30 Mayıs 2007 Çarşamba

Alayına Uyuz Olurum!


Bir çöpçü,
geceyarısı sokaklarda kamyonla dolanırken
çöp kutularını nefretle ve isteksizce boşaltıyorsa,
yüzü o çöplerden daha pisse,

iş saatleri içinde bir temizlikçi
ofisteki çalışanlar arasında dolaşırken
akşamüstü temizliğini
mutsuz ve şirret bir ifadeyle yapıyorsa,

kod yazarak sayfaları inşa eden bir programcı
yayına alınan sayfaları
arkalarından lanetler üfleyerek yolluyorsa,

bir sandoviçci
sırada bekleyen insanlara makine gibi hızlı
bir sürü sandoviç hazırlarken
farelerden kurtulmak ister gibi bakıyorsa yüzlere
ve o peynirleri istemeden sıra sıra diziyorsa,
"alsınlar da defolsunlar" yazıyorsa pis bakışlarında,

devlet dairelerindeki kendine özgü atmosferdeki çalışan,
oraya gelmeye mecbur kalmış insanların yüzlerine
sanki kendisine mahkumlarmış gibi lanet-lanet bakıp,
hem insanı, hem kurumunu lekeliyorsa

ve patronların bazıları
kapılarını kapattıklarında
çalışanlarından
"aşağıdakiler, sünepeler, ameleler" diye bahsediyorsa,

ben bu insanların alayına uyuz olurum!

lafıma karşı çıkana
onlara arka çıkana
ellerinden tutana
yanlarında politikçe durana
alayına, taburuna, bölüğüne uyuz olurum!

bunu bağıra bağıra her fırsatta dile getirir
gücümün yettiğinin boyunu da gıyabında mutlaka eğerim!

ve bununla da övünürüm
gurur duyarım!


Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Paha Biçilmez

Arabalar ucuz
evler ucuz
kafeler, barlar, okullar ucuz...

Bağlılıklar,
arkalıklar kollamalar,
kotarmalar ucuz...

İletişimler,

yakınlıklar, uzaklıklar
insanlar ucuz...

bu pis,
adaletsiz yalancı dünyadaki her bir gün ucuz...

ama hepsine rağmen
aldığın dersler ve
kazandığın o 'kendim' dediğin şey
eşsiz ve paha biçilmez...


Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Hep Yalnızdın

Sürekli politik oyunlarla
gülümsüyorsan etrafına,
öyle hallettiriyorsan işlerini
öyle çalışıyorsan iş günlerince
öyle sevişiyorsan akşamları
öyle seviyorsan hatta
ve arkadaşlıklarını öyle kuruyorsan;

arkanda dayanılmaz
ve tam da göz önünde
bir kir dağı bıraktığını,
hakkındaki dedikodular
senin bile kulağına gelip çöktüğünde
anlayacaksın!

ve yine o zaman anlayacaksın ki;
aslında hep yalnızdın...


Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Bir Akşam...

Bir akşam evime girmek üzereyken
hain, imansız bir magandanın
değersiz tek kurşunuyla veya
tam bir beyefendinin
caddenin köşesinde yanlışlıkla gaza basmasıyla
bu haysiyetsiz, kaypak
adaletsiz dünyaya gözlerimi kapamışım
ne fark eder?..

Hatta kapamadan önce gözlerimi
bir köpeğin de gözlerini ben kapatmışım
ne fark eder?..

Gideceğim tek adres nasıl olsa 'ora' değil mi?..

yine o, eşsiz manzaralı odamdan
kah dünyayı seyrederim,
kah samanyolunu ve galaksileri...

dudaklarımdaki o her zamanki hin tebessümle
aşağıya yine bakar bakar
ölümün her türlüsüyle

ucuzuyla, pahalısıyla dalgamı o biçim geçerim!



Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Gül Bana Gül

Gül bana gül,
geç dalganı!

kadın'sın, güç sende.
Bense peşinde pervane çaresiz;
böyle kurulmuş düzen
çarklar böyle işlemiş
uymayan yanmış,
ne gelir elimden!?

Gül o zaman bana işte gül!
geç dalganı
gül o güzel yüzünle
pervane et cazibenle!

Doğaçlama yap beni,
koy cebine dolaştır.
çıkart arada masanın üstüne
çalışırken, yemekte veya eğlencede
bak bak gül bana!

Bense yine ve herzamanki gibi
peşinde pervane!..

böyle kurulmuş düzen
ne gelir elimizden?..
tadını çıkartırım, susarım
yan cebinde alemi dolaşırım
kalçan sallandıkça
duyarım sıcaklığını
duyarım titreşimlerini
kaderime razı olurum.

Kadın olan sensin;
gül bana gülgeç dalganı!
düzen bu;
bozulmaz.


Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

29 Mayıs 2007 Salı

Aşkın, Şehvetin Altın Vuruşunda

Bir soylu eğer
hayatının asil akışı içinde birgün
bir kenar mahalle dilberinin cazibesine kapılıp,
onun incelmemiş beğeni ve saygı kalıplarının bataklığında
'bir hiçmiş gibi' değerlerini kaybederek
incelmiş kültürünü, asilliğini,
tarihini ayaklar altına sermişcesine
bütün benliğiyle o kadının düşük kalitesinin kölesi olup
aşkın, şehvetin en öldürücü altın vuruşunu yakalamamışsa;

bunca yıl aldığı eğitimin, öğretimin, bilginin, felsefenin,
güdümlediği duygularının ne değeri kalır ki?!

ve bir şeylerde erimeden, küçülüp, dağılmadan,
sadece yükselen değerlerin sarhoşluğunda incelmek
ne derece sahici olabilir ki?..


Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

26 Mayıs 2007 Cumartesi

Sessiz Bilgelik

Zamanla herkes,
her işle uğraşan insan türü,
fahişeler bile bilgeleşirler.

Ancak onların bilgeliklerinin içinde
büyük miktarda kan emicilik vardır.
almanın, eritmenin, kanını içmenin bilgeliği...

tabii ki bu da bir tür bilgelik
bir sanat, hatta bir tarz yaşam biçimi...

önemli olan
ne ile uğraşırsan uğraş;
bildiklerinin ve alıştıklarının hepsini aşıp
daha üstündeki sessiz bigeliğe varmaktır.


Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Aşabilmekle Mümkün

En büyük sapkınlığını
kendinden geçmişçesine yaparken,
çok daha üstten çok daha bilge tarafın
'bunu yapmasan da olur' diye
sana çağrıda bulunabiliyorsa...

veya çok arınmış,
herşeyin ötesine geçmiş bilge halindeyken
en şeytani tarafın

seni aynı anda
en büyük sapkınlıklarına davet edebiliyorsa
hiçbir halinden endişelenmene gerek yok.

Çünkü böylesi uç hallerin birarada barınabilmesi
ancak hepsini aşabilmekle mümkündür.


Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

İnsandırlar

İnsandır bunlar;
rahat edemezler
bir şeyler mutlaka batar.
Hele pek kendi halindeysen
mutluysan,
ona-buna sataşmıyor,
işini sevip, işine bakıyorsan
ve bir şeylere şükürdeysen,
ya faydalanmaya kalkarlar,
ya da çamura batırmaya,
karalamaya, zedelemeye...

İnsandır bunlar;
kendilerine bakmazlar,
ilim-irfandan bahsettin mi
arkandan gülerler
değer bilmezler.
Başları sıkıştığındaysa
bir anda imana gelirler
dualara tutunurlar,
ama dua etmeyi de bilmezler!

İnsandır bunlar;
önce ti'ye alırlar, arkadaş olurlar.
Köpekler gibi koklaya koklaya
ama dürüstçe sormadan sana
seni kafalarında bir yere koyarlar.
sonra birgün gücünü gördüklerinde
kuyruğunu sıkıştırmış itler gibi sinip,
yamacından uzaklaşır korkarlar!

İnsandır bunlar...


Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

19 Mayıs 2007 Cumartesi

Hiç Fark Etmez

Hava bugün bulutlarla mı kaplı?
Şehrin heryanı koyu griye mi bürünmüş?
Güneş görünmüyor mu?

hiç fark etmez...

Sanki bu bedeninin içinden
dışarıda görüneni "gerçek" mi sandın?

en mutlu günlerindeki o
davulla zurnayı gerçek mi sandın?

bırak güneş bugün görünmesin
şehre ışıklar düşmesin,
asma suratını!..

oldum olası herkesin içi kapanmış dışa
merhale merhale örtülmüş "esas olan";
bugün hava bulutlarla kaplıymış,
hiç fark etmez...


Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Sakın!

Siz,
somut, elle tutulur
dünyevi işlerle uğraşanlar,
hayallere pek yer vermeyenler:

bırakın
hayalperestler, saçmalık peşinde koşanlar,
geyikçiler yaptıkları her neyse devam etsinler.

Böylece
ara sıra başınızı maddi işlerinizden kaldırdığınızda
hayatınızda saçma,
ipe-sapa gelmez şeylerin de tadına bakabilirsiniz.

Siz hayalperestler, geyikçiler:
sakın ola ki
dünyevi işler peşinde koşarak,
oraya-buraya binaları dikenleri,
gemileri, uçakları, telefonları,
elektrikli eşyaları planlayanları,
sektörleri oluşturanları karalamayın.

Böylece
herzaman daha rahat eder,
daha çok konfor bulur
ve yeni hayallerinizi keyifle gerçekleştirebilirsiniz.

ve sakın hiçbiriniz
günlerini dua ederek, ruhla ilgilenerek,
enerjilerle uğraşarak
hayatlarını aydınlanmaya adamış
o gönül insanlarını lüzumsuz adletmeyin.

gün gelir
herşeyin yanında
başka bir güce sığınmanız gerekebilir

ve o zaman işleriniz daha rast gidebilir.


Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

17 Mayıs 2007 Perşembe

Dayı Yüreklim


Sık sık insanlarla
alış veriş meselelerini
elle müdahale ile çözmekten yana arkadaşım
beni aradı geçende.

Onun da suçu yok!
Yöresinde öyle yetiştirmişler ne yapsın?..

"Tövbe ettim artık, temizlendim" dedi.
Tam inanamadım ama
hoşuma gitti yine de...
Hani dedim
yamacıma biraz daha yaklaşmak için mi acaba?

her nasılsa da
bunu düşünmüş olması iyi bir gelişmeydi.
daha modern, daha insani,
yanında yürürken korkulmayacak bir dost...
kulağa pek de hoş geliyor.

şimdilerde ise nedense
onun şu elle müdahaleli çözümcülüğüne özenir oldum!..
düşünsenize
yan bakanı alıyorsun aşağı,
dayıyorsun başına! .....................çomağı (!)...
Kolaysa yapsın bir daha terso!..

en emin, en sert
ve dönekliği zor çözüm çeşidi!..

ölesiye kokuşmuş bu alemde
nasıl canı çekmez insanın?..
vallahi şu benim elle müdahaleli çözümcü arkadaşa
epey bir özenir oldum bu ara!..
sertim benim, dayı yüreklim...


Ömer Dalman (Nisan 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

15 Mayıs 2007 Salı

Uyarır Dururlar

Fıkralar yayınlarlar
geyik yazılar yayınlarlar editörler
hele bir mizah portalıysa hizmet verdikleri,
alabildiğine pompalarlar
allarlar pullarlar.
dere tepe düz giderler
dokunmadık yer bırakmazlar!

Neyin ne için olduğunu bilmeyen bazı
internet kullanıcılarsa
dokunulanlardan olduklarında
veya olmadıklarında
edilen laftan fena gocunurlar
alınırlar
ve uyarı yorumları atarlar.

ah be gafiller
bilmezler ki mizahtır okudukları!?
derleme-toplama, uyarı portalı değil!..
susuz-sabunsuz
dokunmadan, sürttürmeden mizah mı olur?

