23 Ekim 2008 Perşembe

Polat Baba sağolsun

Lan daha yeni ara verdik
pofur pofur
puro içimine!
İki gün geçti üstünden.

Güya araya bir 5 gün koyacaktık
hani bir dahaki zamparalık gününe kadar
fazla şevke, zevke gelmeyecektik.

Bari hafta içi dumansız, avradsız,
adrenalinsiz, hormonsuz
sakin duracaktık.

Ama hesap edememişiz be kahretsin;
bu akşam da
gününde ve saatinde
Kurtlar Vadisi var!

Şimdi olur mu dumansız, adrenalinsiz,

avradsız, raconsuz!?

Yine kıracağız engeli erken,
boğulacağız dumana
Polat ve Memati eşliğinde
kahretsin!

Bize de engel mi dayanır be kardeşim!?

Neyse...
Polat Baba sağolsun.


Ömer Dalman (23.10.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



18 Ekim 2008 Cumartesi

Gerisi yalan

Acılarında
Marquise De Sade'ın,
zevklerinde, aykırılıklarında...

Bağışlayıcılığında
Mevlana'nın
kabulcülüğünde,
harmanlanışında hayatla
dünyayla ve ötesiyle...

Acımasızlığında
canilerin, katillerin
yargısız infazlarında
merhametsizliklerinde oldum da,
anca buluştum kendimle...

ve tanıştım
bir sürü tanınmamış halimle....

Karıştırdım hepsini bir kapta
ve doğal kabul ettim.
itiraf ettim sevgilerimi, aşklarımı,
acımasızlıklarımı, nefretlerimi,
sapkınlıklarımı da
anca gittim bir adım ileri
bu dünyadan öteye...

Diğer bütün edepler, ahlaklar
kasıp da kendini tutmalar,
güzellemeler, yağlamalar,
dik durup, güzel giyinmeler yalan...

Vallahi gerisi yalan!..


Ömer Dalman (18.10.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman



10 Ekim 2008 Cuma

Paylaşmam lazım

Önce seni
şöyle iyice bir
sevmem lazım.
Bağrıma
katıksız basmam lazım.

Hayatımın her anına yaymam,
nefesimde solumam,
baktığım şeylerin zevkinde,
acısında bulmam lazım.

Sonraysa hareket başlamalı.
Seni
tamamıyla kendime malettiğim o şeyi,
başkalarıyla,
ne yaptığından habersiz
nasıl dokunduğundan,
konuştuğundan, bakıştığından habersiz
paylaşmam lazım.
hatta ara ara elimden kaçırmam lazım...

Öylece elim-kolum bağlı,
sen kendi alemine kopup gitmişken

umarsız, habersiz
bir köşede oturup tırnaklarımı yemem,
küplere binmem,
kabarmam lazım.

ve belki bir hafta sonra o denizlere dalışından

gelip bana öykünü anlatırsın.
Ben orta yerimden çatlarken
nasıl da tutuşur eteklerim,
nasıl da elektriklenir erkekliğim!?..

İşte o zaman sen bana göre
daha da bir tepelerde,

daha bir tanrıça
daha bir dişisin...


Seni
ara sıra
ellerimden kaçırmam
ve sana
hakim olamamam lazım.


Ömer Dalman (10.10.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman


5 Ekim 2008 Pazar

Herşeyi verdim

Sana herşeyi verdim
bütün heyecanları

sevginin en büyüğünü
aşkın ta kendisini...

Aykırılıklarımla besledim ruhunu
çiçekler açtırdım benliğinde
dallandın, budaklandın.

Kimsenin arayıp da keşfedemeyeceği
inanılmazlıkları ayaklarına serdim
en tepede hep ben vardım
planladım
ve benliğimden sular, ateşler serptim.

Ağıza alınmayacak laflarla,
tadılamayacak duygularla
ateşlerin en büyüğüyle kutsadım ruhunu.

Karşılığında ise sadece
daha fazla sen olmanı ve
kendi ateşlerini körüklemeni istedim.
Seni meydana saldım.
Silahlarını kuşandırdım
ama kendi silahlarını...

Sana herşeyi verdim
ama hepsini
kendine kökledim
kendinden filizlendirdim.

Şimdi gerçekten de
benim gibi
büyük bir canavarsın
bir ejderha...

Aşkların en büyüğünü
ateşlerin, suların, toprağın en derinlerinde
bütün gözlerden uzakta
ruhta yaşar olduk.

Ben sana herşeyi
kendinden köklendirerek verdim.
Seni özgür kıldım

ve sen şimdi daha bir tutkun
daha bir deli
daha bir aşık...

Aykırılıklarda ruhlarımız
çiçek açmış benliklerimiz
ve inan bana
bu, yüzyıllara
dönemlere
tarihlere bedel...

göreceksin
görecekler...


Ömer Dalman (05.10.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman

4 Ekim 2008 Cumartesi

Kaçmadım, Kaybolmadım

Kaçmadım hiçbir yere
kaybolmadım
hele bırakmak hayatı olduğu gibi, asla!

Yapmam
yapamam
borcum var Yaratan'a...

Bıktım birçokları gibi
yiğitler gibi
ağalar gibi
eski sahipleri gibi bu toprakların
kanımla yıkamak istedim
dört bir yanımı,
ama toprak kabul etmedi.
zehirle beslenmiş ne zamandan beri?..

Nice yavru
ne olacağını bilmeden
gerçekleri görmeden
yalana ekilmiş tohumlar gibi doğarken
ve doğruların peşindekiler
en dibe gömülürken
kırıldı biraz azmim, iradem...
Ondan yılgınlığım
sakinliğim, sessizliğim.

Gazilerle sohbetledim
eski sahipleriyle bu ülkenin.
Topraktan mesajlarını dinledim
benliğime geçirdim de;
yine de edemedim.
kaçamadım hiçbir yere,
kaybolmadım.

Sadece
içimdeki yangınları söndürmekle meşguldüm.

Yoksa bırakıp gitmek bu hayatı
zalimlerin, yalancıların ellerine, asla!

Yapmam
yapamam
edemem
borcum var Yaratan'a...



Ömer Dalman (04.10.2008)
www.antoloji.com/omer_dalman