon versiyon
ağızları bir karış açık gezinirler
bir "çokluk" içinde
rotasız
kör karanlık...

Bazılarıysa
bütün toolları, eklentileri
programları edinirler, ama
ortaya koyacakları şeyde yoğunlaşırlar.
Toollarca cezbedilip,
yedek parçacı gibi gezinmezler.

Tıpkı
o yöntem senin, bu yöntem benim
yogacı, pilatesci, meditasyoncu, patatesçi,
keçinin başı, "yaşamın koçu" diye
kapı-kapı dolaşanlarla,
hayatı, ta kendi merkezlerinde bulup
öz'de yoğunlaşanlar arasındaki fark gibi!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Kadın Resimleri

Dünyada o kadar çok güzel,
tapılası
arkasından sürüne sürüne koşturulası kadın var ki;
nasıl zaman buluyor adamlar
şu şeytan planlarını yapmaya,
oyun üzerine oyun kurmaya
şaşarım!?

İnternetten hergün
birkaç tanesinin resmini indirmeye kalksan
günlerin tam dolar,
hatta taşar!
Kapattığında gözlerini
bir türlü uyku tutmaz güzellik şokundan,
film şeritleri oluşur!

Hala da düşünür düşünür şaşarım
duyarsız kalanlara!
Günlerce dizi dizi
birbirinden güzel kadın resimleri seyri yerine,
onun, bunun, ötekinin kuyusunu kazmak,
dünyayı daha da batırmak,
otorite olmak için zamanını öldürenlere!?

Biraz "güzel" olun be!..
Verilmişin değerini bilin!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Dayak Gayet İyidir

İhitiyaç duyana
'dayak' gayet iyidir!
Çözümleyicidir,
halledicidir,
sakinleştiricidir,
efendileştiricidir!

Hele bizimki gibi ucu kaçmış,
derlenmez-toplanmaz bir düzendeysen
'dayak' göze ferdir...

Telefonda konuşmayı bilmeyene,
ilkin adını söylemeyip,
davar gibi 'kimsin?' diyene,
doğrudan dalıp birini isteyene
'dayak' incidir, pırlantadır.

Zaten
dövülmemiş davar
işlenmemiş elmastır.
Mutlaka üzerine eğililmelidir,
kesilmelidir, çizilmelidir!

İhitiyaç duyana
'dayak' gayet iyidir!
çözümleyicidir...

Sözün bittiği durumda,
sadece kendi iyilikleri için bile olsa
çekinmeyin...

'dayak' davarlara birebirdir!


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

26 Ekim 2007 Cuma

Albatros Sıçsa

Yahu bırakın lolo yapmayı!
Boşuna avunmayın sağınızla solunuzla!
Ne şansı, ne hakkı, ne adilliği?!
Bal gibi de büyük çoğunluk boka batmış!
Daha neyin şansını beklersiniz?

Şansınıza küsün daha iyi!

Yani şöyle diyeyim size;
bütün ülkeyi o geniş kanatlı albatroslar bassa
tepeden akınlarla,
hepimizin kafasına tek tek
sektirmesiz sıçsalar,
yine de şansımız açılmaz kardeşim!

O bir dönemdi,
bir ihtimal kuş sıçmaları açabilirdi
bir yere kadar.

Geçti artık geçti!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Takım Elbise Gerçeği

Yanlış anlamayın
normalde sık sık böyle takımla gelmem
gömlek-ceket pek de giymem
hatta özellikle giymem!
Uyuzumdur da bu tavra,
bu tarza...

Sistem tekdüze modasını dayatmış,
"böyle olursanız, adam olursunuz" demiş.
Herkes de buna
herşeye yaptığı gibi
boyun eğmiş,
takım modası her tarafı sarmış.

Yanlış anlamayın sakın, alınırım!
Normalde böyle tekdüze gelmem işe...
Ama "adam" zannetsinler ve

"adam" yerine koysunlar,
baktınlarında bakışları değişsin diye mongolların
arada bir de olsa böyle gelirim.

İçeri bakmaktan gram haberleri yok;
bari dışarıda görmek istediklerini görsünler!
İçerideki yangınlardan bihaber,
gerçeklerden, derinlerden yoksun
yaşayıp gitsinler!


Ömer Dalman (Ekim 2007)

25 Ekim 2007 Perşembe

Hatalıysam; Bıdı Bıdı Bıdı

Hatalıysam
0212. 289 41 ..

Hatalıysam
0216. 3.. 16 .0

Hatalıysam
0..2. 336 40 .5

Hangi ortamda
hangi şartlarda
hangi kontrol altında
neyin denetiminin,
neyin dürüstlüğünün peşindeyiz kardeşim?!

Her taşıt sürücüsü, maaşlı şoförü-möförü
ve davarı, magandası
herkesin gözleri önünde
şikayet numaralarını traşlamış!

Hangi ortamda
hangi şartlarda ve denetimde
kimi kime şikayet edelim kardeşim?!

Şikayet ettiğimiz mevkiinin dürüstlüğüne
nasıl güvenelim?!

Trafikteki yüzlerce davarı, ayıyı bile
kontrolleri altına alamazken mevkiiler,
sahipler, patronlar
zavallı ülkemin zengin topraklarında durum nedir,
neler döner
düşünemiyorum bile!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

En Büyük Kumar

Hayatımın belki en büyük kumarıydı
İliklerimi, kemikleri kuruttu!
Verirken altınlarımı hiç tereddüt etmedim.
Sadece her seferinde şartım
o "evet!-evet!"i duymaktı.

Her seferinde söyledi!
Beni bir sonraki tura
kendi arzumla,
kendi teşvikleriyle
kendi elleriyle sürükledi!
Hiç "Hayır" demedim;
ateşine uydum
körüklendim,
sürüklendim!

Varoluşun harcanmak gibi bir zevkiydi.
Tattım!
Hem de son noktasına kadar...

Öyle bir oturmuştum ki zevk krallığının tepesine,
bir anda inemedim;
devam devam ve devam ettim!
Tükenene kadar altınlarım,
verdim, verdim, verdim
oyunlar boyunca.

Ve kaybolmasın eşsiz kavruluşta
zevkim diye,
günlerce benliğimde, hafızamda tuttum da;
tek bir kere boşalmadım!..

Hayatımın en büyük
en eşsiz kumarıydı.
Onun "evet"leriyle
defalarca dibine vurdum.
Kendimden kopan her parça altın ile
eksilirken servetim
aslında büyüdüm!..

Boşalmadığım kadar yüceldim.
Aslında O'nun için çalıştım, didindim.

Onu ve ateşini
içime hapsettim.
En büyük hazzı benliğime kaydettim.

Hala onunlayım...


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

24 Ekim 2007 Çarşamba

Haberiniz var mı?!

www.cropcircleconnector.com | www.crowdedskies.com | www.alien-ufo-pictures.com | www.siriusufo.org | www.zetatalk.com

Kahretsin
böyle başlamak istemezdim dizelere ama
cemali de var, celali de Yaratıcı'nın...

Kullarına da bulaşmış herhalde,
affeden yine affeder.
Ben sallarım taşlarımı, isyanlarımı,
kırarım karşıma çıkan barajların duvarlarını.
Biraz fazla ileri giderim,
bir iki gönül de kaynar arada,
affola...

Kahretsin!
Ekmek kimin ağzında bu zamanda ha?
Ayıların mı, giyinmiş magandaların mı
yoksa süslü şeytanların mı?!..

Birgün hesabı sorulursa
ayırt edilmeksizin cümle alemden
toptan otururuz ateşin ortasına
haberiniz var mı?..

Kahretsin!
Yine akıntıya karşı kürek bu yıl da!
Yakında kürekleri de alacaklar ellerimizden.
Sadece zehirli sularının akışına kalacak sandallarımız
haberiniz var mı?!

Bu kadar oyalanırken cümle alem,
çoluk-çocuk
saçma-sapan eğitim süsleriyle
evlerinin duvarlarını süslerlerken,
uzaktan uzaktan sessizce yaklaşan
dozerlerden, dev kamyonlardan,
daha da kötüsü hele umutsuzluktan
haberiniz var mı?!

Kahretsin!
Ekmek artık kimin ağzında
bilen var mı?!


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Zengin Dursun

En altta işleri yapan
"eleman" dedikleri...

Bir üstte;

işleri nasıl yapıyor diye bakan
onun yöneticisi...

Onun üstünde;
bunlar işleri nasıl yapıyor diye bakan
bir üst yönetici...

Onların üstünde;
bunlar doğru gidiyor mu diye bakan
ara sıra tepeden iniveren
başka bir yönetici...

Daha üstte;

bir tek en üsttekine hesap veren
yönetici...

En üstte;
tepeden bakıp,
bu silsileyle
yemeklerde, rakı sofralarında, çay sohbetlerinde
paso dalga geçen iş sahibi!..

Alt taraftan en üste doğru hep bir çabayla giden
ama hiç duyulmayan
bütün işlere abanan zavallı elemanın
tükenmek bilmeyen ağlamaları!

O sonsuz umutlar
ama hiç yeşermeyen...

Sihirli bir el inse birgün ve
en üsttekiyle en alttaki
karşılıklı sohbetlese,
aradaki onca yalıtımın uçurulması gerektiği
aşikar olmaz mı?!

Ama boşverin...
Bırakın zengin dursun!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

23 Ekim 2007 Salı

Kalın Yüksek Topuklarla

Yorgun bir iş gününün sonunda
bu kadar da ummazdı
erotizm meleklerinin coşacağını...

Bir anda kendini kilitli bir odada buldu!
İçerisi
şimdiye kadar gördüğü
o dayanılmaz naylon çoraplı kadınların
inanılmaz seksi,
varla-yok arası görüntüleriyle doluydu.

İçlerinden bir tanesi dikkatini çekti.
Gözleriyle fokuslamaya çalıştı
çok vahşi
vampir bakışını seçebildiği an
kalın uzun bir kadın ayakkabı topuğu
alnına öldüresi hızla çarptı!

Önce şaşırdı
ama hemen seksüelliği devreye girdi.
Salgılar başladığında
o topuk darbelerinden çok daha fazla ister oldu.
Bu da ona verildi.

Daha yeni
çok seksi bir kadının
naylon çoraplı ayağından çıktığından emindi!
Darbelerde bu gizliydi...
Kafasına, alnına, dudaklarına çarpan her topukla
çok acı çekti, çok zevke geldi.
Daha ötesi yoktu...

Pis değil, temiz ten kokusu hala üzerindeydi.
Her vuruşla o dayanılmaz cazibenin kokusu
yüzünün uzuvlarında
kanla karışık kaldı.

Daha fazla dayanamadı
resmen patladı.
O mutlu yorgunluka bir an gözleri ayna ile kesişti.
Dudağı patlak,
burnunun üzerinde biraz,
sol yanağında biraz kan...
Alnının sağ üstü epeyce morarmıştı.

Bu muhteşem birleşmenin anıları kabul etti hepsini.
Bir süre yıkamadı yüzünü,
izleri ara ara seyretti.

Bu birleşmenin verdiği fizikötesi rahatlama,
dünyaya ait herşeyden ötedeydi.

Acıyı gerçekten seviyordu.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

İnsan Olana Canım Kurban

Yine bir kadın...
hem de kapkalın sesli
kaba tavırlı!..

Yumuşak, temiz yüzüme kandı,
kankisi bildi,
farklı yaklaştı.

ve bana
diğerlerine göre daha sık
vırvırladı, dırdırladı.

Kadın ya
kaçıracak ayarı ille!..

Günler geçti,
daha rahat davrandı.
Yüz yumuşak ya;
vur gitsin misali!..

Taşımacılıkta kullanmaya kalktı,
iletken olarak gördü,
üzerimden iletti.

Kadın ya
kullanacak ille!..

Ufaktan başladım vitesi büyütmeye.
Bilmiyordu ki içimdeki alevli şeytanı,
satıcıyı, taşıyıcıyı?..

Yersiz kullanımlarından birinde
çıktı şeytanım ortaya
gösterdi reddeden yüzünü.

Şaşırdı tabii!
Yumuşak yüz ya karşısındaki
içindeki çürükleri görmedi!
Yedi lafı...

Kadın ya
yandaşı boldur
yandan bir ses geldi.
Sandım ki anladı derdimi.
Anlattım durdum
tarifledim
bir çizmediğim kaldı olayın resmini!

Sonra yine gördüm ki
o da kadın!..
ne bekleyebilirdim ki?

Sorunu yaşayan bir erkekse
sorun kalmaz ortada
nesli çıkar ön plana!

Kadın ya
hemcinsini koruyacak ille!..

ve bu masal
ne yazık ki
hep böyle devam etti, gitti...


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/Omer_dalman

Şairin Sarayı

Şairin sarayıdır şiir.
Kimi altındandır
kimi toparlama kartonlardan,
kimi denizlerin ortasında
ulaşılmaz bir adada...

Destursuz zaten girilemez.
Anlamına ortak olabildiysen
alıcıysan
ve aynı zamanda saygılı;
zaten oradasındır.

Şairin sarayının bahçesinde,
terasında
çatı odasında
hatta mutfağında, banyosunda bulursun kendini!

İster şarkı söylersin,
ister yemek yersin,
ister yatar uyursun
ya da hayata
gerçek hayata uyanırsın onunla.

Şairin sarayıdır şiir.
O neler sunduysa sana
orada
o kesitte ve o zamanda,
sarayda kaldığın sürece
orada misafirsin...

Kesiti, zaman dilimini
yaşananları, sunulanları sana orada
eğer aşarsan
kapatır kapıyı saygılıca
gidersin.

O kesitten
o zamandan
o sarayın eski hallerinde, tarihinde
yaşananlara inmeye kalkarsan
şimdi'ye saygın azalır
bocalarsın.

Şairi
olmayan geçmiş suçlarla yargılarsın
demediği şeyleri 'demiş gibi' duyarsın.
Çünkü sen
o kesitten
o zamandan
o saraydan çoktan çıkmışsın,
artık o sarayda değilsin.

Şair çoktan veda etmiş sana
çıkmış çatı odasına
mışıl mışıl uykularına dalmış.

Sense arkana bakıp
'neden bir anda saraydan çıktım'ın derdinde
düşünüp durursun.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman