31 Ekim 2007 Çarşamba

Bayrammış, Kutlamaymış

Yatağım burada, yanıbaşımda,
bilgisayarım-internetim
hemen onun yanında...

Müziğim arka planda,
durgun, sakin, ambient, chillout, klasik...
Televizyonum salonda...
Tuvaletim yan tarafta.
İhtiyacım olan kudret
damarlarımdaki kanda!
ve ihtiyacım olan bütün kadın resimleri
elimin altında
monitörümün penceresinde!

Çayım, purom, yemeğim
emrime amade;
Bakıcı içeride...

Mis gibiyim yani her halimle;
bayrammış, tatilmiş,
kalabalıkmış, coşkuymuş,
yer yer kaçınılmaz belaymış,
ayılarmış, magandalarmış,
karmakarışıkmış
bana ne!?

Yeter ki sızmasınlar bana,
alanıma,
ruhuma.
Ben böyle mis gibiyim;

bayrammış, seyranmış,
kutlamaymış, kaosmuş,
hepsi biraradaymış;
bana ne!?


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

O Adam Kolpadır

Çoğu zaman onun dedikleri
masadaki anlık dolduruşlardandır.
Yarın sordun mu
"Mutlaka yapacağım!" dediği şeyi
çoktan unutmuştur.

Kendine göre değildir vaadleri.
Türlü özentilerinden, idollerinden,
takibe aldığı insanlardan alıntılardır.

Kendi olup da istediği şeyler de pek azdır.
Çünkü kişilikleri de kopyadır.
Ses tonları değişken,
vurgulamaları mutlaka başkasınınkinden taşımadır!

Dönem dönem takıldıklarına
özenir
o kalıpları kuşanır,
bir göçebe gibi
bir süre de öyle gider.
Zannedersin ki giyim tazrı ona ait;
hayır değildir!
Emin ol; bir ay sonra o da değişir.

Tümüyle kolpadır o adam kolpa!
Dolduruştur tamamen
gazdır, balondur!
Şimdiye kadar ona gönülden güvendiysen,
mutlaka bir gün sen de
kendini aldatılmış hissedeceksin!

Arkadaş kalma niyetindeysen;
alış bu değişkenlere,
böyle kabul et onu.

O adam tümüyle kolpadır.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

30 Ekim 2007 Salı

Tool'cu Viagra'cı

Yahu bütün bu iletişim manyakları,
sanal sevişgenler,
aşkı içine sıkışmış olanlar,
arayıp da bulamayanlar,
içinde bekletip sonradan patlatanlar neredeydiler
şu Facebook çıkana kadar!?

Madem bu kadar ölüyordunuz

sanal meşke dalmak için,
sevişmenin titreşimlerini uzaya nakletmek için,
sanalda gönüllere parmak atmak,
salya sümük orgazm olmak için;
ne beklediniz ki bu kadar?

Tool'cu musunuz nesiniz?!
İlle de Viagra'cı mısınız ya da?!

yok muydu epostalarınız,
msn'leriniz elinizin altında?!..
Nedir bu gaz
bu heyecan
bu dolduruş?!

Yahu bana bakın
bir daha şöyle kendi sessizliğinizde düşünün;
bu dolduruş
bu heyecan, bu gaz
bu salya-sümük sevişgenlik
gerçek mi?..

Gerçek bir sevişgene Viagra gerekir mi?!
Dalar dümdüz kadına
girişir Allah ne verdiyse!
İşin içinde Viagra varsa;
mutlaka yalandır,

geçer o sihir,
söner aletler, iniverir!
Bırakır ötmeyi kuşlar!..


Yoksa cümle alem
elalem
yakın-uzak hepiniz
Tool'cu musunuz,
Viagra'cı mısınız?!


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

29 Ekim 2007 Pazartesi

Karşılıklı Alkışa Devam

Ayyy! Baksana
Aslı Hanımların masasında kimler var!
Hemen sen de bir meyve tabağı gönder Halil!


Aaa o da ne?!
Cemil Bey'lerin masasında da Ertuğ Beyler var!?
Aman Halil, ihmal etme;
hemen bir şarap da sen gönder!..


* * *

Zincirleme şekilde devam eder bu konuşmalar
masalar arasında...
karşılıklı alkışlar,
içeriklerden emin olmadan,
güzelliğine parmak basmadan,
büyülenmeden
kendine mal etmeden

hepbir ağızdan
güzellemeler,
gülümsemeler,
misillemeler
takılan nişanlar,
plaketler,
övgüler!..

Altında kalmama ve
sonradan destek görmemenin endişesinde,
kıçı kollama
yola devam etme güdüsünde,
karşılıklı alkışa devam bugün yine
dünkü gibi
bütün internet gruplarında,
köşelemelerde,
cemiyetlerde!..

Yine siparişe dayanmış,
önceden güdülenmiş,
ısmarlama sanatlar...
Yine yanına sokulmacı,
sesini kesici,
uyumcu klişe fikirler...

Bugün de yine dünkü gibi aynen
karşılıklı alkışa devam
internet gruplarında!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Vadi'de Rakı yok!?

Böyle büyük bir paradoks
hem de komedi-paradoks görmedim!..

En çok reyting alan dizi...
Ülkedeki puslu mu puslu vadiyi anlatan
sıkı mafya dizisi...
Allahı var; ben de hiç kaçırmam.

Adam kesen kesene,
çizen çizene!
Kafaya kurşunu sıkan sıkana!
Herşey serbest dizide...
Vahşet sansürsüzce
mezbahaya eş
ortada...

Ama gel gör ki;
aynı dizide
ne elinde sigara olan bir adama,
ne bir kadeh viski ile keyif yapana
veya bir duble rakı ile muhabbetlenene rastlamadım!?

Ay bu ne incelik efendiler!?
Kesimhaneyi ser gözler önüne,
kevgire çevir adamları gözler önünde;
sonra 'kötü etki' yapacak diye
sigaradan, alkolden kes!?..

Yapmayın efendiler,
paradoksa bu kadar da yandan bakmayın,
Komediye düşmeyin,
Biraz samimi olun!


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Faturaya Ortak

Sakın bana alenen kötü davranma!

Ne dünyada
ne daha yukarısında yalnız değilim!

En temizini yapıp,
fişimi çektin diyelim:

Ne dünyada,

ne daha yukarısında
peşini bırakmaz ismim!

Onun için
herrzaman diyaloğu seç,
bana biraz şirin görün ki,
içindeki kinin birazını
bana şırınga et.

Suç'un faturasına ortak olayım;
garantin olsun!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Facebook ve Starfucks

Facebook'un birleştirici, kaynaştırıcı,
alevlendirici özellikleri iyi hoş da;
yine de benim facebook'ta olmam,
Starbucks'a
üzerinde "Starfuck's" yazan tişörtle girmem gibi bir şey!..

Ama makbuldür dedik,
sosyalliktir dedik;
dışında kalmadık.

Buna da şükür.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Haber Program!?

Tip tip TV kanallarımız var.
Haber programları yapıyorlar.

Kimi gerçekten güzel formatta;
adam gibi gerçekçi haberler yayınlıyor.
İnsanları kandırmıyor,
oyalamıyor,
atlı karıncaya bindirmiyor sabah sabah.