Fıkralar yayınlarlar
geyik yazılar yayınlarlar editörler;
ama bazı gariller işte neyin ne için olduğundan
kendilerinden bihaber
uyarır dururlar.


Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

14 Mayıs 2007 Pazartesi

Yok yok!

Bionik gözlerimin gerisinde
detaylı bilgi ekranım ne zamandır
o tatlı alarmı vermiyor...

Genelde yaşayanları 2 tür olarak gösterir.
Normal durumda önünden
binlerce şey geçer gün içinde
canlı veya cansız fark etmez.
yeşilimsi bir ekrandan bakarım.

türlü canlılar, adına insan denen şeyler
vızır vızır arabalar
çocuklar filan...

ama
bunca zahiri zenginlik arasında
o tatlı alarmı ne zamandır vermez oldu ekranım.

Ne zaman kendini hatırlayan bir "insan" geçse önümden
işte o alarmı verirdi!
O tatlı
yalnız olmadığımı belli eden bip sesi!..
ve tam o sırada ekranımın önünden geçerken o şey
yani insan,
bulunduğu alan parlak mavilenirdi!..

uzun süredir yok
yok
yok!..
sinirlerim, moralim bozuk!..
sadece moron gibi etrafı seyrediyorum
ekranımdan.

umudum var mı?
pek de yok...


Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

11 Mayıs 2007 Cuma

Eski Usul Klavye

Hah şöyle yahu!
biraz parmaklarım ne yaptığından emin olsun
bastımı, yapacağını yapsın
kendilerine güvenleri artsın!

Neymiş efendim?
Uzay aracı gibiymiş,
bir kısmı metal kaplıymış,
siyahmış, tuşları ses etmeden tıkırdarmış!
ses açıp-kapaması varmış,
elleri dayamak için de yerleri...

Lan bana ne!?
Kibar işi klavyeler bunlar, kibar işi!
çabuk eskir bunların dingili!

bak ne oldu?!
elime alalı 1 ay olmuşken şu modern klavyeyi,
tuşlar kibarlıktan hemen eskidi,
yumuşak usul ya;
basmamaya başladı bazı harfleri,
editörlüğümün içine etti,
yanlış yazılar çıkarttırdı!..

yerim böyle modern klavyeyi kardeşim!
etrafımda insanoğlu oturuyor olmasa
meydana yatırıp
yumruklarla dalacaktım vallahi!..

neyse
çağırdım bilgi işlemci arkadaşı (Faruk)
anladı halimden
kriz geçirmemem için modern bir klavye yüzünden,
attı önüme baba gibi harbi
eski usul bir klavye;
çözdü işi!

Oh be!
biraz parmaklarım ne yaptığından emin olsun.
etrafımı takırtılara boğsun varsın!
rengi plastik beyazı olsun,
hatta ağırlığı 5 kilo olsun,
uzay aracı gibi görünmesin,
ama harbi olsun,
beni yarı yolda
birçok insanoğlu gibi bırakmasın!

bir yerden sonra balataları eritmesin
yalama olmasın!

neymiş?!
Uzay aracı gibi klavyeymiş!
yerim öyle klavyeyi lan!
bana adam gibi adam lazım!


Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

10 Mayıs 2007 Perşembe

Dışkıya Sitem


Hayır hayır!
Yeter artık!
Azıcık olsun insafa gel!

Tam 1.5 gündür içimde
yıldırım hızıyla büyüyen,
dışa yansıtamayıp
içime atmalardan karnımı şişiren,
adını bir türlü bulamadığım bu rahatlama isteğimi
nasıl birgün daha içime hapsederim?!

hayır hayır
yeter artık!
insafa gel!

biraz rahat bırak sen de kendini
bana da imkan ver.

bak hala sessiz ve derinden
ruhumun içime sığmayan sesini hiç önemsemeden
içten içe büyüyorsun!?

bu artık aşkı-sevgiyi de aştı
zalimlik seninki!..
hatta bu olayla ilgili
burnuma pis kokular gelmeye başladı.

hayır hayır
artık daha fazla seni içimde büyütemeyeceğim!
bir an önce tuvalete gitmem lazım!


Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

9 Mayıs 2007 Çarşamba

Rol Ustaları


Bayan Bilge bir arkadaşım vardı.
Düşünsel yolculuğumun başlarındaydım,
kendiliğinden yoldaşlık yapmıştı.

Tamamen ruhunun sessizliğine
dinginliğine inanırdı,
ona olabildiğince uymaya çalışırdı.
öyle ki
yüzünde sık sık gülücük taşımanın bile
bu nötrlüğü, bu doğallığı bozacağına,
ruhunun yorumsuzluğuna zolama,
sapma getireceğine inanırdı.

Katıksız nötrlükten yanaydı.
Bu tavrını ise herzaman açıkça belli ederdi.
kimseye nasıl göründüğüne düşünce harcamazdı.

* * *

Aradan yıllar geçti.
nötrlendi defalarca
ağaçlar altında meditasyonlarla
kapanılan uzun süreli odalarla
aileler tarafından gönderildiğimiz doktorlarla
traji-komik bir zaman dilimiydi.

ama artık işler değişti.

Uzun süredir bizler;
kadavralar arasında yaşarken
"ölüler" gibi görünmeyi öğrenmiş
Rol Ustalarıyız.


Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

7 Mayıs 2007 Pazartesi

Magandaları İteleye İteleye


Her ne kadar
ayılarla ve magandalarla sıvama kaplanmış
artık dibi ve cibiliyeti görülmeyen bu bulanık bataklıkta
onları ellerimizdeki çomaklarla
iteleye iteleye
adımlarımıza yer açarak,
bu pazar gününü de kılpayı
boka batmadan, huzurla
tadında yaşayıp
evimize dönmüş olsak da;

ilk iş olarak içimde kalmış o, adresi belli kızgınlığı
üzerimdekileri çıkartıp ateşte yakarak
ve kızgın alevli sularda duş alarak
topraklamak istiyorum.

ve itiraf ediyorum:
evet…
bataklığı geçerken her ne kadar
ayıları ve magandaları çomaklarımızla itelemiş olsak da,
bazılarının da üstüne bastık ilerleyebilmek için,
biliyorum…
ama ne yapalım!?
onlar da bu kirli suları sevmeselerdi o zaman diyorum
veçayımı yudumluyorum.


Ömer Dalman (Nisan 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Puro Pişmanlığı


Hani şu tam bir ev erkeği olmalarına rağmen
kırk yılda bir de olsa çapkınlık yapıp
manken güzelliğinde kadınlarla yatan erkekler vardır ya;

aynen onların
orgazm sonrası bir anda içlerini saran o garip pişmanlık gibidir
tam bir tütün bağımlısı olmayıp da,
arada sırada puro içenlerin
herbir puronun ağızlarında bıraktığı o acı tatdan sonra
“kahretsin yine ağzım leş gibi oldu” demeleri…



Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

Affet Allah’ım ama…


Biliyorum
bütün bu teknoloji sevgimiz,
internetin sanal, birleştirici kudretine olan
düşkünlüğümüz,
kitap okumalarımız, televizyon seyretmelerimiz,
günboyu işler peşinde koşmalarımız,
kısacası bütün bu insani takıntılarımızla
bir anlamda kendimizi mutlu hissetmelerimiz
ölüm kapısından geçince son bulacak.

Nihai hedefe, mutluluğa ermenin
o en yüksek heyecanı ile tanışıp da,
gerideki takıntılar
danmutluluklardan vazgeçemeyecek tek bir kul var mı ki?!

ama ben o noktadaen yüksek teklikte bile olsam,
Yaratıcı’dan özel bir şey rica edeceğim:

Herşeyin olabilirliği elimin altında olsa bile
ne olur bana şu eski, köhne bilgisayar klavyemi
ve monitörümü
yine manzaralı, tek göz bir odada sağla Allah’ım!

affet ama
şu tuşların tıkırtılarının damlaya damlaya oluşturduğu
yazı ve şiir şölenibenim için gerçekten vazgeçilmez…


Ömer Dalman (Mayıs 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman