28 Eylül 2007 Cuma

Sürüngen Hayat

Bütün gün kendi kendime eğlenircesine,
dalgamı geçercesine,
aslında gerçekten de
yaptığım işi severcesine,
tapınırcasına ona,
ve lanet olsun
doğru dürüst bir şey kazanmadan,
üstümü-başımı gerektiği gibi alamadan,
kendimi gerçek yerimde göremeden
haldır huldır beynimi yiyerek
tükettiğim iş gününün sonunda

işte yine evdeyim...

Ne bok varsa bu hayat türünde;
belki elim boş durmasın diye
sarılıyorum hergün aynı şekilde
garip, yolsuz, rotasız bir şevkle
bu zevkli işe...

Evdeyim evde olmasına da
bütün gün bilgilerin, kelimelerin,
klavye tuşlarımın delip geçtiği zavallı beynim
bir "elek" gibi şimdi...

Engel olamıyorum;
kanepemde uzanırken
çaresiz ağlamalarımın peşinde,
yukarı bakıp isyanlardayken evrene,
kurtçuklar kemiriyor her lopunu beynimin.

dayanamıyorum!..
odama gidip ağlamak istiyorum!..
başka ne yapabilirim ki sürüngenliğe karşı
elimdeki bunca imkansızlıkla?..

ismim mi,
namım mı,
popülerliğim mi yetecek sanki,
bu bataklıktan kurtulmama?
ya da güzel kaşım-gözüm mü?..

En baştan beri bilirim de çaktırmam;
bal gibi de "ölüm"dür çare
bizim gibi sürüngenlere...

beynimdeki kurtçuklara
çürük bedenimi bırakıp,
bu pislik alemden
çeker giderim arslanlar gibi!
yesin bitirsinler sonra benim çöplüğümü,
arkamdan ağlasınlar,
kutlasınlar, üzülsünler, ağlasınlar
övsünler, yersinler
kendilerince...

hiçbiri umrumda değil...


Ömer Dalman (Eylül 2007)
www.antoloji.com/omer_dalman

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Vallahi yaramızı deştin Ömer'cim. Of yani... Güzel dizelerdi, teşekkürler.