Helal olsun onlara!
Gerçekleri zorluyorlar.
En azından bir ilkeleri hayatta kalmış
bunca kadavranın,
yaşayan ölünün arasında...

Kimi salaklar
ne bir uğraş, ne bir haber planı;
paso gazeteleri okuyorlar izleyicilere!

Lan istesek; kıçımızı kaldırır
gider almaz mıyız bakkaldan-çakkaldan?!
Yapsanıza adam gibi haber!..
Bize ne manşetlerden
kopayıcı pezevenkler!?..

Kimi salaklarsa
iyilerdi önceden
sonradan şaşırdılar kendilerini nedense?!..
Tasmalarını mı çekti birileri ne?..

Onun beslenmesi, bunun diyeti,
ablamın böbrek taşı,
sosyetenin botoksu, estetiği,
basen sorunu, kıç kıvrımı, gamzesi!
Şunun kellik sorunu,
ötekinin etek boyu, yırtmacı,
şunun-bunun danışman hekimi,
yaşam koçu...
Yaz nezlesi, kış nezlesi, Çin Gribi
keyfinin kahyası, 'şeyimin' dingili!..

Karıştırmak için kafaları,
doğru rotadan saptırmak için,
gözleri buğulandırmak için,
dolandırıp duruyorlar lafı alabildiğine!
Kimlerin yağcılarıysa!?..

Hani unutturmamak için esas halimizi,
gittiğimiz, gideceğimiz yerleri,
kendimizi biraz daha bilmemiz için;
bahsedeyim dedim şu muhteşem yayınlarımızdan!..
Şşşşşşşş!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

28 Ekim 2007 Pazar

Kaza Kurşunu

Sevgiden,
binlerce paylaşımın arkasından
ayrılık zordur ama,

vücuda girmiş kaza kurşunu
yıllarca içeride kaldıktan sonra
çıkarılmaya çalışıldığında
gayet tabii acı verir.

İnsan o acıya zor dayanır,
neredeyse çıkartılmamasına razıdır.

Ta ki
kurşunun yıllanmış yarasının yeri
yine etle dolana dek...


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Hazır mısın ey İnsan?

Şimdi halen oyalanıyorsunuz
sonuçtan önceki aşamalarda...

Amerikalı; daha iyi Amerikalı,
İngiliz; daha iyi ingiliz,
Alman; daha iyi alman,
Türk; daha iyi Türk olmanın peşinde...

Kendinden başkası düşman...
Kendisi içeride,
diğerleri dışarıda...

Şimdi halen oyalanıyorsunuz
sonuçtan önceki aşamalarda...

Şu ana kadar toprağına, vatanına,
milletine, devletine bağlı bir insan olmanız istendi.
Yanında biraz dünya barışı,
insan sevgisi;
iş yürüdü rutinde, devam etti.

Ama yakında
bundan daha fazlası istenecek ey İnsan!
Amerikalı'dan; amerikalı olmaktan,
İngiliz'den; ingiliz olmaktan,
Alman'dan; alman olmaktan,
Türk'den; türk olmaktan daha fazlası istenecek.

Buna hazır mısın?..

Yakında,
hepsinin ötesinde
ayağının altındaki toprağı,
takındığın tavrı,
tarihindeki saplantıları bırakıp,
sadece "insan" olman istenecek!..

Tek bir topluluk,
tek bir vatan,
tek bir dünya!..

Buna hazır mısın ey İnsan!?


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

27 Ekim 2007 Cumartesi

Tool'cular, Harbici'ler

Çoğu bilgisayar meraklıları
öyle bir kafayı bozmuştur ki "tool"larla,
eklentilerle, programlarla,
işin zart-zurtuyla;

ortaya çıkan genel muhteşem resimden
haberi bile olmaz bir süre sonra!
Büyüsüne kapılmıştır toolların, eklentilerin.

O program senin, bu program benim
versiyon versiyon
ağızları bir karış açık gezinirler
bir "çokluk" içinde
rotasız
kör karanlık...

Bazılarıysa
bütün toolları, eklentileri
programları edinirler, ama
ortaya koyacakları şeyde yoğunlaşırlar.
Toollarca cezbedilip,
yedek parçacı gibi gezinmezler.

Tıpkı
o yöntem senin, bu yöntem benim
yogacı, pilatesci, meditasyoncu, patatesçi,
keçinin başı, "yaşamın koçu" diye
kapı-kapı dolaşanlarla,
hayatı, ta kendi merkezlerinde bulup
öz'de yoğunlaşanlar arasındaki fark gibi!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Kadın Resimleri

Dünyada o kadar çok güzel,
tapılası
arkasından sürüne sürüne koşturulası kadın var ki;
nasıl zaman buluyor adamlar
şu şeytan planlarını yapmaya,
oyun üzerine oyun kurmaya
şaşarım!?

İnternetten hergün
birkaç tanesinin resmini indirmeye kalksan
günlerin tam dolar,
hatta taşar!
Kapattığında gözlerini
bir türlü uyku tutmaz güzellik şokundan,
film şeritleri oluşur!

Hala da düşünür düşünür şaşarım
duyarsız kalanlara!
Günlerce dizi dizi
birbirinden güzel kadın resimleri seyri yerine,
onun, bunun, ötekinin kuyusunu kazmak,
dünyayı daha da batırmak,
otorite olmak için zamanını öldürenlere!?

Biraz "güzel" olun be!..
Verilmişin değerini bilin!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Dayak Gayet İyidir

İhitiyaç duyana
'dayak' gayet iyidir!
Çözümleyicidir,
halledicidir,
sakinleştiricidir,
efendileştiricidir!

Hele bizimki gibi ucu kaçmış,
derlenmez-toplanmaz bir düzendeysen
'dayak' göze ferdir...

Telefonda konuşmayı bilmeyene,
ilkin adını söylemeyip,
davar gibi 'kimsin?' diyene,
doğrudan dalıp birini isteyene
'dayak' incidir, pırlantadır.

Zaten
dövülmemiş davar
işlenmemiş elmastır.
Mutlaka üzerine eğililmelidir,
kesilmelidir, çizilmelidir!

İhitiyaç duyana
'dayak' gayet iyidir!
çözümleyicidir...

Sözün bittiği durumda,
sadece kendi iyilikleri için bile olsa
çekinmeyin...

'dayak' davarlara birebirdir!


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

26 Ekim 2007 Cuma

Albatros Sıçsa

Yahu bırakın lolo yapmayı!
Boşuna avunmayın sağınızla solunuzla!
Ne şansı, ne hakkı, ne adilliği?!
Bal gibi de büyük çoğunluk boka batmış!
Daha neyin şansını beklersiniz?

Şansınıza küsün daha iyi!

Yani şöyle diyeyim size;
bütün ülkeyi o geniş kanatlı albatroslar bassa
tepeden akınlarla,
hepimizin kafasına tek tek
sektirmesiz sıçsalar,
yine de şansımız açılmaz kardeşim!

O bir dönemdi,
bir ihtimal kuş sıçmaları açabilirdi
bir yere kadar.

Geçti artık geçti!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Takım Elbise Gerçeği

Yanlış anlamayın
normalde sık sık böyle takımla gelmem
gömlek-ceket pek de giymem
hatta özellikle giymem!
Uyuzumdur da bu tavra,
bu tarza...

Sistem tekdüze modasını dayatmış,
"böyle olursanız, adam olursunuz" demiş.
Herkes de buna
herşeye yaptığı gibi
boyun eğmiş,
takım modası her tarafı sarmış.

Yanlış anlamayın sakın, alınırım!
Normalde böyle tekdüze gelmem işe...
Ama "adam" zannetsinler ve

"adam" yerine koysunlar,
baktınlarında bakışları değişsin diye mongolların
arada bir de olsa böyle gelirim.

İçeri bakmaktan gram haberleri yok;
bari dışarıda görmek istediklerini görsünler!
İçerideki yangınlardan bihaber,
gerçeklerden, derinlerden yoksun
yaşayıp gitsinler!


Ömer Dalman (Ekim 2007)

25 Ekim 2007 Perşembe

Hatalıysam; Bıdı Bıdı Bıdı

Hatalıysam
0212. 289 41 ..

Hatalıysam
0216. 3.. 16 .0

Hatalıysam
0..2. 336 40 .5

Hangi ortamda
hangi şartlarda
hangi kontrol altında
neyin denetiminin,
neyin dürüstlüğünün peşindeyiz kardeşim?!

Her taşıt sürücüsü, maaşlı şoförü-möförü
ve davarı, magandası
herkesin gözleri önünde
şikayet numaralarını traşlamış!

Hangi ortamda
hangi şartlarda ve denetimde
kimi kime şikayet edelim kardeşim?!

Şikayet ettiğimiz mevkiinin dürüstlüğüne
nasıl güvenelim?!

Trafikteki yüzlerce davarı, ayıyı bile
kontrolleri altına alamazken mevkiiler,
sahipler, patronlar
zavallı ülkemin zengin topraklarında durum nedir,
neler döner
düşünemiyorum bile!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

En Büyük Kumar

Hayatımın belki en büyük kumarıydı
İliklerimi, kemikleri kuruttu!
Verirken altınlarımı hiç tereddüt etmedim.
Sadece her seferinde şartım
o "evet!-evet!"i duymaktı.

Her seferinde söyledi!
Beni bir sonraki tura
kendi arzumla,
kendi teşvikleriyle
kendi elleriyle sürükledi!
Hiç "Hayır" demedim;
ateşine uydum
körüklendim,
sürüklendim!

Varoluşun harcanmak gibi bir zevkiydi.
Tattım!
Hem de son noktasına kadar...

Öyle bir oturmuştum ki zevk krallığının tepesine,
bir anda inemedim;
devam devam ve devam ettim!
Tükenene kadar altınlarım,
verdim, verdim, verdim
oyunlar boyunca.

Ve kaybolmasın eşsiz kavruluşta
zevkim diye,
günlerce benliğimde, hafızamda tuttum da;
tek bir kere boşalmadım!..

Hayatımın en büyük
en eşsiz kumarıydı.
Onun "evet"leriyle
defalarca dibine vurdum.
Kendimden kopan her parça altın ile
eksilirken servetim
aslında büyüdüm!..

Boşalmadığım kadar yüceldim.
Aslında O'nun için çalıştım, didindim.

Onu ve ateşini
içime hapsettim.
En büyük hazzı benliğime kaydettim.

Hala onunlayım...


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

24 Ekim 2007 Çarşamba

Haberiniz var mı?!

www.cropcircleconnector.com | www.crowdedskies.com | www.alien-ufo-pictures.com | www.siriusufo.org | www.zetatalk.com

Kahretsin
böyle başlamak istemezdim dizelere ama
cemali de var, celali de Yaratıcı'nın...

Kullarına da bulaşmış herhalde,
affeden yine affeder.
Ben sallarım taşlarımı, isyanlarımı,
kırarım karşıma çıkan barajların duvarlarını.
Biraz fazla ileri giderim,
bir iki gönül de kaynar arada,
affola...

Kahretsin!
Ekmek kimin ağzında bu zamanda ha?
Ayıların mı, giyinmiş magandaların mı
yoksa süslü şeytanların mı?!..

Birgün hesabı sorulursa
ayırt edilmeksizin cümle alemden
toptan otururuz ateşin ortasına
haberiniz var mı?..

Kahretsin!
Yine akıntıya karşı kürek bu yıl da!
Yakında kürekleri de alacaklar ellerimizden.
Sadece zehirli sularının akışına kalacak sandallarımız
haberiniz var mı?!

Bu kadar oyalanırken cümle alem,
çoluk-çocuk
saçma-sapan eğitim süsleriyle
evlerinin duvarlarını süslerlerken,
uzaktan uzaktan sessizce yaklaşan
dozerlerden, dev kamyonlardan,
daha da kötüsü hele umutsuzluktan
haberiniz var mı?!

Kahretsin!
Ekmek artık kimin ağzında
bilen var mı?!


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Zengin Dursun

En altta işleri yapan
"eleman" dedikleri...

Bir üstte;

işleri nasıl yapıyor diye bakan
onun yöneticisi...

Onun üstünde;
bunlar işleri nasıl yapıyor diye bakan
bir üst yönetici...

Onların üstünde;
bunlar doğru gidiyor mu diye bakan
ara sıra tepeden iniveren
başka bir yönetici...

Daha üstte;

bir tek en üsttekine hesap veren
yönetici...

En üstte;
tepeden bakıp,
bu silsileyle
yemeklerde, rakı sofralarında, çay sohbetlerinde
paso dalga geçen iş sahibi!..

Alt taraftan en üste doğru hep bir çabayla giden
ama hiç duyulmayan
bütün işlere abanan zavallı elemanın
tükenmek bilmeyen ağlamaları!

O sonsuz umutlar
ama hiç yeşermeyen...

Sihirli bir el inse birgün ve
en üsttekiyle en alttaki
karşılıklı sohbetlese,
aradaki onca yalıtımın uçurulması gerektiği
aşikar olmaz mı?!

Ama boşverin...
Bırakın zengin dursun!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

23 Ekim 2007 Salı

Kalın Yüksek Topuklarla

Yorgun bir iş gününün sonunda
bu kadar da ummazdı
erotizm meleklerinin coşacağını...

Bir anda kendini kilitli bir odada buldu!
İçerisi
şimdiye kadar gördüğü
o dayanılmaz naylon çoraplı kadınların
inanılmaz seksi,
varla-yok arası görüntüleriyle doluydu.

İçlerinden bir tanesi dikkatini çekti.
Gözleriyle fokuslamaya çalıştı
çok vahşi
vampir bakışını seçebildiği an
kalın uzun bir kadın ayakkabı topuğu
alnına öldüresi hızla çarptı!

Önce şaşırdı
ama hemen seksüelliği devreye girdi.
Salgılar başladığında
o topuk darbelerinden çok daha fazla ister oldu.
Bu da ona verildi.

Daha yeni
çok seksi bir kadının
naylon çoraplı ayağından çıktığından emindi!
Darbelerde bu gizliydi...
Kafasına, alnına, dudaklarına çarpan her topukla
çok acı çekti, çok zevke geldi.
Daha ötesi yoktu...

Pis değil, temiz ten kokusu hala üzerindeydi.
Her vuruşla o dayanılmaz cazibenin kokusu
yüzünün uzuvlarında
kanla karışık kaldı.

Daha fazla dayanamadı
resmen patladı.
O mutlu yorgunluka bir an gözleri ayna ile kesişti.
Dudağı patlak,
burnunun üzerinde biraz,
sol yanağında biraz kan...
Alnının sağ üstü epeyce morarmıştı.

Bu muhteşem birleşmenin anıları kabul etti hepsini.
Bir süre yıkamadı yüzünü,
izleri ara ara seyretti.

Bu birleşmenin verdiği fizikötesi rahatlama,
dünyaya ait herşeyden ötedeydi.

Acıyı gerçekten seviyordu.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

İnsan Olana Canım Kurban

Yine bir kadın...
hem de kapkalın sesli
kaba tavırlı!..

Yumuşak, temiz yüzüme kandı,
kankisi bildi,
farklı yaklaştı.

ve bana
diğerlerine göre daha sık
vırvırladı, dırdırladı.

Kadın ya
kaçıracak ayarı ille!..

Günler geçti,
daha rahat davrandı.
Yüz yumuşak ya;
vur gitsin misali!..

Taşımacılıkta kullanmaya kalktı,
iletken olarak gördü,
üzerimden iletti.

Kadın ya
kullanacak ille!..

Ufaktan başladım vitesi büyütmeye.
Bilmiyordu ki içimdeki alevli şeytanı,
satıcıyı, taşıyıcıyı?..

Yersiz kullanımlarından birinde
çıktı şeytanım ortaya
gösterdi reddeden yüzünü.

Şaşırdı tabii!
Yumuşak yüz ya karşısındaki
içindeki çürükleri görmedi!
Yedi lafı...

Kadın ya
yandaşı boldur
yandan bir ses geldi.
Sandım ki anladı derdimi.
Anlattım durdum
tarifledim
bir çizmediğim kaldı olayın resmini!

Sonra yine gördüm ki
o da kadın!..
ne bekleyebilirdim ki?

Sorunu yaşayan bir erkekse
sorun kalmaz ortada
nesli çıkar ön plana!

Kadın ya
hemcinsini koruyacak ille!..

ve bu masal
ne yazık ki
hep böyle devam etti, gitti...


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/Omer_dalman

Şairin Sarayı

Şairin sarayıdır şiir.
Kimi altındandır
kimi toparlama kartonlardan,
kimi denizlerin ortasında
ulaşılmaz bir adada...

Destursuz zaten girilemez.
Anlamına ortak olabildiysen
alıcıysan
ve aynı zamanda saygılı;
zaten oradasındır.

Şairin sarayının bahçesinde,
terasında
çatı odasında
hatta mutfağında, banyosunda bulursun kendini!

İster şarkı söylersin,
ister yemek yersin,
ister yatar uyursun
ya da hayata
gerçek hayata uyanırsın onunla.

Şairin sarayıdır şiir.
O neler sunduysa sana
orada
o kesitte ve o zamanda,
sarayda kaldığın sürece
orada misafirsin...

Kesiti, zaman dilimini
yaşananları, sunulanları sana orada
eğer aşarsan
kapatır kapıyı saygılıca
gidersin.

O kesitten
o zamandan
o sarayın eski hallerinde, tarihinde
yaşananlara inmeye kalkarsan
şimdi'ye saygın azalır
bocalarsın.

Şairi
olmayan geçmiş suçlarla yargılarsın
demediği şeyleri 'demiş gibi' duyarsın.
Çünkü sen
o kesitten
o zamandan
o saraydan çoktan çıkmışsın,
artık o sarayda değilsin.

Şair çoktan veda etmiş sana
çıkmış çatı odasına
mışıl mışıl uykularına dalmış.

Sense arkana bakıp
'neden bir anda saraydan çıktım'ın derdinde
düşünüp durursun.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

22 Ekim 2007 Pazartesi

Raconlarda mı saklı Bilgelik?

"yaşamak gerek" demiş bir kardeş
"sözle olmuyor bu işler"...

raconunu kesmiş anlayacağınız.

eh...
dünya burası

hem de Türkiye!..
Olur böyle vakalar.
Racon Ustalarının fink attığı
cennet topraklar...

Etraf sarıldı malum

herkes biliyor...
dizilerimiz dahil
racona bulandık.

Eh... "nasip" diyelim,
sükunetimize gömülelim.

Atışmalarda,
çakmalarda, tekmelerde, tokatlarda
jestlerde mimiklerde olsaydı bilgelik,
kapalı kutu olmazdı gönüllerde.
Açardı önüne gelen.
Ederdi lafını
basardı giderdi sonra umarsızca
zaferlice...

Ama olmadı ki öyle?..
Kirlenmedi ki bilgelik hiçbir zaman?..
Alet olmadı ki jestlere, mimiklere,
efelenmelere...
Orijinal kaldı hep aslında;
kopyalanamadı ki taklitçilerce?..

Ve hiçbir zaman büyüklük olmadı ki,
atışmadaki ustalık,
laf geçirme?..

O hep
sesiz

sükun
müdahalesiz...

çekememezliklerden
taşlamalardan
sindirmelerden uzak...

O hep
çocuk...
alçak gönüllü teslimiyetlerde
kapalı kutu halinde
yumuşak ellerle açılmayı bekledi
ve de hala bir çoğunu

bekliyor.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Keşke Kadın da...

Keşke kadın da
erkeğin yaptığı gibi
ona

erotik güzellemeler yapsa
peşinden koşsa,
şımartsa...

İnternetten bol bol
erkek resimleri indirse erotik,
onları arşivlese
ara ara tek tek baksa
eskitse...

Kur yükünü yarı yarıya paylaşsa,
volkanları içinde patlatmasa,
karşısındakine verse

fena mı olurdu?..

Öyle ölümüne uğraştırmasa erkeği.
Beyninde tümör gibi yer edeceğine,
vazgeçilmez bir merhem olsa yaralarına
fena mı olurdu?

Keşke...


Ömer Dalman (Eylül 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Kalçaya Saygı

İlk anda saymamıştım,
kayda almamıştım ama
hatta sırık gibi bir zürafaya benzetmiştim.

Süzüle süzüle gelmişti.
Boyu benden uzun
koyu tenli, koyu saçlı

bir de soğuk bakışlı
garip bir kız...

Günler geçti
ara ara baktım anlamak için.
İlkin ellerini farkettim.
Kırmızı ojelerle
nasıl da bakımlı ve güzeldi!?

Bakışlarını farkettim sonra
o soğukluk sandığım savunma kalkanı
nasıl da cazibeye dönüşmeye başlamıştı!?

Yine de tam kabul görmedi
iştahım tarafından.

Ve sonra
başka bir gün
o inanılmaz endamlı kalçalarını keşfettim!

O upuzun
dengesiz denebilecek boyuna rağmen
baktırıyordu doğrusu kalçaları...

ve sonra her gördüğümde
alamadım gözlerimi kalçalarından.

Gözlerim abone almuşlardı o güzelliğe.
Boy belki zürafaydı ama
cazibesine ikna olmuştu iştahım artık
kalçaya saygıdan!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Masanın Altında Neler Oluyor?

Siyah naylon mu giydin bugün
o güzel bacaklarına yoksa?!

Olsun
giymediysen de ben öyle hayal ederim
bedava değil mi zaten?!
Ya da birgün kim bilir,
belki benim için giyersin?..

İşin de yoğundur
bilirim...
haftabaşı
ama ne fark eder?!..
Ben buradayım
aklım sende...

Disiplinle sertleşmiş duyguların görünmüyor zannetme
sadece dışarıdakilere öyle,
bana değil.
Çünkü ben heryerindeyim
işe gönlünden, aklından başladım
şimdi ise masanın altında bile ben varım!

Eylenmek istedim biraz naylonlarının
o ince yüzeyleri üzerinden!

Masanın altında neler oluyor?..
Bir sıcaklık
bir dokunuş
bir iç gıcıklayıcı elektrik mi hissettin?!
O benim!..

Oradayım
heryerinde

seninle...

İş sadece hayallerde
gönüllerde, akıllarda zaten
ve ben seninleyim.

bir naylonu bana fazla görecek değilsin ya?..
zaten kirletmeyeceğim
sökmeyeceğim
çekiştirmeyeceğim;
sadece birkaç eşsiz dokunuş,
kendinden geçiş,
zamanı mekanı unutuş
masanın altında bir bitiş
bir coşku...

İşine, dokunulmamış ruhuna motivasyon...
ve biraz ateş!
yangınlar, depremler!..

Hepsi masanın altında!
merak etme
duyan yok, gören yok...
sadece sen ve ben...
ve hatıralara kayıtsız, hafızalardan muaf...

Haydi
tekrar görüşürüz!


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

21 Ekim 2007 Pazar

Traşı Kesin!

Yeni, yepyeni
geliştirilmiş
bol modifiyeli
malzemeden sakınılmamış
ücretli nefes alma teknikleri!..

Takviyeli
ekstra hayatı biliş halli
yaşam koçlukları!..

Eskisine göre daha becerikli,
daha kopartıcı,
paralı meditasyon dersleri!..

Bilgeliği sektörler bazında
daha da yücelten
aynı temellere oturtulmuş ama
allanmış, pullanmış
bütün şu zamane durumları!..

Pazarlarda tezgahlarda
kendine fiyat arayan birlik, bilgelik

ücretin şişkinliğine göre yakalara takılan
şu nişanlar, rütbeler!..

Ne oldu ruhun o kendinde olan sonsuzluğu?!..
Ne oldu bu karmakarışık insancıklara?!

Telefon, beşli traş bıçakları, plazmalar
terletmeyen spor çorapları,
yüksek ram'li bilgisayarlar yokken
ne yaptı Aşık Veysel?!
ne yaptı Mevlana, Yunus!?
ne yaptı hala peşinden kitleleri sürükleyen
o yüce bilgeler, alimler?!..

ve hepsinden de komiği
bütün bu traşların dışında kalan
taşralılar, köylüler, dağlardaki dedeler
ve çoban Mehmet Ağa'nın
hiç mi şansı kalmadı?!..

Yapmayın
traşı kesin ağalar!!!


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

20 Ekim 2007 Cumartesi

Kimden ne bekliyorsun?!

Okumuşundan,
patronundan, iş vereninden,
güngörmüşünden, sosyetiğinden
hangi merhameti, insanlığı görebiliyorsun ki;
evine giren hırsızdan medeniyet bekliyorsun?!

Karına da tecavüz eder,
kızına da!..
Sadece çalmakla yetinmez;
iş başında sinirlere dalar da,
seni de gırtlaklar!..

Elbirliğiyle bu hallere sokmadık mı adiliyeti
ülkeyi, şehirleri
karanlık sokakları?..

Boyamadık mı o güzel yüzleri
siyah savaş boyalarıyla?

Belediyecisinden, amirinden,
inşaatçısından, müteahhitinden
ne helallik gördün ki;

bir de evine giren hırsızdan,
otobandaki magandadan,
silahı çeken eşikiyadan
medeniyet
insanlık bekliyorsun?!


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Antoloji Dostlarıma

Lütfen affedin
hoşgörün bu deli çocuğu!..
Alınmayın, gücenmeyin.

Okuyorum şiirlerini
şair dostlarımın.
Ne güzel de sarmışız bu ülkeyi!..
ne güzel de didikliyoruz herşeyi!..


Lütfen affedin
hoşgörün bu deli çocuğu!
Tebriklerimin, teşekkürlerimin,
alkışlarımın suları çekildi.

Öyle bir yanar ki beynim
her çıkışımda şu sokaklarımıza,
öyle bir kavrulur ki ruhum ateşlerde
gördüğümde hallerimizi
ezilenleri, büzülenleri,
ve koskoca bir yanlışı;

alırım notlarımı,
biriktiririm şiirlerimi,
bazen canlı yayın yazarım takır takır,
ama yetmez bu zaman
yetmez bu mekan,
devamlı yazar dururum.

kendimi alamam dizelerimde feryattan.
Sonra bir bakarım;
yine kalmamış hiç zaman
çekilmiş suları alkışlarımın, tebriklerimin
şair dostlarıma...

Lütfen affedin
hoşgörün bu deli çocuğu!
okuyorum şiirleri

geçiriyorum benliğime düşünceleri, sevgileri,
nefretleri.

Sessizliğimi affedin
Başka türlü yapamıyorum.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

18 Ekim 2007 Perşembe

Aşınan Beyinler

Beyni fazladan çalıştırmanın,
bulmaca çözmenin,
sudoku dokumanın (!)
alengirli dedektifli romanlar okumanın,
iş hayatından kopmamanın
faydalı olduğunu söylerler

hem alzehimer için, hem bunama için,
hem beyin damarları için...


Peki bizleri ne yapmalı?!

İçeriklerle uğraşmaktan gün içinde,
haberleri takip etmekten,
yayına almaktan, çıkartmaktan,
hoplamaktan, zıplamaktan,
akşama beyin tava kıvamına gelen
zavallı kızarık beyinlerimiz
çok mu iyi yani?!

Fazlanın da fazlası çalıştırmak beyni,
aşındırmaz mı?!..

E biz ne yapalım o zaman?
Beyin damarlarını kromaj-çelik mi kaplatmalı?!


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

17 Ekim 2007 Çarşamba

Taşralı Kızın Aşkı

Nasıl da doğal,
içten
gözlerinin içi ışıl ışıl
almayı, vermeyi hesaplamayan
yaşayacağı aşka bakan
kan ter içinde kendini kaybedercesinedir
taşra kızının aşkı...

ve onun bütün bu sadeliğinin
netliğinin yanında
nasıl da ruhu kasıp,
ona kasvet vericidir
kendini bu kara leke şehirlerin
orman şartlarına göre
tam teçhizatlı donatmış,
bire bir hesapçı
alıp-vermede adillik peşinde
düzeylilik içinde boğulmuş sevişmeleriyle
bilgili-görgülü şu bizim şehir kızı...


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Boşaltacak Dünyayı

Eninde sonunda gelecek ev sahipleri
boşaltacak insanlık dünyayı
neyi var neyi yok toplayıp;
hiç kızma, alınma!

Aynısı yok mu ki yüzeyde de?
Dolduktan sonra miyadı kontratın
ve memnun değilse ev sahibi,
çıkartmıyor mu kiracıyı?..

Onun da yok mu istekleri, planları?
Ev onun değil mi?
O kadar hakkı olmasın mı?

Kiracının kaderi bu
hazır olmalı...
Kontratın miyadı dolduktan sonra
ne kadar bağırsa boş...

Eninde sonunda gelecek ev sahipleri
boşaltacak insanlık dünyayı.

hiç kızma, alınma!


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

16 Ekim 2007 Salı

Yukarısı

Farkında mısınız
yukarısı
sizi birleştirebilmek için
elinden gelen herşeyi yapıyor?..

Araya interneti koydu

sadece seviyorsunuz diye...

Msn'i koydu, ICQ'yu koydu,
video paylaşımları koydu...

ve şimdi
yüzleriniz o resimlerden karşılıklı
birbirinize gülsün ışıklarla diye
gülücüklerinizi bir edin albümlerinizde
güller açsın diye
"Facebook"u koydu araya...

Farkında mısınız
araya ne çok şey koydu yukarısı?

ve biliyor musunuz ki;
aslında isterse yukarısı,
tek bir el çırpışla
biraraya toplar hepinizi

ve kendine çeker herkesi?..

Farkında mısınız
saygılıca, özgürlüğünüzle seviliyorsunuz?..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Allah'ın Selamı

Az kaldı merak etme.
Göstergeler gayet açık ve net...

Belki 1 milyon
belki 500 bin
belki 10 bin insan daha
karşılıklı geçtiklerinde sokaklarda
birbirlerine gülümsemediklerinde,
selama yakın bakmadıklarında,
hatta yoklarmış gibi davrandıklarında
bu sahnenin perdeleri kapanacak.

Yoksa
bu sahnenin oyuncularının tükendiğini görmeyip
hala yeni oyunlar mı bekliyorsun?

Kandırma kendini...
Pek de endişelenme...
Yapacağın basit bir-iki şey
kulaklarına fısıldanacak.

Az kaldı
merak etme...


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Bayram kutlaması mı?

Neredeyse
yoldaşlar, adaşlar,

hatta ağabey-kardeş
aylarca sormazken birbirlerini

gıyabında hatta
kuyularını kazarken birbirlerinin

sessiz, sessiz
politik, sevimli maskelerle

bırakın Allah aşkına
ne kutlaması?!

Atılmışken çöplere
o eski ortak tarihin
sevinçleri, tatlı acıları

savaşları...
Kaldırılmışken sofradan
o eski aile tabakları
unutulduysa ortadaki çorbanın sıcacık tadı

bırakın Allah aşkına
inandıramazsınız;
ne kutlaması?!


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

İtler Kulübelerinde

("İt" kelimesini, böyle çarpık ve çirkin bir kavramı tarif etmede kullandığım için, bütün hayvanlar aleminden ve köpek familyalarından özür dilerim.)

Dışarıda yağmur var
alabildiğine İstanbul'da.
Sokaklar bakir, serin, sulu,
sessiz, kimsesiz...

Dışarıda yağmur var
bütün itler çekilmiş kulübelerine,
kendilerince korunmalarda,
kendilerince keyiflerinde...

Tek biri bile bulaşamıyor bakir huzuruma
bu ne büyük bir konfor Allah'ım!?
Ne kadar rahat koşuyorum İstanbul sokaklarında!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

15 Ekim 2007 Pazartesi

Saygı Beklemesin

Öğrenim görmek, bol bol okumak,
yazıp-çizmek,
kültür üstüne kültür yaparken
gittikçe entelleşmek,
kelime dağarcığını geliştirmek ayrı;

içe dönüp,
herşeye oradan bakar olmak,
hayatı
yaşadıklarınla düşündüklerini bir edip,
çözmek,
benliğini çiçek gibi açtırmak ayrı...

Bu yüzden
çok okuyup, çok irdeleyen,
kendine toplum içinde türlü türlü
yetkiler, nişanlar alan herkes
benden saygı beklemesin.


Ömer Dalman (Ekim 2007)

www.antoloji.com/omer_dalman

Şehrin Aurası

Bu şehrin
bu toprakların aurası bitmiş!
Çamur kahverengi ile kırmızı arası
hani kirli, beklemiş kan gibi olmuş
bataklıklardan beter!..

Hala nasıl duruyor bu yapı ayakta
ona şaşarım?..

Her günün sonunda paçalarım, ellerim,
yüzümdeki huzurlu ifade,
tertemiz niyetlerim
yine bu çamura bulandığında;
düşünür dururum:

Hala nasıl duruyor bu yapı ayakta?..

"Sadece Allah'a şükür" der
devam eder giderim.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Ukalalık etme!!!

Bırak da bari
çalışanlar
zaten 'eser miktardaki' maaşlarıyla
bütün gün akıtıp beyinlerini
önlerindeki LCD'lere
en iyi şekilde de yapıp işlerini,

heyecanlarını,
felsefelerini,
benliklerini koyduktan sonra
şu iş gününe;
zamanında çıkıp gidiversinler evlerine!

Bırak da bari
kadavra kıvamında
vardıklarında evlerine
3-4 saatleri
kalsın ailelerine!..

Rahat kıçının dayandığı
o süngerli koltuktan
gerine gerine
mesai bitiminde evine gidenlerin
sakın işlerini sevmediklerini söyleme!!!

Biliriz biz bu burjuva edebiyatını;
Kitabını yazanlarla kıçkıça yaşadık!

Maaşları minimize
zamanları minimize
emekleri her an emrinize amade...
e ne kaldı ki zaten başka?!

Bırak da bari
kendilerine ait saatleri bakir kalsın;
daha fazla tecavüze yeltenme!

ve sakın
o rahat ve yağlı kıçının dayandığı
süngerli koltuktan
bir daha kişiliklerine dil uzatma!!!

Yerin kulağı var...
Göklerde yıldırım...
Evlerdeyse 'internet'!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

14 Ekim 2007 Pazar

Taşlanırlar

Dost acı söyler derler;
doğrudur...

Şairler de acı söyler.
Ta ki; üzerine bastıkları topraktaki zehirlerin
kökü kuruyana kadar!..

Zaten çoğunluğu
çoktan zehir içinde olduğundan
temiz suların hücumunu yukarıdan
hep yanlış anlarlar.

Daldın mı karanlığa bol ışıkla
gözleri rahatsız edersin
kör de olsalar...

Dost acı söyler derler;
gayet de doğrudur.

Şairler de acı söyler.
Varlıklarıyla teditçisidirler
zehirle bezenmiş toprakların
dimağların...

ve hep de
taşlanırlar.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Kapılar Aralanıyor

Daha bu sabah rüyamda
o güzel kasabadaki misafir evini bir ayı basıp,
sonradan beni de takibe alıp,
peşimden sokaklar boyu koşmadı mı?!..

Bir önceki sabahta
evimize ufacık bir fındık faresi mevziilenip,
salondaki yeşil halının altında
sanki bir köstebek gibi halıyı kabartarak
kaçmadı mı benden?!
Bu sefer de onu ele geçirme sıkıntısıyla
elimdeki o şeyi onun üstüne patlatmaya çalışmadım mı?!..

Saymakla biter mi bu rüya oyunları!?
nereye kadar yani?..

Hadi rüyayı geçtim.
Ya daha gerçeklerine ne demeli aramızda geçen?..
Bahsetmek istemezdim kızarsın diye ama
vazgeçtim bu sessizlikten,
hepsi kardeşim değil mi insanların?..
Bu gizemi birlikte kırsak fena mı?!..

Hayır hayır kızmadın zaten
eminim...

Hani o akşam az kalsın kapıdan içeri giriyordum.
Kutlama burnumun ucundaydı,
ve sen en yukarıda...
bekliyordun belki bilerek
henüz gelmeyeceğimi...

Son anda bana dokunan karımı fark edince,
yapamadım
edemedim!
Evi nasıl bırakırdım arkamda?..
Ben kutlamalarda, cümbüşlerde, meşklerde
seninle birleşmelerde
sonsuz pırlanta diyarlarda...
Onlar yaslarda, gözyaşları arasında
o kandırmaca hüzünlere gömülmüşken...

Yapamadım...
Zaten biliyordun,
ama kapıyı gösterdin ki bileyim
herşeyin mümkün olduğunu...

tatlı gönüllerin
kapıdan geçmek için
arkadan ittirenlere değil,
sadece o güzel niyetlerine mahkum olduklarını...

Biliyordun...
Ve şimdi işte
hepsi de duydu bunu!

Kızmadın
biliyorum...
Sen hep birleşelim istemez miydin?..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Bayrammış, Seyranmış

Yahu bırakın şu bayramlara,
yeniyıllara,
anneler-babalar, çocuklar, öğretmenler
hatta "atlar-avradlar" günlerine yapışmayı
mutlu hissetmek için kendinizi!

Bırakın hissetmeye çalışmayı
ve öyle göstermeyi kendinizi aleme de;
gerçekten öyle olun
en derindeki özünüzde!..

Kıvırtmayın, avunmayın,
yan çizmeyin hayata karşı!
Adam gibi dosdoğru gülün,
dosdoğru sevişin, koklaşın,
düz bakın hayata ve verdiklerine.
Her titreşimiyle bir olun onun.
Yalandan yapmayın işlerinizi, aşlarınızı, aşkınızı!

Mutlu görünmek için
kendinize ve başkalarına
ruhunuzdan sermaye akıtmaya son verin.
Bırakın şu bayramlara,
yeniyıllara, atlar-avradlar günlerine yapışmayı!

Mutlu hissetmeye değil,
her zaman
mutlu olmaya,
kendiniz olmaya çabalayın
ve sektörleri pohpohlamayın,
sadece gerçeğe hizmet edin!

Özel günleri koyun sepete artık,
sadece kendinizi özel bilin.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Ofset Baskı Kutlamalar

Ohooooo!
Gelişen teknolojiyi,
bilişimi, erişimi, telekominikasyonu,
ıvırı-zıvırı
gerçek samimiyetle ve duygularla
karıştırmamak lazım bu kadar da...

Ne o öyle?
Al cep telefonunu,
gönder tek tip bayram kutlamasını
100 kişilik listene;

olsun bitsin ha?!

Ya da gir epostana;
salla 150 kişilik listene
basma kalıp
tek tip kutlamanı,
bitsin gitsin ha?!

Yok artık!
Gel de sen
kıçıma anlat o samimiyetini!
Çocuk muyuz o kadar da kanalım bu zırvalara?!..

Samimi adam
adam gibi tek tek hitap eder,
sıcaklığını, özelliğini,
arkadaşlığını hissettirir kelimelerinde.
Özel sipariş teslim eder kutlamasını!

Yoksa o kadar kolay olsaydı;
bütün gezegen sakinlerine tek hamlede
atardık en baba kutlamamızı,

namımız yürürdü!..

Tıpkı bugünkü patronların
sanki pek bir kucaklarlarmış gibi elemanlarını
herkese ofset baskı kutlamalarını
göndermeleri gibi...


Ömer Daman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

12 Ekim 2007 Cuma

Çılgınlıktı

Bir çılgınlıktı bu!..

Satır satır yazılar,
dize dize şiirler,
peşpeşe
ardı arkası kesilmeyen o kelimeler
birbirini ittire ittire
ne olduğu belirsiz bir hedefe doğru
koşturmalar...

kulaklarımda çalan o ölgün ambient parçalar,
üst üste dizilen sürrealist desenlerim

ve ara sıra gözlerimin önünden geçen
o muhteşem kadın resimleri...

Bloglarım, sitelerim, yayınlarım...
hepsi büyük bir çılgınlıktı!
hele bu sefer
saat kaçlara kadar

geceyarısı...

Elimde değil
boynumda tutulmalar hakim olduğunda iyice
ışıklar göz kırptı neyse ki
bu sayede kalktım o koltuktan.
Müdahale yukarıdan...
kendini aşan güce izin vermezler.

Beden dayanır mı bu aşamada
sonsuzluğa?
onun da zamanı var,
belki daha erken...

Büyük bir devinim,
bir tat,
dünyayla bir olmanın bir çeşidi...
Bir çılgınlıktı bu!..

Sadece ben biliyorum.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

11 Ekim 2007 Perşembe

10 Ekim 2007 Çarşamba

Ah şu Doğrular!

Garip garip adetleri,
atalarından gelen temelsiz takıntıları,

şekil olsun diye topluca uydukları
ama özde hiçbir şey bulamadıkları
doğruları vardır insanların...

Hele bunlara es kaza bir laf ettin mi;
ağzına ederler Allah'sızım!
Dini imanı bir kenara koyarlar,
cehennemin kapılarında bilet keserler!

Garip garip takıntıları,
doğru sandıkları, özde hiçbir şey olmayan
kabulleri vardır insanların
sürüler gibi arkasından gittikleri...

Bunlara ses etmeyeceksin,
çaktırmayacaksın.
Vallahi yakarlar çıranı,
heba olursun!..

Şöyle bir tarihe bak yeter.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Kadına Gerçek Saygı

Kadınlara karşı çok saygılı
çok mu kibarsın?
Başının tacı mı ediyorsun onları?
Bir şey dediklerinde
kıramıyor musun?
Sesin mi titriyor?
"Hayır"ın "h"sini diyemiyor,
eğilip, bükülüyor musun karşılarında?

Dur bakalım!
Öyle hemen emin olma
onlara olan samimi saygından
doğal bağlılığından...

Önce kendine karşı dürüst ol;
sonra yine karşılıklı oturalım seninle.


Acaba bu inceliğinin sebebi onlara karşı
sadece kendi çekingenliğinden
ve dilediğini söyleyemediğinden mi,

yoksa
gerçekten erkeğin gücüne rağmen,
onları himalayaların tepesinde ve
kalbinin merkezinde görmenden mi?..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

9 Ekim 2007 Salı

Taşıyın Beniiiiii

"Taşıyın beniiiiii!"...

Bu sesi duyduğunuzda anlayın ki;
Ömer sabah koşusunu 'off' etti bugün
ve şu an
aşure modunda!..
Kemiksizler çağında...

Hatta gözlerini bile tam odaklayamıyor;
şaşı bakıyor ortalığa.

"Taşıyın beniiiiii!"...

Bu sesi duyduğunuzda anlayın ki;
suya-sabuna karışacak gibi değil Ömer.
Sakalları uzamış büyük ihtimal.
Hayata tutunma bağları kopuk.
Bir geçse de iş günü,
eve kavuşsak diye beklemede...

Yani duyduğunuzda bu bezgin sesi,
ne cacık olur Ömer'den, ne kasaba!

Sakın yüzündeki dermansızlıktan alınma.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

'Benden Erkek' Kadınla

Ya ne bileyim abi;
çok iyi muamele de yapsa,
ağzıyla kuş da tutsa,
bir dediğimi iki de etmese,
ayaklarını her tarafımda
o biçim de gezdirse,
allasa pullasa o kaba suratını
ve her tarafımı dillese de;

ben öyle kalın sesli kaba kadınla,
ne dünyada
ne ayda
ne karada
ne havada
beraber olamam!..

Tuttuğumu altın etse,
beni 24 ayar etse her gece,
ayaklarımın önüne halılar serse,
kulaklarımı pırlanta tek taşlarla da donatsa,
önüme bir ev, bir araba da koysa;

ben öyle 'benden erkek' kadınla,
ne dünyada
ne marsta
ne 2007'de, ne 2012'de,
ne rüyalarda, ne de dualarda
beraber olamam!..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

8 Ekim 2007 Pazartesi

Anladın sen!..

Bütün bu olanlar,
magandalar, hortumcular,
otobanlar...

Ülkeyi bitirenler,
şekilciler, sahte edepliler,
Etiket otoriteciler...

Suyunu çekenler,
kanlara ekmek bananlar...

bitmez ki saymakla!
alayına birden yani:

Ana-avrad!
Yedi ced!
Cibiliyet!
Allah ne verdiyse
yürüyün hepberaber!!!

anladın sen!...


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

7 Ekim 2007 Pazar

Ayakkabı İmparatorluğu

Ona göre
dünyada yaşanacak en büyük heyecan
bilindiği anlamda seks değildi.

Bunu o gece
bir kez daha ispat etti
kendine, ruhlara, meleklere, iblislere
ve hepsiyle
bir kez daha el sıkıştı.

Başka da bilen yoktu.

Herkes yatmıştı
misafiri olduğu evde.
Uyku tutmadı
birkaç kere döndü
nefesini çekti, verdi
olmadı.
Kalktı
karanlık koridora çıktı.

Odalardan ev sahiplerinin uyku sesleri geliyordu.
Yavaşça antreye sızdı.
Daha önceden gözüne kestirmişti
kapı önündeki
seksi kadın ayakkablarını.

O yüksek topuklu dayanılmaz çizmeyi,
spor ayakkabıyı
bir çift açık terliği
ve o klasik, yüksek topuklu ayakkabıyı görünce
vücudundaki ve ruhundaki bütün titreşimler
en üste çıktı.

Böyle bir heyecan kaydetmemişti
daha önce beyni.
Sırf onlara orada bakmak,
teker teker hepsine dokunmak bile
bildiği bütün heyecanların ötesindeydi.

Hele bir de tek tek
onları koklayıp,
yüzünün çeşitli yerlerine sürmek yok muydu!
O zaten heyecanın son noktasıydı.
Hiçbir şeye değişmezdi.
Bir kadınla bütün bir gece yerine bile
tercih ederdi.

İşte
o gece defalarca o antrede
o ayakkablarla, çizmelerle,
terliklerle oldu.

Bütün yaşanmışlıklarıyla
onları giyen güzel ayaklarla
bacaklarla
ve o ayakların yıllarca taşıdığı
o abide vücutlarla
oracıkta birleşti.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

5 Ekim 2007 Cuma

İnternet Bahane

Sağınızdan solunuzdan eposta grupları,
dayanışmalar, örgütlenmeler,
msn'de sevişmeler, selamlaşmalar

önünüzden arkanızdan networkler,
zincirler, albümler,
internette harmanlanmalar

arapsaçı olmuş ruhlarınıza
yeni bir sürü ilmikler, düğümler...

ne diyor sandınız ki bunların hepsi size?

Artacak gruplar, networkler, internet zincirleri.
artacak msn'de sevişmeler, koklaşmalar.
Öyle artacaklar ki; artık
tek bir yumak olacaksınız tek bir kürede.

Ve sonra duracak yazışmalar,
sanal sevişmeler,
klavye tıkırtıları...

Amacına ulaşacak internet.

Görevi teslim edecek bütün melekler.
'Bizden bu kadar' diyecekler.

Onca gruplaşma, örgütleşme,
onca donanım, dalavere, kablo vesaire,
İnternet sadece bahane...


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

O da Olmasa

Bazılarının
insan olduklarını hatırlatan
tek şeyleri;
pek anlaşılmasa da ne dedikleri
iki-üç kelime bir şey konuşabilmeleri...

Onu da yapamıyor olsalardı zaten;
onları nerede ziyarete giderdik
Allah bilir!..


Ömer Dalman (Eylül 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Topunu Satarım

Çok mu önemli yani
bin türlü endişeniz,
iş ilişkileriniz,

entrikalarınız,
rolleriniz...

Gün boyu yüzlerinizde taşıdığınız,
o yalancı memnun
maskeleriniz...

Çok mu umrumdaydı sanki,
ince eleyip, sık dokuyup,
uğrunda ruhunuzu eritip,
yerlere akıttığınız,
ölümlü dünya yolunda heba işleriniz...

Gördüğünüzü gerçek bilmeleriniz,
içe dönmeyişleriniz,
dönseniz bile hep
onu bile
bir şeyler alma adına yapmalarınız
çok mu önemli sanki?

Bugün kendinizden zannederseniz,
yüzüme gülersiniz,
mutlu olursunuz.
Ama akşam olur
yatağıma sadece

sadece tek bir adım atarım,
topunuzu satarım
telaşlarınızı, maskelerinizi,
uykularınızı
tek bir göz kapağımla
çöplüğe atarım.

ya da olmadı
nasıl olsa ölüm yok mu?
er geç gelir o en büyük gerçek,
kökünden uyanırım uykumdan,
tek bir adımla arşın tepesine otururum,
yine topunuzu satarım!

İşlerinizmiş, güçlerinizmiş,
maskelerinizmiş, entrikalarınızmış,
beklentiye dayalı bilgeliklerinizmiş;
bir adım sonra topunu satarım!

Çok mu önemliydi sanki?..


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

İnanmam...

Gayet entel, hatta bilgece bir kılıf ile
devamlı bilgiden, teknolojiden,
felsefeden, sanattan,

sosyolojiden bahseden bir insana
Yaratıcı'dan bahsettiğimde
sus-pus oluyorsa
ve lafı değiştiriyorsa;
ilmine
bilgeliğine
ve bulgularının reelliğine inanmam.

ve
kadınlardan bahsettiğimde
sus-pus oluyorsa,
lafı değiştiriyorsa,
sunice gülümseyip geçiştiriyorsa;
onun samimiyetine
dürüstlüğüne
ve hiçbir yaşanmışlığına inanmam.


Ömer Dalman (Ekim 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman